17. Hukuk Dairesi 2020/852 E. , 2020/6086 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacı murisi ..."ın 14/06/2011 tarihinde ... Bankası Niksar Şubesi"nden kredi kullandığını, 05/10/2011 tarihinde borcu bitmeden vefat ettiğini, müteveffa ..."ın kredi işlemleri için 14/06/2011 tarihinde ... Emeklilik"ten 69007339 nolu katılım sertifikası ile hayat sigortası yaptırdığını, bu sigorta kapsamında vefat ettiği takdirde kredi borcunun ödeneceğinin beyan edildiğini, ancak davalı kurumun 04/06/2012 tarihli yazısı ile ..."ın vefatından 1 yıl önce diyabet 6 yıl önce hipertansiyon rahatsızlığı olduğundan bahisle vefat tazminatının ödenmeyeceğini bildirdiğini bu durumun hukuka aykırı olduğunu, müteveffanın ileri sürülen hastalıklara ilişkin bir kaydının olmadığını, müteveffanın da bu hastalıklardan bilgisinin olmadığını açıklayarak 9.000,00 TL sigorta teminat bedelinin davalıdan yasal faizi ile tahsiline ya da murisin çektiği kredinin ödettirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, muris ..."ın beyan formunda belirtilen hastalıklarla ilgili bir sağlık probleminin olmadığını beyan ettiğini ancak müteveffa ... 15/10/2011 tarihinde bu formda belirtilen hastalıklardan olan ventriküler fibriliasyon, miyokard enfaktüsü, kalp yetmezliği nedeniyle vefat ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirkete
vefatın ihbarı neticesinde yapılan araştırmada müteveffanın 6 yıldır diyabet ve 1 yıldır hipertansiyon hastalıkları olduğunun öğrenildiğini, müteveffanın 14/06/2011 tarihli sözleşmenin beyan formunda hastalıklarını saklayarak gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, davacı ..."ın varislerden sadece biri olması sebebiyle tazminattan payına düşen tutarın veraset ilamına göre 3/20"si olan 1.350,00 TL"lik kısmı dava tarihinden itibaren talep edebileceğini beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma ve toplanan delillere göre; sigorta Sözleşmesinde dain ve mürtehin kaydı ile lehine sigorta edilenin açık muvafakati bulunmadığından ve bu nedenle davacının dava şartı olan dava ehliyeti bulunmadığından davanın HMK"nın 114/1-d ve 114/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 25,20 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 22/10/2020 gününde Üye ..."un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacının müteveffa babasının, sağlığında ... Bankası Niksar Şubesi’nden bireysel kredi kullandığı, kredi verilirken banka şubesince ... Emeklilik A.Ş.’nin acentesi sıfatıyla, hayat sigortası poliçesi düzenlendiği ve sigorta tazminatı üzerinde daini mürtehin olarak ...
Bankası A.Ş.’nin gösterildiği, kredi borcu bitmeden hayat sigortası poliçesi süresi içerisinde kredi borçlusu sigortalının vefat ettiği, borçlu sigortalının mirasçısı olan davacının sigorta şirketine müracaat ettiği, sigorta şirketinin poliçe düzenlenirken soru formunda sigortalının mevcut hastalığını gizleyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu gerekçesiyle sigorta tazminatını ödemeyeceğini bildirmesi üzerine sigorta şirketine karşı bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, poliçede daini mürtehin olarak gösterilen bankanın alacağını temlik etmesi nedeniyle temlik alan alacaklının davaya muvafakatı olmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddedilmesine karar verildiği, davacının temyizi üzerine Dairemizde yapılan incelemede kararın onanmasına karar verilmiş ise de, kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.
Dava konusu poliçenin lehdar kısmında “kanuni varisleri” ifadesi yazılı olup, TTK’nın 1493/7 nci maddesine göre sigortacıdan edimi isteme ve tahsil yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça, lehdara aittir. Sigorta tazminatı üzerinde rehinli alacaklı olarak bankanın gösterilmesi kanun metninde belirtilen “aksinin kararlaştırılması” olarak değerlendirilemez. Zira, daini mürtehinin haklarının korunması için kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Kaldı ki davacı tazminatın kendisine veya alacaklı bankaya ödenmesini talep ederek murisinin bankaya olan borcunu kapatma iradesini ortaya koymuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun 879 uncu maddesinde;
“Muaccel olan sigorta tazminatı, malike ancak bütün rehinli alacaklıların rızasıyla ödenebilir.
Sigorta tazminatı taşınmazın eski hâle getirilmesi için harcanacaksa, malik tarafından yeterli bir güvence gösterilmesi koşuluyla kendisine ödenir.” hükmü bulunmakta, benzer bir düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nun 1456 ncı maddesinde;
“(1) Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder.
(2) Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının
bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir.” şeklinde yer almaktadır. Mal sigortaları için yapılmış olan bu düzenlemeler kıyasen can sigortaları için de uygulanabilmektedir.
Her iki kanun maddesi sigortacıya maddede gösterilen haller dışında rehinli alacaklının muvafakati olmadan sigorta tazminatını sigortalıya ya da lehdara ödememe yükümlülüğü getirmiştir. Buradan hareketle herhangi bir sebeple sigortacıyla ihtilafa düşen sigorta ettirenin/lehdarın açacağı davada sınırlı aynî hak sahibinin rızasının dava şartı olarak kabul edilmesi doğru değildir. Zira, Kanun maddelerinin metninde açıkça ödeme aşamasında alınması gereken bir rızadan bahsedilmiştir. Bu nedenle TMK’nın 879 ve TTK’nın 1456. maddelerinin gerekleri hükümde ve hükmün infazı aşamasında yerine getirilmelidir. Şöyle ki, mahkeme sigortacıyı mahkûm edeceği tazminatın ödenmesinden önce sınırlı aynî hak sahibinin rızasının alınması şartını hüküm fıkrasına dercettiğinde hem sigorta ettirenin/lehdarın haklılığı belirlenmiş hem de sınırlı aynî hak sahibinin hakkı korunmuş olacaktır.
Sigorta şirketinin ödemeyi reddettiği tazminatın ne şekilde ödeneceği hususunun yargı mercii önüne getirilebilmesi ve karara bağlanabilmesi gerekir. Kanunun amacına aykırı olarak, yorum yoluyla dava şartı ihdas edilmesi suretiyle davacının, murisinin hayat sigortası poliçesi tazminatını almak için bu davayı açabilmesini poliçede lehine daini mürtehin kaydı bulunan bankanın (kalan kredi borcuyla sınırlı olarak olsa bile) muvafakatına bağlamak ve bu muvafakatı aktif dava ehliyetinin bir şartı olarak kabul etmek lehdarın poliçeden doğan dava hakkının elinden alınması sonucunu doğurur. Öte yandan, genellikle kredi veren bankanın iştiraki olan sigorta şirketlerinin poliçeden doğan yükümlülüklerini hukuka aykırı olarak yerine getirmekten kaçındıkları durumlarda, kredi veren kardeş kuruluşların uyuşmazlığın mahkeme önüne gelmesini engelleyici bir enstrüman olarak muvafakat vermemelerine bu yolla yargısal bir koruma sağlanmış olmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36 ncı maddesine göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Maddenin lafzından da açıkça anlaşılacağı
üzere her kademedeki yargı mercii önünde bireyin hukukî dinlenilme hakkının korunması gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukukî dinlenilme hakkı” başlıklı 27 nci maddesinde bu hak şu şekilde ifade edilmiştir;
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a)Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b)Açıklama ve ispat hakkını,
c)Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.”
Birey için son derece önemli alanlara temas eden hukukî dinlenilme hakkı Anayasayla teminat altına alınan ve uluslararası antlaşmalarla da (AİHS 6 ncı madde) temin edilen bir hak olduğundan, kanunî düzenleme ile ortadan kaldırılması mümkün olmadığı gibi kanun maddelerinin yorumlanması yoluyla da kullanılması engellenemez.
Muvafakat engelinin mirasçılar tarafından banka borcunun bütün ferileriyle ödenerek aşılabileceği söylenebilir ise de, bunun borcun miktarı ve kredi borçlusunun mirasçılarının ekonomik imkânlarıyla sınırlı olması nedeniyle yargıya erişimi engelleyici etkisi bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece, daini mürtehin banka (alacağı devrettiğinden devralanın) muvafakatı alınmadan davaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp, mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.