8. Hukuk Dairesi 2011/7620 E. , 2012/4321 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.06.2010 gün ve 57/36 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu 105 ada 10 parsel sayılı taşınmazın öncesinde vekil edeninin babasının tasarrufunda iken ölümü ile mirasçılarına intikal ettiğini, mirasçılar arasında yapılan taksim sonucu vekil edenine kaldığını, eklemeli olarak 100 yılı aşkın süredir vekil edeninin kazandırıcı zilyetliğinde bulunduğu halde kadastro sırasında davalı adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, nizalı taşınmaza ait tapu ve vergi kayıtlarının bulunduğunu, anılan parselin kendisinin mülkiyetinde olduğunu ve davacı ile ilgisinin bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davacının, miras bırakanı olan Şaban Doğru"nun mirasçıları arasında taksim yapıldığı ve taksim sonucu taşınmazın kendisine isabet ettiğini ispat edemediğinden, TMK.nun 701 ve 702. maddeleri uyarınca elbirliği mülkiyetine tabi miras bırakanın terekesine dahil bir mal varlığı hakkında davacının tek başına dava açarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyemeyeceği gerekçesiyle dava şartı olan aktif taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik, miras yoluyla intikal ve taksim hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu 105 ada 10 parsel sayılı taşınmaz 12.07.2001 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında kazandırıcı zilyetlik hukuksal nedeniyle davalı adına belgesizden tarla vasfı ile tespit görmüş ve tutanağının itirazsız olarak kesinleşmesi ile 23.10.2001 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık nizalı taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkından kaynaklanmaktadır. Dava konusu taşınmaz belgesizden tespit ve tescil edildiğine ve davacı taraf kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayandığına göre, paylaşımın sözlü ya da yazılı yapılmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bu durumda davacı, kendi miras bırakanının mirasçıları arasındaki paylaşımı yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK.nun 6. maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Ne var ki; yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri için süre ve imkan tanınmadığı belirlenmiştir. Davacı vekili ise, 08.07.2009 hakim havale tarihli delil listesi ile delillerini bildirmiştir. Ayrıca, davacı vekilinin imzası bulunan tarihsiz tanık listesi sunulması konulu dilekçede hakim havalesi bulunmadığı gibi duruşma zabıtlarında da anılan dilekçenin dosyaya alındığı hususunda açıklama yer almamaktadır. Davacı yan, anılan dilekçeyle üç tanık ismi bildirmiştir. Öte yandan, birinci yargılama oturumunda keşif günü tayin edilmiş, keşfin yapılamaması üzerine ikinci yargılama oturumunda tekrar keşif günü belirlenmiş, yerel bilirkişilerinin keşif yerinde hazır edilmeleri için kolluğa müzekkere yazılması denilmiş ancak, tanıkların hangi yolla çağrılıp dinleneceği konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Yapılan keşifte, taraflarca hazır edilen davacı tanıklarından Sebahattin Burcu ile davalı tanığı Ali Doğan dinlenilmiştir. Davacı yanca tarihsiz ve havalesiz dilekçe ile bildirilen diğer iki tanığın bilgisine başvurulmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; davacının babasına ait mirasçılık belgesinin veya verasete esas nüfus aile kayıt tablosunun temin edilerek dosyaya eklenmesi, davacı vekiline imzasını taşıyan tanık listesinin sunulması konulu dilekçenin açıklattırılması, davalı tarafa ise tanık ve delillerini bildirmesi için yöntemine uygun biçimde süre ve imkan tanınması, tarafların dayandıkları delillerin yöntemine uygun biçimde toplanması, keşifte uygulanması ve değerlendirilmesi, HUMK.nun 258, 259. (HMK. m. 243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenilmeleri, beyanlar arasındaki çelişkinin HUMK.nun 265. (HMK. m.261) maddesi uyarınca giderilmesi, murisin mirasçıları arasında ve tüm mirasçıların katılımıyla yöntemine uygun bir paylaşımın olup olmadığının belirlenmesi ondan sonra iddia ve savunma kapsamında tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesidir. Eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 15.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.