Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan B.K."ın davalı oğlu N."e verdiği vekaletname ile 5 adet bağımsız bölümün diğer davalılara satış yoluyla temlik edildiğini, miras bırakanın ehliyetsiz olduğunu, ayrıca temliklerin muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek, ayrıca temliklerin muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek, payı oranında iptal-tescil aksi halde tazminat isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın ehliyetsizliğinin Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığı gerekçesiyle davalılar M.Ş.ve İ.H.yönlerinden davanın kabulüyle davacının payı oranında iptal-tescile; diğer davalılar M. K.ve M.K."nin iyiniyetli olmaları nedeniyle onlara devredilen taşınmazlar bakımından ise vekil N. K."tan alınarak davacıya verilmek suretiyle tazminata karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalılardan M.K..tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muvazaa nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının miras bırakanı B.’ye ait 51 sayılı parseldeki 4, 17 ve 18 numaralı bağımsız bölümler ile 28 sayılı parseldeki 11, 13 ve 20 numaralı bağımsız bölümlerin vekil kılınan oğlu N. tarafından 3. kişilere satıldığı anlaşılmaktadır.
Miras bırakanın kızı davacı Z., annesinin hukuki ehliyeti bulunmadığını, ayrıca temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürüp payı oranında istekte bulunarak eldeki davayı açmış; mahkemece, ehliyetsizlik yönünden davacının payı oranında iptal-tescile karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, davada dayanılan sebeplerden birisinin ehliyetsizlik olması durumunda, kamu düzeniyle ilgisi bakımından ilk önce ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması asıldır. Nitekim, mahkeme de öncelikle ehliyetsizlik iddiasını araştırmış, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen rapor doğrultusunda ehliyetsizlik olgusunu benimseyerek hüküm kurmuştur. Gerçekten de, ehliyetsizlik saptanmak suretiyle davanın kabulü doğrudur.
Ne varki, ehliyetsizlik iddiasına dayalı davalar tereke adına açılması gerektiğinden, mirasçılardan birinin payı oranında açtığı davanın dinlenilmesine olanak yoktur. Anılan kural Türk Medeni Kanununun elbirliği mülkiyetini düzenleyen Türk Medeni Kanunun 701 ile 703. maddeleri hükümleri gereğidir.
Somut olayda, ehliyetsizlik iddiasının öncelikle inceleneceği, bu iddia açıklığa kavuşturulmadan diğer hukuki sebebin araştırma konusu yapılamayacağı ve miras bırakanın davacı dışında mirasçılarının varlığı da dikkate alındığında, pay oranında istekte bulunularak açılan davanın başından itibaren usulünce açılmadığı sabittir.
Hal böyle olunca, davanın görülebilirlik koşulu bulunmadığından reddi gerekirken, esastan hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 2.7.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.