Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanın kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak 501 ada 5 parsel sayılı, üzerinde 6 katlı bina bulunan taşınmazını son eşi olan davalı N."ye 20.12.2004 tarihinde ve ölünceye kadar bakma akdi ile; 500 ada 13 parsel sayılı taşınmazının çıplak mülkiyetini ise anılan davalıdan olma 1998 doğumlu kızı N."a 23.1.2004 tarihinde ve hibe suretiyle temlik ettiğini, ayrıca arabasını davalı eşine satış şeklinde devrettiğini, davalı N."nin muristen aldığı vekaletle, miras bırakanın rızası dışında H. ilinde bulunan taşınmazlarını sattığını, halen muris ile davalının ortak hesaplarındaki parada da miras haklarının bulunduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, trafik kaydının iptal ve tescili, olmazsa alacak isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, işlemlerin geçerli olup, muvazaa ile illetli bulunmadığını, 5.500.-YTL üzerindeki alacak taleplerinin de reddi gerektiğini belirterek, dava ve birleşen davaların reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek dava ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 1.7.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat M. Ü. ile temyiz edilen vs. vekili Avukat K. G. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, aracın trafik kaydının iptal ve tescili ile alacak isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; tarafların miras bırakanı M.N.ın maliki olduğu 501 ada 5 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakma akdi ile davalı eşi Nye yapmış olduğu temlikin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu mahkemece yapılan araştırma ve incelemeyle saptanarak davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen davalıların temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, miras bırakanın 500 ada 13 parsel sayılı taşınmazını 23.1.2004 tarihinde ve hibe suretiyle davalı kızı N. N."a temlik ettiği kayden sabit olup, davacılar anılan bu işlemin de muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürmüşler, mahkemece de istek kabul edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bağış geçerli akitlerden olup, koşullarının varlığı halinde tenkis hükümlerine tabidir. Davacıların ise bu konuda bir istekleri bulunmamaktadır. Böylesine bir temliki işlemde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı da tartışmasızdır.
O halde, anılan 13 sayılı parsel bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Diğer taraftan, davacıların araba satışı ile ilgili temlikin de muvazaalı olduğuna dair iddialarına gelince;
Bilindiği üzere; araba menkul mal hükmündedir. Borçlar Kanunun 211.maddesinde ifade edildiği üzere, satışa konu edilen menkul malın karşı tarafa teslimi ile mülkiyet geçer. Oysa, Borçlar Kanununun 18.maddesi gereğince ve iddianın içeriğine göre; çekişmenin giderilmesinde gözetilmesi gereken 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, ancak miras bırakanın üzerindeki tapuda kayıtlı olan taşınmazlarını temliki halinde uygulanması gerekeceğinde kuşku yoktur. Başka bir ifadeyle, aracın menkul mal olduğu ve miras bırakanın tapulu malı sayılmayacağı açıktır. Anılan işlem muris muvazaasına konu edilemeyeceğine göre bu işlemden kaynaklanan bedele hükmedilmesinin de doğru olduğu söylenemez. Buna göre, araba ve bundan kaynaklanan bedel konusundaki davanın kabul edilmiş olması da isabetli değildir.
Öte yandan, miras bırakanın kayden maliki olduğu H.Y. A.K. kain 298 sayılı parseli ile 300 parsel sayılı taşınmazdaki 10/18 payının, miras bırakanın sağlığında satılarak satış bedelinin 12.000.-YTL kısmının davalı N.ile miras bırakan M.in T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Bornova Özel İşlem Merkezindeki ortak hesaplarına yatırıldığı dosya kapsamıyla sabittir. Yine, dava konusu edilen ve miras bırakana ait olduğu ileri sürülen 7.000.-YTL" nin de aynı ortak hesapta bulunduğu açıktır.
Davacılar, anılan ortak hesaptaki dava konusu ettikleri alacaklarının tamamının murise ait olduğunu ileri sürmüşlerse de, var olan hesap miras bırakan ile davalı N."nin ortak hesabı olduğuna göre, orada bulunan meblağa ortak hesap sahiplerinin, yarı yarıya sahip olduklarının kabulü gerekir. Esasen, yargısal uygulamalar da bu yöndedir. Oysa, mahkemece hesapta bulunan paranın tümünün miras bırakana ait olduğu kabul edilmek suretiyle davacıların alacak istemlerinin miras payları oranında kabulünün doğru olduğu söylenemez. Ortak hesapta bulunan meblağın yarısının miras bırakana ait olduğu gözetildiğinde, bu yarı paydan davacıların miras payı oranında belirleme yapılarak bulunacak meblağ yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Buna göre de; mahkemece bu konuda yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Öyle ise, davalıların değinilen yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasınaTaraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanın kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak 501 ada 5 parsel sayılı, üzerinde 6 katlı bina bulunan taşınmazını son eşi olan davalı N."ye 20.12.2004 tarihinde ve ölünceye kadar bakma akdi ile; 500 ada 13 parsel sayılı taşınmazının çıplak mülkiyetini ise anılan davalıdan olma 1998 doğumlu kızı N."a 23.1.2004 tarihinde ve hibe suretiyle temlik ettiğini, ayrıca arabasını davalı eşine satış şeklinde devrettiğini, davalı N."nin muristen aldığı vekaletle, miras bırakanın rızası dışında H. ilinde bulunan taşınmazlarını sattığını, halen muris ile davalının ortak hesaplarındaki parada da miras haklarının bulunduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, trafik kaydının iptal ve tescili, olmazsa alacak isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, işlemlerin geçerli olup, muvazaa ile illetli bulunmadığını, 5.500.-YTL üzerindeki alacak taleplerinin de reddi gerektiğini belirterek, dava ve birleşen davaların reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek dava ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 1.7.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat M. Ü. ile temyiz edilen vs. vekili Avukat K. G. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, aracın trafik kaydının iptal ve tescili ile alacak isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; tarafların miras bırakanı M.N.ın maliki olduğu 501 ada 5 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakma akdi ile davalı eşi Nye yapmış olduğu temlikin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu mahkemece yapılan araştırma ve incelemeyle saptanarak davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen davalıların temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, miras bırakanın 500 ada 13 parsel sayılı taşınmazını 23.1.2004 tarihinde ve hibe suretiyle davalı kızı N. N."a temlik ettiği kayden sabit olup, davacılar anılan bu işlemin de muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürmüşler, mahkemece de istek kabul edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bağış geçerli akitlerden olup, koşullarının varlığı halinde tenkis hükümlerine tabidir. Davacıların ise bu konuda bir istekleri bulunmamaktadır. Böylesine bir temliki işlemde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı da tartışmasızdır.
O halde, anılan 13 sayılı parsel bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Diğer taraftan, davacıların araba satışı ile ilgili temlikin de muvazaalı olduğuna dair iddialarına gelince;
Bilindiği üzere; araba menkul mal hükmündedir. Borçlar Kanunun 211.maddesinde ifade edildiği üzere, satışa konu edilen menkul malın karşı tarafa teslimi ile mülkiyet geçer. Oysa, Borçlar Kanununun 18.maddesi gereğince ve iddianın içeriğine göre; çekişmenin giderilmesinde gözetilmesi gereken 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, ancak miras bırakanın üzerindeki tapuda kayıtlı olan taşınmazlarını temliki halinde uygulanması gerekeceğinde kuşku yoktur. Başka bir ifadeyle, aracın menkul mal olduğu ve miras bırakanın tapulu malı sayılmayacağı açıktır. Anılan işlem muris muvazaasına konu edilemeyeceğine göre bu işlemden kaynaklanan bedele hükmedilmesinin de doğru olduğu söylenemez. Buna göre, araba ve bundan kaynaklanan bedel konusundaki davanın kabul edilmiş olması da isabetli değildir.
Öte yandan, miras bırakanın kayden maliki olduğu H.Y. A.K. kain 298 sayılı parseli ile 300 parsel sayılı taşınmazdaki 10/18 payının, miras bırakanın sağlığında satılarak satış bedelinin 12.000.-YTL kısmının davalı N.ile miras bırakan M.in T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Bornova Özel İşlem Merkezindeki ortak hesaplarına yatırıldığı dosya kapsamıyla sabittir. Yine, dava konusu edilen ve miras bırakana ait olduğu ileri sürülen 7.000.-YTL" nin de aynı ortak hesapta bulunduğu açıktır.
Davacılar, anılan ortak hesaptaki dava konusu ettikleri alacaklarının tamamının murise ait olduğunu ileri sürmüşlerse de, var olan hesap miras bırakan ile davalı N."nin ortak hesabı olduğuna göre, orada bulunan meblağa ortak hesap sahiplerinin, yarı yarıya sahip olduklarının kabulü gerekir. Esasen, yargısal uygulamalar da bu yöndedir. Oysa, mahkemece hesapta bulunan paranın tümünün miras bırakana ait olduğu kabul edilmek suretiyle davacıların alacak istemlerinin miras payları oranında kabulünün doğru olduğu söylenemez. Ortak hesapta bulunan meblağın yarısının miras bırakana ait olduğu gözetildiğinde, bu yarı paydan davacıların miras payı oranında belirleme yapılarak bulunacak meblağ yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Buna göre de; mahkemece bu konuda yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Öyle ise, davalıların değinilen yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına 1.7.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.