8. Hukuk Dairesi 2012/3860 E. , 2012/4292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... mirasçıları ... ve müşterekleri ile Hazine ve Kuşadası Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının açılmamış sayılmasına dair Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 07.05.1992 gün ve 450/243 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı ... mirasçılarından ... ve müşterekleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, mevki ve sınırları dava dilekçesinde yazılı bulunan dava konusu taşınmaz bölümünün imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, taşınmazın orman niteliğinde olduğunu, davacının zilyetlikle kazanma imkanı bulunmadığını ve zilyetliğinin 6 yıldır ormandan açma şeklinde olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava konusu 14.901,74 m2 miktarındaki taşınmaz bölümünün içinde olduğu 2.5.1991 tarihli teknik bilirkişi raporu ile anlaşılan 444 ada 19 parsel, fundalık vasfı ve 2810439 m2 miktarı ile hükmen 22.5.1985 tarihinde Hazine adına tapuda kayıtlı bulunmaktadır.
Yargılama sırasında 12.7.1991 tarihli oturumda davacı vekili, vekil edeni ...’ın öldüğünü ve mirasçılara ait vekaletnameleri ibraz edeceğini açıklayarak ...’a ait mirasçılık belgesini de sunmuş, 444 ada 19 parsel içinde kaldığı anlaşılan 14.901,74 m2 miktarındaki kısma ait Hazine tapusunun iptali ile vekil edeninin mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı vekiline iki kez vekaletnameleri sunması için süre verilmiş ancak vekaletnameler ibraz edilmemiş, 17.1.1992 tarihli yargılama oturumunda ise, davacı vekilinin “davayı takip etmiyorum” beyanı üzerine mahkemece, dava dosyası HUMK.nun 409. maddesine göre işlemden kaldırılmış, aradan geçen sürede yenilenmemesi üzerine de 7.5.1992 tarihli hükümle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Mahkemece davacı ... vekiline yapılan karar tebliği sonunda temyiz edilmediği gerekçesi ile kararın 10.11.1992 tarihinde kesinleştiğine ilişkin şerh düşülmüştür.
Davacı ... mirasçılarından Osman ve ... tarafından 8.2.2012 tarihli dilekçe ile kararın mirasçılara tebliği istenmesi üzerine mahkemece karar, ... mirasçılarına usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, hüküm ... mirasçılarının tamamı tarafından temyiz edilmiştir.Yukarıda açıklandığı üzere davacı ... 27.2.1991 tarihinde yargılama sırasında ölmüş, davaya devam eden vekili tarafından davaya devam edilmeyeceğinin bildirilmesi üzerine neticeten davanın HUMK.nun 409. maddesine göre açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm yine ... vekiline tebliğ edilerek kesinleşme şerhi düşülmüştür.
Gerek temsil yetkisi ve gerekse vekalet ilişkisini düzenleyen Borçlar Yasasının 35 ve 397. maddeleri bir karineyi hükme bağlamıştır. Bu karine, asıl olanın, ölümle temsil yetkisi ve vekalet ilişkisinin sona ermiş olacağıdır. Yasa koyucunun, bu karineyi benimsemesinin amacı şudur: Bilindiği gibi, gerek temsil, gerekse vekalet ilişkisi tarafların karşılıklı güvenine dayanan bir durum ortaya çıkarmakta ve bu ilişkiden doğan iş görme borcuna ait hak ve borçlar sıkı surette tarafların kişiliğine bağlı bulunmaktadır. Vekil eden, güvendiği bir vekil seçmekte ve O"na işin görülme biçimi hakkında talimat vermekte ve bu işi gördürmeyi dilediği zaman sonlandırabilmektedir. Esasen vekil de, kural olarak işi kendisi yapmakla ve yerine başkasını koymamakla yükümlüdür. Aynı mülahazalar temsil ilişkisi için de geçerlidir. Genellikle, vekil edenin ölümü halinde onun iradesi ve yararı ortadan kalkacak, hatta bazı durumlarda vekil edenin ölümü iş görmeyi imkansız hale getirecektir. İşte tüm bu hususlar, vekil ya da vekil edenden birisinin ölmesi halinde vekalet sözleşmesinin sona ermesini haklı göstermektedir. Bu yüzdendir ki, Borçlar Yasasının 35.maddesi ile eş anlam taşıyan 397/1. maddesi hükmünde; "hilafı mukaveleden ya da işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet, gerek vekilin gerek vekil edenin ölümü ile nihayet bulur" denilmektedir. Madde metninden de, açıkça anlaşılacağı üzere yasa koyucu vekil ile vekil edenden birisinin ölümü ile vekaletin son bulacağını açıkça vurgulamış, öte yandan bu karinenin iki istisnası bulunduğu belirtmiştir. Bunlardan birisi, müvekkil ile vekil arasındaki sözleşmede bu hususun kararlaştırılmış olması, diğeri de işin niteliğinin vekaletin devamını gerektirmesidir.
Bilindiği üzere; taraf ehliyeti davada taraf olabilme yeteneği olup, dava şartlarındandır. Dava şartları kamu düzeniyle ilgilidir ve mahkemece res"en gözönünde tutulmalıdır. Öte yandan davada vekille temsil edilen davacının ölümü ile vekalet akti de (Borçlar Kanununun 35 ve 397. maddeleri) son bulur. Bu açıklamalar ışığında bakıldığında dosyada iki istisnanın da bulunmadığı ve vekaletin ölümle son bulduğu anlaşılmaktadır. Vekalet yetkisi kalmayan vekile yapılan tebligat ile kararın kesinleştirilmesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Karar bu şekilde kesinleşmiş sayılamaz. Öyleyse, davacı ...’ın yargılamanın devamı sırasında öldüğü dosyaya yansımasına ve mirasçılık belgesi de sunulmasına rağmen, ölüm ile vekalet ilişkisi son bulduğu halde davacı ...’in mirasçılarından vekaletname alınmadan veya sunulmaması üzerine ... mirasçıları davaya dahil edilmeksizin, başka bir söyleyişle usulen taraf teşkili sağlanmadan vekalet yetkisi kalmayan vekilin beyanı dikkate alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve aynı vekile usule aykırı şekilde karar tebliği ile kesinleşme şerhi düşülmesi doğru olmamıştır.
Davacı ... mirasçılarının temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılar ... ve müştereklerine iadesine 15.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.