20. Hukuk Dairesi 2015/21 E. , 2015/5598 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2010/197-2012/435
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Fevziye Köyü, İnönü mevkiinde bulunan 10 dönüm kadar taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacı adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 25.06.2008 tarihli krokide (A) işaretli 9166 m2 taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi üzerine yerel mahkeme hükmü Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin19.01.2010 tarih ve 2009/17707-2010/257 Esas ve Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilâmında özetle; “Mahkemece çekişmeli taşınmazın orman kadastro sınırları dışında kaldığı ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen şartların davacı yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunda kesinleşen orman kadastro haritası ile kadastro paftası birbiri üzerine aplike edilmemiş ve eski tarihli resmî belge durumundaki memleket haritası ve hava fotoğraflarına göre taşınmazın konumu belirlenmemiştir. Aynı şekilde komşu parsellerin tamamına ait kadastro tespit tutanakları ile dayanağı kayıt ve belgeler getirtilerek çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak gösterdikleri araştırılmamıştır. Bundan ayrı, çekişmeli taşınmaz, kadastro sırasında çay yatağı olarak tespit harici bırakılmıştır. Dosya içinde bulunan DSİ Bölge Müdürlüğünün 02.04.2009 tarihli yazısında yörede çayın taşkın etkisini önlemek amacıyla projeli ıslah çalışması yapılmadığı açıklanmış, jeolog bilirkişi raporunda da aşırı yağışlarda taşınmazın sel altında kalabileceği, ancak Akköprü Barajı tamamlandığında taşkın olasılığının ortadan kalkacağı belirtilmiştir. Bir taşınmazın orman sınırları dışında kalması ayrı, zilyedlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığı ve kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı ayrıdır. Yukarıda açıklanan durumlara göre, çekişmeli taşınmazın halen taşkın tehdidi altında olduğu ve çay yatağının kesin ıslah çalışmalarının tamamlanmadığı anlaşıldığı takdirde zilyedlikle kazanılamayacağının kabulü gerekir.
O halde; somut olayın özelliği gözönünde bulundurularak; taşınmazın sınırındaki Dalaman Çayının kesin ıslah çalışmalarının yapılıp yapılmadığı sorulup saptanmalı, taşkın tehdidi altındaki yerlerin zilyedlikle kazanılamayacağı düşünülmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar-ihya olarak kabul edilemez) ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar-ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Ayrıca; 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri nazara alınmak suretiyle yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir...” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne, dosya içerisinde bulunan teknik bilirkişiler F. Ertan Uslu ve Bekir Ölmez"in 25.06.2008 havale tarihli raporlarına ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 9.166,40 m2 miktarındaki taşınmazın davacı A.. G.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1982 yılında 1744 sayılı Kanuna göre yapılarak dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1953 yılında kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Taşınmaz kadastro sırasında Dalaman Çayı Yatağı olması nedeniyle tespit harici bırakılmıştır. Yörede 2000 yılında 2859 sayılı Kanuna göre pafta yenileme çalışması yapılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 11/06/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.