20. Hukuk Dairesi 2014/10702 E. , 2015/5596 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/06/2010
NUMARASI : 2010/200-2010/322
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda tavzih talebinin reddi yolunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişi, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Pirili köyünde 331 parsel bitişiğindeki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Davalı karşı davacı Hazine vekili cevap dilekçesinde; kadastro tespitinden bu yana 10 yıldan fazla süre geçtiğini, hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan dava olduğunu devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve 01.11.2004 günlü fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 27000 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 1295 m2 yüzölçümündeki taşınmazların tarla olarak davacı Ş.. T.. adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi ve davalı karşı davacı Hazine vekilince temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi üzerine yerel mahkeme hükmü Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/07/2008 tarih ve 2008/5859-10429 Esas ve Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacı kişilerin tescil davasının reddine karşı davanın kabulü ile 01.11.2004 günlü fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 27000 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 1295 m2 yüzölçümündeki taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, karar tarafların temyiz etmemesi üzerine 04.06.2012 tarihinde kesinleşmiştir.
Davalı-karşı davacı Maliye Hazinesi vekili tarafından Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan tavzih dilekçesinde özetle; Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/200 E. ve 2010/322 K. sayılı kararı ile "Karşı davanın kabulü ile Adana Karaisalı (Çukurova İlçesi) Pirili köyü dosyada fen bilirkişisi İbrahim Barukçu"nun 01.11.2004 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen 27.000 m2, (B) harfi ile gösterilen 1.295 m2 yerin orman vasfı ile Hazine adına tesciline" karar verilmiştir. Sözkonusu mahkeme kararı kesinleşmiş olup, karar tarafımızca Milli Emlak Dairesi Başkanlığına yazı ile gönderilerek taşınmazın Hazine adına tescilinin yaptırılması istenmiştir. Ancak, Defterdarlık Milli Emlak Dairesi Başkanlığının ekli 29.04.2014 tarih ve 4112 sayılı yazılarında, kararın infaz edilmesi için Kadastro Müdürlüğüne gönderildiği, Kadastro Müdürlüğünün cevabi yazısında hükme esas bilirkişi ve raporlarının uygulamasında; 1-Mevcut kadastro paftası ile irtibatlı olan parsel cepheleri uyumsuz olduğu, 2-Krokilerin herhangi bir koordinat sistemine bağlı kalınmadan mevzi olarak hazırlanmış olup, bu haliyle mevcut kadastro paftası ile çakıştırıldığında hükme esas kısımlarla tescilli kadastro
parselleri arasında binmeler ve boşluklar oluşmakta olduğu, 3-Hükme esas yüzölçümleri ile hesaplanan yüzölçümü arasında farklılıklar bulunduğu ve 4-Hükme esas krokiler 22-a öncesi ilk tesis paftası üzerinde oluşturulmuş olup bu haliyle uygulanması halinde pafta zemin uyumsuzluğu oluşturulmuş olacağı belirtilmiş, bu nedenlerle; sözkonusu taşınmazın Hazine adına tescil işlemlerinin yapılabilmesi için bilirkişi raporundaki eksikliklerin giderilmesi yönünde hükmün tavzihine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme üzerine, davacının tavzih talebinin reddine dair verilen karar, Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, kesinleşen mahkeme kararının tavzih yoluyla düzeltilmesine ilişkindir.
Mahkemece, tavzih istenen konuda hiç bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın, istenen tavzihin incelemeyi yapan bilirkişice ek raporla giderilmesi mümkün görünmediğinden, taşınmaz başında yeniden keşif gerektiğinden ve tüm bu hususların hükmün genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına girebileceğinden bahisle, talebin reddine karar verilmesi yerinde değildir. Ayrıca tavzih talebinin kabulü halinde uyulacak usûl hükümleri HMK madde 306 da açıkça belirtilmiş olup bu maddede yazılı tebliğ işlemleri yerine getirilmeden ve davalılara cevap hakkı tanınmadan, evrak üzerinde yapılan inceleme ile yetinilip hüküm kurılması da doğru değildir.
Şöyle ki; tavzihin hangi koşullarda yapılacağı HMK’nın 305. madde ve devamında açıklanmıştır. Buna göre, davanın taraflarınca, hükmün icrası tamamlanıncaya kadar tavzih talebinde bulunulabilir. Ancak, tavzih nedenleri sınırlı olarak belirtilmiş olup; bu nedenler, hükmün yeterince açık olmaması veya icrasında tereddüt uyandırması yahut birbirine aykırı fıkralar içermesi halleridir. Yine, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de, tavzih sonucu hükümde taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Talebin kabulü halinde ise uyulacak usul hükümleri HMK 306. madde de belirlenmiş olup, anılan yasa hükmü uyarınca, tavzih istemine ilişkin dilekçenin bir örneğinin karşı tarafa tebliğ edilmesi ve cevap için uygun bir sürenin tayini gerekmektedir. Tavzih isteminin ancak bu gereklilik yerine getirildikten sonra incelenebileceği açıktır. Kanunun anılan hükmü emredici nitelikte olup uyulması zorunludur. Somut olayda ise; davalı -karşı davacının tavzih telebine ilişkin dilekçesi taraflara tebliğ edilmemiş, verilen tavzih kararı da taraflara tebliğ edilmemiştir. Ayrıca, davalı -karşı davacı Hazinenin tavzih istemi hükmü bozmayacak şekilde icrası mümkün bir talep olduğu anlaşıldığından, yukarıda anılan 305. madde gereği, mahkemece tavzih talebinin kabulüne karar verilerek, dosyanın fen bilirkişisine tevdii ile, taşınmazın bulunduğu yere ait kadastro paftası ile davalı taşınmaz bölümlerinin kordinatları çakıştırılmalı, parselin krokisi ve bölümlerin şekli değiştirilmeden çekişmeli parsel ile sınırındaki tescilli kadastro parselleri arasındaki uyumsuzluk giderilmeli, taşınmazların koordinatlarını gösterir şekilde infaza olanak veren, rapor ve krokilerinin düzenlenmesi ile hüküm fıkrasının düzeltilmesi şeklinde tavzih işlemi yerine getirilmelidir.
Öyleyse mahkemece öncelikle; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 306. maddesi hükmüne uygun olarak tavzih talebine ilişkin davalı-karşı davacı dilekçesinin taraflara tebliği, cevap için uygun bir sürenin tanınması, anılan yasanın 304. madde hükmü de gözetilerek bu talep hakkında bir karar verilmesi ve verilecek kararın taraflara ayrı ayrı tebliğinden ibarettir. Mahkemece karar verilirken HMK"nın 305/2. maddesinin “Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” hükmü de gözetilerek, hükmün infaza olanak verecek biçimde tavzih kararı verilmelidir.
Mahkemece yasanın açık hükmüne aykırı olarak işlem yapılıp yazılı şekilde karar verilmeyerek, eksik incelemeyle tavzih isteminin reddine karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırı olan bozma sebebidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı-karşı davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 11/06/2015 günü oy birliği ile karar verildi.