1. Hukuk Dairesi 2008/5514 E. , 2008/7964 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KARTAL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2006
NUMARASI : 2003/601-2006/469
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 56 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 7 nolu bağımsız bölümün 1/2 payını satış suretiyle davalı N.. temlik ettiğini,yapılan işlemin gerçekte satış olmayıp bağış olduğunu,davalının anılan taşınmazda tam malik olduktan sonra danışıklı olarak diğer davalı annesine devrettiğini ileri sürerek 1/2 payın adına geri kalan 1/2 payın da davalı N. adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar,davacının payının bedeli ödenerek satın alındığını,ileri sürülen iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlar,davalı R. ise birleşen davasında,kayden maliki olduğu 7 nolu bağımsız bölümü davalının haksız olarak kullanmak suretiyle müdahale ettiğini belirtip elatmanın önlenmesi ve tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece,taraflar arasındaki temliki işlemin muvazaalı olduğu,gerçekte bağış işleminin ise şekil koşullarına uygun bulunmadığı gerekçesi ile asıl davanın kabulüne,birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, birleşen dava ise bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde çekişme konusu 7 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile ½ payının kendi adına, geri kalan ½ payın ise davalı N. adına tescilini istemiştir. Mahkemece, kısa kararda asıl davanın kabulüne karar verilmiş, gerekçeli kararda ise “ ... ½ payın iptali ile davacı adına tesciline” şeklinde hüküm kurulmak suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmıştır.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine, 25.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.