4. Hukuk Dairesi 2010/4024 E. , 2011/3162 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... (kendisine asaleten Çiçek ve ..."ya velayeten) vekili Avukat ... tarafından, davalı ... (vasisi ...) aleyhine 20/11/2003 ve 28/10/2004 gününde verilen dilekçe ile öldürme eylemi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/07/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalı ... vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davacıların temyiz itirazları yönünden; dava, haksız eylem nedeniyle desteğin ölümünden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacılar ile davalılardan ... tarafından temyiz olunmuştur.
Davacılar, desteği ateşli silah ile öldüren davalılardan ..."in, diğer davalı ... tarafından eski hükümlü kadrosundan fen işleri bölümünde çalıştırılmak üzere işçi olarak işe alındığını, halk ile iç içe olacak biçimde otobüs sürücüsü olarak çalıştırılan adı geçenin ruhsatsız silah taşıdığı halde bu işte çalıştırıldığını, yeterli denetimi yapmayan davalı ..."nin de oluşan zarardan sorumlu olduğunu belirterek davalıların maddi ve manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını istemiştir.
Davalı ...; olayın kişisel kavga sırasında meydana geldiğini, diğer davalının işi ile bir ilgisi bulunmadığını, ..."in yasal zorunluluk nedeniyle eski hükümlü kadrosundan işe alındığını, ağır araç sürücü belgesi ve deneyimi olan davalıya sürücülük yaptırılmasının kusur olarak kabul edilemeyeceğini, silah edinmesi her zaman mümkün olduğunu, kendisi yönünden nedensellik bağı bulunmadığını ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Borçlar Yasası"nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Dava konusu olayın oluş biçimi, davacıların ölene yakınlıkları ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına takdir edilen manevi tazminat tutarları az olup davacıların istemlerinin ılımlı olduğu da gözetilerek, davacılar yararına daha üst düzeyde manevi tazminat takdir edilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davalı ..."nin temyiz itirazına gelince; davalı ... kamu kurumu niteliğinde olup zararlandırıcı olayın eski hükümlü kadrosundan işe alınan diğer davalının işe alındığı birimde çalıştırılmayarak sürücü kadrosunda çalıştırıldığı, yeterli denetim yapılmadığı, gerekli özenin gösterilmediği, görevin gereği gibi yapılmadığı ileri sürülerek, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylem ve işlemi nedeniyle zarara uğranıldığı iddia edildiğine göre bu tür istemin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince ilgili idareye karşı, idari yargı yerinde açılacak tam yargı davasında ileri sürülmesi gerekir. Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese de yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davalılardan ... yönünden yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekirken, adı geçen davalı yönünden de işin esasının incelenmiş olması doğru olmadığından, karar bu nedenle de bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (1) sayılı bentte gösterilen nedenle davacılar yararına; (2) sayılı gösterilen nedenlerle davalılardan ... yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalılardan ..."nın öteki temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/03/2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken (görevlerini yaparken) kusurları sonucu şahıslara zarar vermelerinden kaynaklanan ve zarar gören şahısların kamu görevlileri aleyhine adli yargıda açtıkları tazminat davasıdır.
Anayasa’nın 129/5. maddesindeki “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabilir”
hükmü ile buna paralel olarak düzenlenmiş olan 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13. maddesi hükmünün açık, net ve amir olması, bu düzenlemeler gereğince kamu görevinden dolayı zarar gören kişilerin ancak idare aleyhine idari yargıda dava açabileceği, kamu görevlisi aleyhine adli yargıda dava açılmasının ve açılacak bu davalarda kamu görevlisinin kişisel kast veya kusurunun araştırılmasının mümkün olmaması, yasa hükümlerine aykırı yorum ve uygulama yapılamayacağı, idari yargının görevine giren davaların kamu düzenine aykırı sonuç doğuracak şekilde adli yargıda görülemeyeceği, kamu görevlileri hakkında adli yargıda kişiler tarafından açılan tazminat davalarının kast ve kusur araştırması yapılmaksızın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne 1. bent yönünden katılmıyoruz. 24/03/2011