Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2008/5905 Esas 2008/7961 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/5905
Karar No: 2008/7961
Karar Tarihi: 25.6.2008

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2008/5905 Esas 2008/7961 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı, miras bırakanın cahil olmasına rağmen usulsüz vekaletname ile davalının eşi N.'nin vekil tayin edildiğini, murisin ölümüyle sona eren vekaletnameyle toplam 11 adet taşınmazın davalıya temlik edildiğini, davalının iyi niyetli olmadığını belirterek kayıtların iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, bir kısım taşınmazların vekalet verenin ölümünden sonra temlik edildiği, davalının iyi niyetli olmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Ancak, davanın kabul edilen bölümleri hakkında temyiz itirazları yerinde bulunmuştur. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet bağına ilişkin hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi tarafların karşılıklı güvenine dayanır ve vekil vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme yükümlülüğü altındadır. Bu nedenle, kötüye kullanılan vekalet nedeniyle taşınmazların tescilinin iptal edilmesi gerekebilir. Medeni Kanun'un 2. maddesindeki dürüstlük kuralına uygun olarak, üçüncü kişi vekil ile işbirliği içinde kötü niyetli ise veya kötü niyetli olduğu biliniyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması kabul edilmelidir.
1. Hukuk Dairesi         2008/5905 E.  ,  2008/7961 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : YUMURTALIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 07/09/2006
    NUMARASI : 2004/195-2006/151

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakanın cahil olmasına rağmen usulüne uygun olmadan alınan geçersiz vekaletname ile davalının eşi N."nin vekil tayin edildiğini, murisin ölümüyle sona eren vekaletname ile toplam 11 adet taşınmazın davalıya temlik edilidğini, davalının iyiniyetli olmadığını ileri sürerek, kayıtların iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, vekaletnamenin geçerli olduğunu, davanın süresinde açılmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, bir kısım taşınmazların vekalet verenin ölümünden sonra temlik edildiği, davalının iyiniyetli olmadığı gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Davacının murisi N.tarafından dava dışı vekil N.’ye 27.10.1980 tarihinde verilen vekaletle niza konusu 296 ada 57,58 parsel ile 282 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar murisin sağlığında, diğer taşınmazlar ise murisin ölümünden sonra bu vekil aracılığı ile murisin ikinci eşinin daha önce başkasından olan çocuğu davalı H.a tapuda satış suretiyle temlik edilmiştir. Davalı H. ile vekil N..’nin ise karı koca oldukları anlaşılmaktadır.
    Dava konusu 296 ada 57 nolu parselde her ne kadar muris N.’nin sağlında vekil aracılığı ile davalıya pay devredilmiş ise de davadan önce davalı tarafından üçüncü kişiye satıldığı ve dava tarihi itibariyle tapuda malik olmadığından bu parselle ilgili açılan davanın reddine karar verilmiş olması sonucu itibariyle doğrudur. Davacının bu parsele yönelik temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Muris N.1987 tarihinde ölmüş olup vermiş olduğu vekalette vekaletin ölümden sonra da devam edeceği yönünde bir kayıt bulunmadığı gibi işin gereği olarak da vekaletin ölümden sonra devam edeceği konusunda işin niteliğinden doğan bir gereklilik de bulunmadığından geçersiz vekaletnameye dayanılarak davalı H.’a eşi vekil N.tarafından 130 ada 31, 40; 296 ada 4,47,48,49,50; 245 ada 20 parsel sayılı taşınmazlardaki pay intikallerinin yasal dayanağı bulunmamaktadır.
    O halde, bu parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu taşınmazlar yönünden temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Niza konusu 296 ada 58 ve 282 ada 49 parseller yönünden davacı temyizine gelince; bu taşınmazlar vekil eden N.’nin sağlığında vekil N. tarafından davalı H.’a satış suretiyle intikal ettirilmiştir. Davacı, bu devirde vekaletin kötüye kullanıldığını iddia etmektedir.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler dikkate alınarak ve yerinde keşif yapılmak suretiyle toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek 296 ada 58 ve 282 ada 4 parsel yönünden hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacı vekilinin anılan taşınmazlar yönünden temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.