Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden paydaşı oldukları, 211 ve 212 parsel sayılı taşınmazlarına davalının yaklaşık 10 yıldır kullanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, çekişme konusu taşınmazlarda kiracı olduğunu, bu taşınmazların ve dava dışı parsellerin paydaşları arasında yapılan rızai taksim sonucu çekişmeli parsellerin B. T. bırakaldığını, ondan da mirasçılara kaldığını; kendisinin sağlığında B."dan ölümü ile de mirasçılarandan kiralamak suretiyle taşınmazları kullandığından haksız işgalden söz edilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların dava dışı parsellerle birlikte özel bir kullanma biçiminin oluştuğu, mirasçılar arasında yapılan rızai taksim ile dava dışı kişilerin kullanımına bırakılan çekişmeli yerlerin, bu kişilerin mirasçıları tarafından davalıya kiraya verildikleri, böylelikle davanın haksız olarak elatmadığı, davacıların davasını ispat edemedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar,davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.6.2008 Salı günü saat 9.35 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kiracılık savunmasına değer verilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 211 ve 212 parsel sayılı taşınmazların paylı mülkiyet üzere olduğu davacıların taşınmazda paydaş oldukları, davalının ise taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak taşınmazları tasarruf ettiği anlaşılmaktadır.
Çekişme konusu taşınmazların çap kayıtları gözetildiğinde davacılardan başka dava dışı birçok paydaşın daha bulunduğu görülmektedir.Davalı çekişmeli taşınmazlar bazı paydaşların mirasçılarından kiralamak suretiyle kullandığını savunmuş ise de, kiralayanın çap kaydı ile irs ilişkisinin saptanmadığı gibi, kiralayan şahsın irs ilişkisinin varlığı kabul edilse bile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 691.maddesi hükmü karşısında anılan kira bağıtına hukuki sonuç bağlanamayacağı tartışmasızdır.Zira paylı mülkiyet üzere olan taşınmazlarda geçerli bir akdinin varlığının kabul edilebilmesi için pay ve paydaş çoğunluğunca yapılması zorunludur.Oysa davalının savunmasına esas teşkil eden kira sözleşmesi değerlendirildiğinde anılan yasal düzenlemenin koşullarını içermediği sabittir.
Öyle ise, böylesine bir bağıta değer verilemeyeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, davacıların Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet haklarına değer verilmek suretiyle ve 21.6.1944 tarih 13/24 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilerek davalının çekişmeli taşınmazların elatmasının önlenmesine ve belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HİUMK."nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.