14. Hukuk Dairesi 2019/3939 E. , 2020/4255 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.12.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 12.06.2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu 3157 ada 1 parselde kain taşınmazın 06.08.1998 tarihinde davacının annesi ... adına satın alındığını, bedelin yarısının davacı tarafından ödendiğini, 26.12.2002 tarihinde davacının yurt dışında olduğu dönemde taşınmazın davacının annesi ... tarafından kardeşi ..."e hibe yolu ile devredildiğini, adi yazılı olarak düzenlenen 22.11.2012 tarihli ve 09.10.2013 tarihli belgelerde davalı ... tarafından taşınmazın 1/2 payının davacıya ait olduğu kabul edilerek 1/2 payın davacıya devredileceğinin taahhüt edilmesine rağmen devrin gerçekleşmediğini, 08.10.2013 tarihinde de dava konusu 3157 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından diğer davalı annesine satış suretiyle devredildiğini belirterek dava konusu taşınmazda inançlı işlem nedeniyle davalıya ait payın iptali ile 1/2 hissenin davacı adına tescilini olmazsa şimdilik 110.000,00TL tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, 09.10.2013 tarihli adi yazılı sözleşmede dava konusu 3157 ada 1 parselin değeri 2.000.000.00 TL olarak belirlendiğinden davacı tarafından en az 1.000.000,00 TL üzerinden nisbi başvuru harcı yatırılması gerektiğini, dava tarihi itibariyle 3157 ada 1 parsel sayılı taşınmazda davalı ... malik olmadığından onun yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davalı ... yönünden inançlı işlemi ispatlar mahiyette bir yazılı delil bulunmadığını, davacının iddia ettiği belgelerin hiçbirinde ..."nin imzası olmadığını, davalı ..."ın annesine zarar gelmemesi için dava konusu belgeleri imzalamak zorunda kaldığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ... yönünden davanın pasif husumet yokluğundan; davalı ... yönünden inançlı işlem kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi üzerine Dairemizin 03.02.2016 tarihli 2014/14886 Esas ve 2016/1297 Karar sayılı ilamı ile "..davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, davacı tarafın ikinci kademede tazminat talebi bulunduğundan mahkemece bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususun gözetilmediği.." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda dava tarihi olan 03.12.2013 tarihi itibarıyla taşınmazın kayıt malikinin davalı ... olduğu, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca inançlı temlik sözleşmesinin ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, davacı ile davalı ... arasında yapıldığı iddia olunan inançlı temlik sözleşmesine ilişkin olarak davacı tarafça herhangi bir yazılı delil sunulmadığı, davacı tarafından sunulan 22.11.2012 ve 09.10.2013 tarihli sözleşmelerin davacı ile diğer davalı ... arasında imzalandığı, davalı ..."in davacı tarafından ileri sürülen inançlı işlemin tarafı olmadığı, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmayacağının belirtildiği, davacı ile davalı ... arasında bir inançlı temlik sözleşmesi bulunduğunun kanıtlanamadığı, tanık beyanlarına göre de davalı ... ve ... aleyhine açılan tazminat davasının da kanıtlanamadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir.
İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “Delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “Tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “Delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Somut olaya gelince; davacı inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat talebinde bulunmuştur. Her ne kadar tarafların annesi ..."ın belgelerde imzası olmasa dahi davacı ve davalı ... arasındaki harici sözleşmeler ve özellikle 09.10.2013 tarihli sözleşme hükümleri dikkate alındığında davalı ..."ın dava konusu taşınmazın 1/2 hissesini davacıya devretmeyi taahhüt etmesi, davalı anne ..."nin taşınmazı devraldıktan sonra davalı oğlu ..."a hibe etmesi, ..."ın da 09.10.2013 tarihli sözleşme ile dava konusu 3157 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesini davacıya devredeceğini taahhüt etmesine rağmen sözleşmeden bir gün önce taşınmazı annesi davalı ..."ye satış suretiyle devretmesi dikkate alındığında davalılar ... ile ... arasında el ve işbirliği olduğu anlaşıldığından dava konusu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde ikinci kademedeki tazminat talebinin de reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.07.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.