Esas No: 2019/9
Karar No: 2019/511
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/9 Esas 2019/511 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 404
Nitelikli dolandırıcılık suçundan şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve Balkan Üniversitesi görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26.11.2013 tarihli ve 89267-71471 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı şikâyetçiler ..., ... ve ... vekilleri ile ..., ..., ... ve ... tarafından yapılan itiraz üzerine inceleme yapan Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesince 06.02.2014 tarih ve 404 değişik iş sayı ile itirazların reddine karar verilmiştir.
Bu karara yönelik olarak Adalet Bakanlığının 23.05.2014 tarihli ve 35683 sayılı kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10.06.2014 tarihli ve 203147 sayılı ihbarname ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesince 10.11.2014 tarih ve 14038-18347 sayı ile;
"...Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 160. maddesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut olayda, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında yapılan protokole göre Kosova"da hukuk eğitimi verileceği yönünde duyuru ve tanıtımlarla birçok öğrenci ile birlikte müşteki öğrencilerden de kayıt parası alınarak ilk bir yıl Kosova"da Ankara Hukuk Fakültesi"nden gelen şüpheli öğretim görevlileri tarafından dersler verildiği, ancak daha sonra aslında Yüksek Öğretim Kurulunun bu protokole onay vermediğinin ortaya çıktığı, bu şekilde onay verilmediğinin şüpheliler tarafından bilindiği hâlde öğrencilerin kayıt işlemlerine ve derslere devam edildiği, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Müşavirliği"nin 12.12.2012 tarihli ve 5966 sayılı yazısından bu durumun anlaşıldığı, yine dosya kapsamında mevcut olan Yüksek Öğretim Kurulunun 29.03.2013 tarihli ve 4901 sayılı yazısında, şüpheliler hakkında idari ve cezai yönden soruşturmaya devam edildiğinin bildirildiği, ancak Cumhuriyet başsavcılığı tarafından bu soruşturmanın sonucu beklenmeden şüphelilerin dolandırıcılık kastı bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmışsa da, müştekilerin kayıt paralarının şüpheliler tarafından haksız kazanç olarak kullanıldığı şeklindeki iddiaları ve şüphelilerin protokole onay verilmediğini bildikleri hâlde kayıt işlemlerine ve derslere devam etmeleri karşısında, müştekilerden alınan kayıt paralarının ne şekilde kullanıldığı ve iddia konusu sahte protokol oluşturulduğu yönündeki eylemler yönünden araştırma yapılmadığı, şüpheliler hakkındaki idari soruşturmanın sonucunun beklenmeden eksik soruşturma ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği gözetilerek itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
Gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 06.02.2014 tarihli ve 2014/404 D. İş sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi gereğince bozulmasına, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine," karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.04.2016 tarih ve 203147 sayı ile;
"...Müştekilerin farklı tarihlerde vermiş oldukları şikâyet dilekçeleri ile, Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında "Akademik İş Birliği Protokolü" imzalandığını, bu protokol çerçevesinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile imzalanan Ek Mali Protokol gereğince Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Kosova Cumhuriyetinin Prizren şehrinde açılmış olan hukuk fakültesine, sınavsız ve çift diploma vaadiyle Ankara Üniversitesinin internet sayfasında 15.09.2011 tarihinde yayınlanmış olan açıklama içeriğinde, Ankara Üniversitesiyle Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında imzalanan, Akademik İş Birliği Protokolü çerçevesinde, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Kosova Cumhuriyetinin Prizren şehrinde açılacak hukuk fakültesine, dekan, öğretim üyesi, ders programı, ders geçme ve kredi sistemi programı desteği vermek suretiyle hukuk lisans programına, 2011-2012 yılında ön kayıtla öğrenci alınacağı bildiriminde bulunduğu, YÖK nezdinde denkliğin olmamasına rağmen öğrenci kaydettikleri ve yapılan kayıtlar karşılığında öğrencilerden para alındığı,
Yine merkezi Bulgaristan"da bulunan Balkan Üniversitesi adında bir derneğin İstanbul"da bir irtibat bürosunun bulunduğu, şüphelilerden ..."ın adı geçen ve yurt dışında faaliyet gösteren okullara öğrenci kaydedilmesine aracılık ettiği, bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinden bahisle şikâyetçi oldukları,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında yapılan protokol çerçevesinde ortak yürütülen çalışmayla bir eğitim programının hazırlandığı, eğitim program dilinin Türkçe olarak öngörüldüğü, Türk hukuk sisteminin öğretime model olarak alındığı, programın YÖK tarafından onaylanmış içerik doğrultusunda oluşturulduğu, okulda derslerin ilk 3 yılının Türkiye"den gidecek öğretim üyeleri tarafından Prizren"de verileceği, 4. sınıfa geçmeye hak kazanan öğrencilerin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine transfer edilmek suretiyle eğitimlerini Ankara"da tamamlamalarının öngörüldüğü ve mezun olacak öğrencilere, Avrupa Politeknik Üniversitesi-Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi diplomalarının verileceği, ilk kez uygulamaya konulan ortak lisans diploması vermeyi öngören programın Avrupa Politeknik Üniversitesinin açtığı, Prizren Hukuk Fakültesi lisans diplomasının Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından akredite edildiği, Ankara Üniversitesi Senatosu tarafından 13.12.2011 tarihli ve 2895 sayılı karar uyarınca Ankara Üniversitesiyle Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında çift diploma lisans programı açılmasına ilişkin hukuk fakültesi dekanlığının 01.08.2011 tarihli ve 2603 sayılı yazılarına ekli 29.07.2011 günlü ve 28/180 sayılı kararıyla Eğitim Programları Komisyonu tarafından incelenen ders programının 28.12.2006 günlü ve 26390 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Yükseköğretim Kurumlarının Yurtdışındaki Kapsama Dahil Yükseköğretim Kurumlarıyla Ortak Eğitim ve Öğretim Programları Tesisi Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde Ankara Üniversitesiyle Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında hukuk alanında çift diploma lisans programı açılması ve söz konusu lisans programı eğitim-öğretim ders programlarının belirlenen şekliyle kabul edildiği ve alınan bu kararın onay için YÖK"e arz edilmesi yönünde oy birliği ile karar alındığı, ancak YÖK"ün öngörülen programa onay vermemesi nedeniyle programın akamete uğradığı, şüphelilerin bizzat gidip derslere katıldıkları, protokolün dönemin rektörü ve rektör yardımcısının bizzat imzalarıyla başlaması, şüphelilerin bu aşamada olaya bir katkılarının bulunmaması, dolandırma kastıyla hareket ettiklerine dair emarelerin bulunmaması nedenleriyle şüphelilerin atılı suçu işlemedikleri açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle şüpheliler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 26.11.2013 günlü ve 2012/89267 Soruşturma, 2013/71471 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.02.2014 günlü ve 2014/404 karar sayılı itirazın reddine dair kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan Yüksek Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 10.11.2014 günlü ve 2014/14038 Esas, 2014/18347 Karar sayılı bozma kararının yerinde olmadığı, Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.02.2014 günlü ve 2014/404 karar sayılı itirazın reddine dair kararının onanması gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 24.12.2018 tarih ve 8968-10008 sayı ile; itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Şüpheli ... hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazın reddine ilişkin merci kararının Özel Dairece kanun yararına bozulması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.04.2015 tarihli ve 2015/105032 sayılı itirazı Ceza Genel Kurulunun 2015/464 esas sayılı dosyasında incelenmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesince 06.02.2014 tarih ve 404 değişik iş sayı ile şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve Balkan Üniversitesi görevlileri hakkında verilen itirazın reddine ilişkin karar ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve Balkan Üniversitesi görevlileri hakkında 5271 sayılı CMK"nın 172. maddesi uyarınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın eksik soruşturma sonucu verilip verilmediğinin ve bu bağlamda bir kısım şikâyetçilerin itirazının reddine yönelik merci kararının yerinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de şüphelilerden üniversite öğretim elemanı olarak görev yapan ..., ..., ..., ..., ... ile ... hakkında görevleri ve sıfatları nedeniyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu"nda öngörülen özel soruşturma usulüne uyulmadığının ve bu hususun Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma istem yazısında ileri sürülmediğinin anlaşılması karşısında, söz konusu hukuka aykırılığın yalnızca adı geçen şüpheliler açısından kanun yararına bozmaya konu edilmesinin sağlanmasının gerekip gerekmediğinin Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.11.2013 tarih ve 71471 sayı ile; 23 şikâyetçinin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek Ankara Üniversitesinin internet sitesinde 15.09.2011 tarihinde yayınlanan duyuruda, Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında imzalanan "Akademik İş Birliği Protokolü" ve "Ek Mali Protokol" gereğince, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Kosova Cumhuriyeti"nin Prizren şehrinde sınavsız ve çift diploma verilmesi vaadiyle açılacak hukuk fakültesine dekan, öğretim üyesi, ders programı, ders geçme ve kredi sistemi programı desteği vermek suretiyle 2011-2012 öğrenim döneminde hukuk lisans programına ön kayıtla öğrenci alınacağının ilân edildiğini, merkezi Bulgaristan"da bulunan Balkan Üniversitesi Derneğinin İstanbul"daki irtibat bürosunda şüpheli ..."ın öğrenci kaydedilmesine aracılık ettiğini, Yükseköğretim Kurulu nezdinde denkliğin olmamasına rağmen öğrenci kaydedildiğini ve yapılan kayıtlar karşılığında para alındığını belirterek şikâyetçi olmaları üzerine başlatılan soruşturmada, toplanan deliller, beyan içerikleri ve çift diploma programlarına ilişkin olarak düzenlenen protokol kapsamından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında yapılan protokol çerçevesinde ortak yürütülen çalışmayla bir eğitim programı hazırlandığı, eğitim programı dilinin Türkçe olarak belirlendiği, müfredatta Türk hukuk sisteminin esas alındığı, programın Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmış içerik doğrultusunda oluşturulduğu, derslerin ilk üç yılının Türkiye"den gidecek öğretim üyeleri tarafından Prizren"de verileceği, dördüncü sınıfa geçmeye hak kazanan öğrencilerin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine transfer edileceği, öğrencilere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi diplomalarının verileceği, Ankara Üniversitesi Senatosunca eğitim programının onay için Yükseköğretim Kuruluna arz edildiği, ancak bu süreçte Yükseköğretim Kurulunun öngörülen programa onay vermediği ve programın akamete uğradığı, şüphelilerin şikâyetçileri dolandırmak kastıyla hareket ettiğine delalet edecek delil bulunmadığı, Ankara Üniversitesi Senatosu tarafından alınan karar da göz önünde bulundurulduğunda, şüphelilerin proje kapsamında iyi niyetli hareket ettiğinin kabulünün gerektiği ve atılı suçu işlemedikleri kanaatinin oluştuğu gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Şikâyetçilerden ..., ... ve ... vekilleri ile ..., ..., ... ve ..."in itirazları üzerine Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.02.2014 tarihli ve 2014/404 değişik iş sayılı kararı ile; şüpheliler hakkındaki kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve kanuna, gösterilen gerekçelerin de dosya içeriğine uygun olduğu, ileri sürülen itiraz nedenlerinin ise yerinde olmadığı gerekçeleriyle adı geçen şikâyetçilerin itirazlarının reddedildiği,
Adalet Bakanlığının 23.05.2014 tarihli ve 35683 sayılı yazısı ile; şikâyetçilerden alınan kayıt paralarının ne şekilde kullanıldığına ve sahte protokol oluşturulduğuna ilişkin eylemler yönünden araştırma yapılmadığı, şüpheliler hakkındaki idari soruşturmanın sonucu beklenmeden eksik soruşturma ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği gözetilerek itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden merci kararının kanun yararına bozulmasına ilişkin isteminin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.06.2014 tarihli ve 203147 sayılı tebliğnamesiyle ihbar edildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 10.11.2014 tarihli ve 14038-18347 sayılı kararı ile; kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, merci kararının bozulmasına, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar verildiği,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının 01.08.2011 tarihli ve 2603 sayılı yazısına göre; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Fakülte Kurulunun 29.07.2011 tarihli ve 5-1 sayılı "Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında çift diploma programına ilişkin Ankara Üniversitesi Rektörlüğünce yapılacak anlaşma çerçevesinde lisans düzeyinde çift diploma hukuk programının açılmasının uygun olduğuna ve program içeriğinin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi müfredatına göre belirlenmesinin Rektörlük Makamına arzına" şeklindeki kararının Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne sunulduğu,
Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında 11.08.2011 tarihinde imzalanan "Çift Diploma Programlarına İlişkin Protokol" hükümlerine göre; Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında çift diploma programları açmak ve yürütmek üzere iş birliği anlaşması imzalandığı, açılacak ve uygulanacak ilk programın hukuk fakültesi lisans programı olduğu, çift diploma eğitim programı için Türkiye"den katılacak akademisyenleri Ankara Üniversitesinin seçeceği, her iki tarafın birer program koordinatörü atayacağı, mezun olanlara çift diploma verileceği,
Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında 11.08.2011 tarihinde imzalanan "Akademik İş Birliği Protokolüne Ek Mali Protokol" hükümlerine göre; eğitim programının Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamlanan kısmı için Ankara Üniversitesi İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığınca her yıl hesaplanacak bir miktar paranın iki taksit hâlinde Ankara Üniversitesi veznesine yatırılacağı, aylık olmak üzere koordinatöre 8.000 TL, Avrupa Politeknik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanına 7.000 TL ve her ders saati için olmak üzere de öğretim üyelerinden profesöre 300 TL, doçente 275 TL ve yardımcı doçente ise 225 TL ödeme yapılacağı,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının 11.08.2011 tarihli ve 963 sayılı yazısına göre; "Akademik İş Birliği Protokolü ve Mali Protokol" çerçevesinde Kosova Cumhuriyeti Prizren şehrinde açılacak olan Prizren Hukuk Fakültesinin programını yürütmek üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı öğretim üyesi şüpheli ..."ın program koordinatörü olarak atandığı,
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının 04.11.2011 tarihli yazısına göre; "Akademik İş Birliği Protokolü" çerçevesinde 2011-2012 öğrenim yılında Kosova Cumhuriyeti Prizren şehrinde açılacak olan Avrupa Politeknik Üniversitesi Prizren Hukuk Fakültesinde okuyacak olan öğrenciler ile ilk hafta ders verecek olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerine gerekli kolaylığın gösterilmesi konusunda Kosova Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçiliğinden destek ve yardım talebinde bulunulduğu,
Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün 27.12.2011 tarihli ve 5770 sayılı yazısı ile; Ankara Üniversitesi Senatosunun 13.12.2011 tarihli ve 2895 sayılı "Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında hukuk alanında çift diploma lisans programı açılmasına, eğitim-öğretim ders programlarının kabulüne ve kararın onay için Yükseköğretim Kuruluna arzına" biçimindeki kararının Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına gönderildiği,
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 18.01.2012 tarihli ve 2949 sayılı yazısına göre; ortak program açma önerisinin değerlendirilebilmesi için programı yürütecek Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında hazırlanan iş birliği protokollerinin Türkçe ve İngilizce örneklerinin incelenmek ve onaylanmak üzere gönderilmesinin istenildiği,
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 19.03.2012 tarihli ve 12863 sayılı yazısına göre; Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği hükümleri uyarınca, merkezi başka bir ülkede bulunan yükseköğretim kurumları ile kampüsünün faaliyet gösterilen ülke eğitim makamları tarafından akademik derece vermeye yetkili yükseköğretim kurumu olarak tanınması gerektiği, ancak Kosova"daki Avrupa Politeknik Üniversitesi-Prizren Kampüsünün Kosova eğitim makalarınca tanınan yükseköğretim kurumları arasında yer almadığı,
Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında imzalanan 25.07.2012 tarihli "11.08.2011 Tarihli Akademik İş Birliği Protokolüne Ek Protokol" hükümlerine göre; Yükseköğretim Kurulunun Avrupa Politeknik Üniversitesince Kosova"da akreditasyonu tamamlanmış bir hukuk fakültesi teşekkül edilemediğini ve çift diploma programının açılabilmesi için öncelikle akreditasyon işlemlerinin tamamlanması gerektiğini Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne bildirmesi üzerine söz konusu bu ek protokolün düzenlendiği, 11.08.2011 tarihli protokol çerçevesinde başlatılması planlanan çift diploma programının ön şartı olan akreditasyon işlemlerinin Avrupa Politeknik Üniversitesi tarafından tamamlanacağı, iki yıl içinde Avrupa Politeknik Üniversitesi Kamu Yönetimi ve Hukuk Bölümü Avrupa Hukuk Programı açılarak 2011-2012 eğitim döneminde kaydettiği öğrencileri açacağı programa aktaracağı ve bu öğrencilere hukuk lisans diploması vermekle sorumlu olacağı, çift diploma programı başlayıncaya kadar Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) standartları dışında doğrudan Avrupa Politeknik Üniversitesi tarafından 2011-2012 öğretim yılı için alınan öğrenciler ile ilgili her türlü hak, yetki ve sorumluluğun Avrupa Politeknik Üniversitesine ait olduğu, Ankara Üniversitesinin Yükseköğretim Kurulu standartlarına uygun şekilde Avrupa Politeknik Üniversitesi tarafından öğrencilere verilecek hukuk lisans diplomalarının Yükseköğretim Kurulu kararı ile Türkiye"de denkliğinin tanınmasına yardımcı olacağı,
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının 09.11.2012 tarihli ve 11065 sayılı yazısına göre; Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında yapılan bir protokol ile Kosova"da hukuk fakültesi açıldığı iddiasına ilişkin olarak Yükseköğretim Denetleme Kurulunca inceleme ve soruşturma yapılmasının uygun bulunduğu,
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Müşavirliğinin 12.12.2012 tarihli ve 5966 sayılı yazısına göre; Yükseköğretim Kurulunca henüz akreditasyon ve denklik işlemleri tamamlanmadan önce 05.09.2011 tarihinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi internet sitesinde duyuru yapılarak Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında Akademik İş Birliği Protokolü imzalandığı, buna göre Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin, Kosova Cumhuriyetinin Prizren şehrinde açılacak hukuk fakültesine koordinatör, dekan, öğretim üyesi, ders programı, ders geçme ve kredi sistemi desteği vereceği, 2011-2012 öğrenim yılında hukuk lisans programına ön kayıtla öğrenci alınacağı ve yine ayrıntılı açıklamanın internet sitesinde yapılacağı hususlarının duyurulduğu, akabinde çift diploma programının başlatılmasının Ankara Üniversitesi Senatosunca uygun olacağına dair bir karar alındığı, ancak bu kararın Yükseköğretim Kurulu"nun onayına sunulmadığı, Yükseköğretim Kurulunun da söz konusu programın uygulanmasına izin vermediği, bu programın Yükseköğretim Kurumlarının Yurtdışındaki Kapsama Dahil Yükseköğretim Kurumlarıyla Ortak Eğitim ve Öğretim Programları Tesisi Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesine ve Yükseköğretim Kurulunun 10.06.2012 tarihli genel kurul kararına aykırı olarak Ankara Üniversitesi Senato kararından yaklaşık iki ay, Yükseköğretim Kurulu kararından da yaklaşık üç ay önce başlatıldığı ve bu programı yürütmek üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı inceleme dışı şüpheli ... tarafından hukuk fakültesi öğretim üyesi şüpheli ..."ın koordinatör olarak atandığı, yine bu programın yürütülmesi çerçevesinde bazı öğretim üyelerinin ders vermek üzere görevlendirildiği, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının onayı olmadan bu tür bir program açılmasının yerinde olmadığı, bu konuda Ankara Üniversitesi Rektörlüğünce hazırlanan ön inceleme raporu doğrultusunda disiplin ve ceza soruşturması açılıp açılmayacağının değerlendirildiği,
19.10.2017 tarihinde şüpheli ... tarafından sunulan Danıştay 1. Dairesinin 11.07.2017 tarihli ve 531-1447 sayılı kararına göre; şüpheli ... hakkında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının onayından geçmeyen ve mevzuata aykırı protokollere istinaden program koordinatörü olarak görev yapmak, konu hakkında bilgi alacaklara ve başvuru yapacaklara yardımcı olmak üzere idari personel görevlendirmek suretiyle görevi kötüye kullanmak suçlarından Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca oluşturulan kurulun 21.03.2016 tarihli ve 2016/21 sayılı lüzum-u muhakeme kararına itirazın kabulü ile şüpheli ..."ın men-i muhakemesine; inceleme dışı şüpheli ... hakkında ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında Kosova Cumhuriyetinin Prizren şehrinde açılacak hukuk fakültesiyle ilgili "Akademik İş Birliği Protokolüne Ek Mali Protokolü" imzalamak, bu protokolü Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının onayına sunmamak, onaylanmadığı için yürürlüğe girmemesi gereken bu protokol uyarınca idari ve akademik personel görevlendirmek ve öğrenci kaydetmek suretiyle görevi kötüye kullanmak suçundan Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca oluşturulan kurulun 21.03.2016 tarihli ve 2016/21 sayılı lüzum-u muhakeme kararına itirazın reddine ve inceleme dışı şüpheli ..."ın eylemine uyan TCK"nın 257. maddesi uyarınca Ankara Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanması gerektiğine karar verildiği,
Yükseköğretim Kurulu internet sitesindeki "YÖK Lisans Atlası"na göre; yurtdışı üniversiteleri arasında Avrupa Politeknik Üniversitesi isimli bir üniversitenin bulunmadığı, Balkan Üniversitesinin merkezinin Üsküp-Makedonya"da olduğu ve bu üniversiteye ait programlara Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yerleştirilen öğrencilerin alacakları diplomalara ilgili mevzuata göre yapılacak inceleme sonucunda diploma denklik belgesi verileceği,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçi ...; Bilkent Üniversitesinde okumakta iken 03.11.2011 tarihli Hürriyet Gazetesinde Kosova"da Türkçe eğitimi verilen hukuk fakültesi açıldığı, öğrenci alınmaya başlandığı ve çift diploma verileceği yönünde bir haber gördüğünü, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin internet sitesinde de Kosova Hukuk Fakültesi ile ilgili açıklamaları okuduğunu, müracaat ettiğinde İstanbul"da bir ofise yönlendirildiğini, burada şüpheli ..."ın son senenin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde görüleceğini söylediğini, okul kaydını yaptırıp 20.000 TL öğrenim gideri ödediğini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin öğretim görevlilerinden ders aldığını ve sınavlara girdiğini, ancak daha sonra gerçek durumu öğrendiğini, maddi manevi zarara uğradığını ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi rektörü ve dekanı ile diğer ilgililerden şikâyetçi olduğunu,
Şikâyetçi ...; 2011 yılı Kasım ayında Hürriyet Gazetesinin Ankara ekindeki bir haberde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Kosova"nın Prizren şehrinde eğitime başlayacak ve çift diploma verecek bir hukuk fakültesi için anlaşma imzaladığının belirtildiğini, İstanbul"da yapılan toplantıya katılan ve projenin koordinatörü olduğunu söyleyen şüpheli ..."ın çift diploma eğitim verileceğini ve eğitimin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından yürütüleceğini söylediğini, oğlu olan şikâyetçi ... için talep edilen 20.000 TL okul parasını ödediklerini, oğlunun bir yıl derslere girdiğini, bütünleme sınavları sırasında böyle bir çift diploma eğitim veren okulun olmadığını öğrendiklerini, bunun üzerine 20.07.2012 tarihinde görüştükleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olan inceleme dışı şüpheli ..."ın öğrencilerin hiçbir zaman bu çift diploma eğitimi programına dahil olmadığını, kendisinin de öğrenci kaydı yapıldığından sonradan haberdar olduğunu ve şüpheli ..."ın kendisini bu konuda yanlış yönlendirdiğini söylediğini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin 2011 yılındaki Rektörü ve Dekanı, bu işle ilgilenen okul sekreteri ve diğer görevliler ile şüpheliler ..., ... ve ... hakkında şikâyetçi olduğunu,
Şikâyetçi ...; kızı ..."ın Bilkent Üniversitesinde okuduğu sırada Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Kosova Prizren Hukuk Fakültesi arasında 2011 yılında bir protokol imzalandığına ilişkin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin internet sitesinde ilan gördüğünü, dekanlığa gittiğinde konuyla ilgili koordinatör olan şüpheli ..."ın Kosova"da Türkçe hukuk eğitimi verileceğini, 4. sınıfın Ankara"da okutulacağını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Prizren Hukuk Fakültesi diplomalarının verileceğini söylediğini, öğretim görevlilerince yapılan sözlü sınav sonrasında kızının kaydının yapıldığını ve 20.000 TL"yi şüpheli ..."ın yönlendirdiği hesap numarasına yatırdığını, bir yılın sonunda böyle bir fakültenin olmadığını öğrendiğini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi yetkililerinin hukuki prosedürleri yerine getirmemiş olan bir yurt dışı kuruluşuna öğretim görevlisi görevlendirerek bu işe ortak olduklarını, inceleme dışı şüpheli ..., şüpheliler ... ve ... ile ilgili öğretim görevlileri hakkında şikâyetçi olduğunu,
Şikâyetçi ...; Kosova"da Prizren Hukuk Fakültesine öğrenci alınacağını ve çift diploma verileceğini öğrenmesi üzerine kızı Gökçe Seçil Bozdağ"ın İstanbul"daki sözlü sınava girdiğini ve başarılı olduğunu, öğrenim gideri adı altında 20.000 TL ödediğini, barınma, yeme içme ve gidiş geliş için de 8.000 euro masraf yaptığını, kızının Kosova"da bir yıl okuduğunu, araştırdığında Kosova Prizren Hukuk Fakültesinin resmî olmadığını öğrendiğini, bu işin müsebbibinin şüpheliler ... ile Yakup Koçak olduğunu, onlarla birlikte hareket eden kişilerden de şikâyetçi olduğunu,
Şikâyetçi ...; 05.09.2011 tarihinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi resmî internet sitesinde "...Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında akademik iş birliği protokolü imzalandığı, bu protokol ve daha sonra imzalanan ek mali protokol gereğince Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Kosova Cumhuriyeti"nin Prizren şehrinde açılacak olan hukuk fakültesine koordinatör, dekan, öğretim üyesi, ders programı, ders geçme ve kredi sistemi programı desteği vereceği, hukuk lisans programına 2011-2012 öğretim yılında öğrenci alınacağı, konu ile ilgili ayrıntılı açıklamaların daha sonraki tarihlerde duyurulacağı," şeklindeki ilan ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olan inceleme dışı şüpheli ..."ın gazeteye verdiği bilgiler doğrultusunda Balkan Üniversitesini telefon ile aradığını, oğlu Tolga Yenigelen ile birlikte Balkan Üniversitesinin İstanbul ofisine gittiklerini, şüpheli ... ile konuştuklarını, ofisin her yerinde inceleme dışı şüpheli ..."ın resimli açıklamaları, Ankara Üniversitesinin amblemleri ve gazete haberlerinin asılı olduğunu, şüpheli ... ve adını hatırlayamadığı öğretim görevlileri tarafından ön eleme sınavı ve sözlü sınav yapıldığını, kayıt için gerekli evrak listesini alıp Türkiye Finans Bankasına oğlu Tolga Yenigelen ve kendisi için ayrı ayrı olmak üzere 20.000 TL yatırdığını ve kayıtlarının yapıldığını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 6 öğretim görevlisinin derslere girdiğini, şüphelilerden ..."ın Medeni hukuk, ..."ın Roma hukuku, ..."in Anayasa hukuku, ..."ın Hukuk başlangıcı, ..."nin Uluslararası hukuk, ..."ın ise Politika bilimine giriş derslerini verdiklerini ve sınavların da adı geçen öğretim görevlileri tarafından yapıldığını, bütünleme sınavı için Kosova"ya gittiklerinde Yükseköğretim Kurulu tarafından Kosova"daki bu üniversitenin tanınmadığını ve akreditasyon alınmadığını öğrendiklerini, telefonla görüştüğü inceleme dışı şüpheli ..."ın "Şüpheli ..."a 2011 yılında Kosova"ya öğrenci almayın dedim, öğrenci kaydınızın yapılmadığını 15 gün önce öğrendim ve öğrenci kayıtlarınızın Bulgaristan"da bulunan Avrupa Politeknik Üniversitesine yapılmasını söyledim, ben de suç duyurusunda bulunacağım, çünkü yaptığımız protokolde Avrupa Politeknik Üniversitesinin Bulgaristan"da hukuk fakültesi yokmuş, beni de kandırdılar, dolandırdılar" dediğini, ayrıca öğretim görevlilerini seminer ve konferans için görevlendirdiğini söylediğini, daha sonra ise Avrupa Politeknik Üniversitesi Başkanı ile ek protokol ve geriye dönük başka bir belge düzenleyerek imzaladıklarını,
Şikâyetçi ...; Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesinin Kosova"nın Prizren şehrinde ortak bir hukuk fakültesi açtıklarını Balkan Üniversitesinin internet sitesinden öğrendiğini, ayrıca bütün gazetelerde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanı olan inceleme dışı şüpheli ... ve genel koordinatör olan şüpheli ..."ın konuya ilişkin açıklamalarının yayınlandığını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden teyit aldıktan sonra da hiçbir şüphesinin kalmadığını, istenilen belgeleri İstanbul ofisine teslim ettiğini, şüpheli ..."ın ve İstanbul ofisinin yönlendirmesiyle Türkiye Finans Karaköy Şubesinde bulunan Balkan Üniversitesi hesabına 20.000 TL yatırdığını, 14.11.2011 tarihinde Kosova"ya giderek hukuk fakültesinde öğrenime başladığını, öğretim görevlilerinin tamamının Ankara Üniversitesinden geldiklerini, şüpheli ..."ın bir yıl boyunca devamlı olarak Ankara Üniversitesinin garantisi altında olduklarını söylediğini, ayrıca verdikleri röportajlarda şüpheliler ..., ..., ... ve ..."in Prizren Hukuk"tan bahsedip Ankara Üniversitesi ile iş birliğini vurguladıklarını, final döneminde birinci sınıfı başarıyla bitirdiğini, transkript almak için İstanbul ofisini aradığında Prizren"deki fakülteden alabileceğini söyleyerek zorluk çıkardıklarını, bu süreçte Yükseköğretim Kurulunun Ankara Üniversitesinin çift diploma başvurusunu reddettiğini, Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında çift diploma programı iş birliği protokolü yapılabilmesi için Avrupa Politeknik Üniversitesinde hukuk fakültesinin olması gerektiğini ve sahte belgelerle kağıt üzerinde sanki hukuk fakültesi varmış gibi gösterildiğini öğrendiğini, inceleme dışı şüpheli ..."ın kendisinin de dolandırıldığını, çözüm bulmaya çalışacağını, ancak hukuken hiçbir yerin öğrencisi olmadıklarını, Ankara Üniversitesinin de bir sorumluluğunun bulunmadığını, öğretim görevlilerini ders vermek için değil konferans ve seminer vermek için Prizren"e gönderdiğini söylediğini, 25.07.2012 tarihinde inceleme dışı şüpheli ... ile şüpheliler ... ve ..."ın "...Sizi 2011-2012 yılına geriye yönelik olarak Avrupa Politeknik Üniversitesinin kamu yönetimine kaydedelim, iki yıl içinde de Prizren"de Avrupa Hukuku Lisans Programı açalım ve sizi senato kararı ile dikey geçiş yaptırarak hukuk fakültesine geçirelim, ancak bu süreçte Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin hiçbir sorumluluğu olmayacak, sadece konferans ve seminer vermek için öğretim görevlileri gönderilecek," dediklerini,
Şikâyetçi ... vekili 27.03.2013 havale tarihli dilekçesinde; Ankara Üniversitesinin internet sitesinde 15.09.2011 tarihinde yayınlanan açıklamada "...Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında Akademik İş birliği Protokolü imzalandığı, ek mali protokol ile de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin, Kosova Cumhuriyetinin Prizren şehrinde açılacak hukuk fakültesine dekan, öğretim üyesi, ders programı, ders geçme ve kredi sistemi programı desteği vereceği, hukuk lisans programına 2011-2012 öğretim yılında ön kayıtla öğrenci alınacağı"nın belirtildiğini, basında da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanı olan inceleme dışı şüpheli ..."ın açıklamalarının yer aldığını ve haberlerin yalanlanmadığını, üniversite yetkililerinin basına sık sık açıklama yaparak güven telkin ettiklerini, şüpheliler ..., ... ve ..."in konuşmalar yaptıklarını, şüpheli ..."ın Kosova"da bulunan hukuk fakültesi ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi arasında protokol yapıldığını, öğrencilere Türkçe eğitim verileceğini, tüm akademik eğitimin ve programın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından yapılacağını, öğretim görevlilerinin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden geleceğini, 3 yıl Kosova"da eğitim yapıldıktan sonra 4. sınıfın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okutulacağını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Prizren Hukuk Fakültesi diplomalarının verileceğini söylediğini, İstanbul"da yapılan sınav sırasında ofisin her yerine Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığının açıklamaları, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin amblemleri ve inceleme dışı şüpheli ..."ın gazetelere verdiği demeçler ile gazete haberlerinin asılı olduğunu, şüpheliler ... ve ... ile birkaç öğretim görevlisinin yazılı ve sözlü sınav yaptıklarını, kesin kayda hak kazanan şikâyetçinin Türkiye Finans Karaköy/İstanbul Şubesinde bulunan Balkan Üniversitesi hesabına 20.000 TL yatırdığını, 14.11.2011 tarihinde Kosova"nın Prizren şehrinde şüpheli ..."ın öğretim yılı açılış konuşması yaptığını, şüpheliler ... ve ... ile Kosova"da bulunan protokol ve devlet adamlarının da açılışa katıldıklarını, planlandığı gibi dersler ile vize, final ve bütünleme sınavlarının yapıldığını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 6 öğretim görevlisinin derslere geldiğini, şüphelilerden ..."ın Medeni hukuk, ..."ın Roma hukuku, ..."in Anayasa hukuku, ..."ın Hukuk başlangıcı, ..."nin Uluslararası hukuk, ..."ın ise Politika bilimine giriş derslerini verdiklerini ve sınavların da adı geçen öğretim görevlileri tarafından yapıldığını, şikâyetçinin başarılı olarak sınıfını geçtiğini, ancak ikinci sınıfa devam etmek istediğinde akademik takvimde gecikme olduğu, okulun yeni binasına taşınacağı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden gelecek öğretim görevlilerinin ders programının ayarlanmaya çalışıldığı gibi çeşitli bahanelerle kaydının yenilenmediğini, öğrencilerin ziyaret ettikleri inceleme dışı şüpheli ..."ın muhtemelen kendilerinin de aldatılmış olduğunu belirttiğini, ancak gerekli hukuki engeller aşılmadan projeyi hayata geçirmemeleri ve henüz onaylanmamış okula öğrencileri göndermemeleri gerekirken para kazanmak için gerçek durumu gizlediklerini, inceleme dışı şüpheli ... ve Avrupa Politeknik Üniversitesi Başkanının acele bir ek protokolle geriye dönük başka bir belge düzenlediklerini, bunun da suç işleme kastındaki ısrarlarını gösterdiğini,
İnceleme dışı şüpheli ... müdafisi 08.12.2014 havale tarihli dilekçesinde özetle; Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında çift diploma hukuk lisans programı başlatılmasına ilişkin görüşmelerin inceleme dışı şüpheli ..."ın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olduğu 02.06.2011 tarihinden önce Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından başlatıldığını, Avrupa Politeknik Üniversitesi yetkilisi olan şüpheli ..."ın her iki üniversite arasında akademik iş birliği yapmak istediklerini Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne bildirip proje hakkında bilgi verdiğini, 2011 yılı Temmuz ayında Ankara Üniversitesinin Rektörü Cemal Taluğ ve Rektör Yardımcısı A. Argun Karacabey"in uygun görüşü ve yönlendirmesi sonucunda ..."ın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile irtibata geçtiğini, konu hakkında Ankara Üniversitesi Rektörlüğü tarafından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine bilgi de verildiğini, imzalanan protokolde çift diploma programına Yükseköğretim Kurulunun onayı ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) kanalıyla öğrenci alınacağının çok açık biçimde yazıldığını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi internet sitesinde inceleme dışı şüpheli ..."ın bilgisi dışında 05.09.2011 tarihinde program ile ilgili bir duyurunun yayınlandığını, duyuru ile ilgili tüm işlemlerin koordinatör tarafından yürütüldüğünü, inceleme dışı şüpheli ..."ın koordinatöre talimat vererek duyuruyu kaldırttığını, program ile ilgili işlemlerin yürütülmesi için koordinatör atanmasını teklif etme dışında hiçbir işlem yapmadığını, programa öğrenci kaydetmediğini, yasal sürecin tamamlanmasını beklediğini, bununla birlikte Avrupa Politeknik Üniversitesinin Ankara Üniversitesinden tamamen bağımsız olarak tek diploma programına kayıtlı bulunan öğrenciler için eğitim desteği talebinde bulunduğunu, Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün şifahi talebi ve teşviki ile sadece öğretim üyesi göndermek suretiyle Avrupa Politeknik Üniversitesine eğitim desteği verdiğini, bu desteğin kesinlikle çift diploma programı kapsamında olmadığını, çift ve tek diploma programlarının birbirine karıştırılmasında gerek Avrupa Politeknik Üniversitesinin gerekse koordinatörün eylemleri ve taahhütlerinin olup olmadığı hususlarının inceleme dışı şüphelinin bilgisi dışında olduğunu, basına yansıyan haberlerde de Avrupa Politeknik Üniversitesinin tek diploma programına kayıtlı öğrencileri için verilen eğitim desteğinin, başlatılması planlanan çift diploma programı ile karıştırıldığını,
İfade etmişlerdir.
Şüpheli ... 15.03.2016 tarihli dilekçesinde özetle; Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında imzalanan Kosova Hukuk Programının, dönemin Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ ve Rektör yardımcısı Prof. Dr. A. Argun Karacabey ile Avrupa Politeknik Üniversitesi yetkilileri arasında 2010 yılında görüşülmeye başlandığını ve planlamalar yapıldığını, bu sebeple soruşturmaya dönemin Rektörü ve Rektör yardımcısı ile programı planlayan, bu amaçla görüşmeler yapan, protokollere imza atan, uygulayan ve bütün bu konularda yetkili olduğu belgelere atılan imzalardan anlaşılanların dahil edilmesi gerektiğini, konuyla ilgili fakültenin internet sitesinde ve gazetelerde ilanlar verildiğini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olan inceleme dışı şüpheli ..."ın Hukuk ve Demokrasi Dergisi"nde yer alan röportajında "...Türk doktrininin yurt dışında yaygınlaştırılması ve öğretilmesi için Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi ile imzalanan akademik iş birliği protokolü çerçevesinde Kosova"nın Prizren kentinde hukuk fakültesi açılması için aktif bir şekilde çalışmalar yapıyoruz." dediğini, Hürriyet Gazetesinde 24.09.2011 tarihinde yayınlanan haberde "...Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Avrupa Politeknik Üniversitesi ile imzalanan akademik iş birliği protokolü çerçevesinde Kosova"nın Prizren kentinde hukuk fakültesi açıyor. Bu yıl ilk öğrencilerini alacak olan fakülteyi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. ..., "Yurtdışında Türkçe eğitimli ilk hukuk fakültesi olacak. Sadece Türk hukuku öğretilecek" sözleriyle tanıttı", aynı gazetede 07.10.2011 tarihinde yayımlanan haberde "Bu yıl ilk öğrencilerini alacak olan fakülte, yurt dışında Türk hukukunu öğretecek ilk fakülte olacak. Kosova"da eğitim verecek fakültede, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin ders programı aynen uygulanacak, öğretim üyeleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden sağlanacak. Sınav, ders geçme ve kredi sistemleri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile birebir aynı olacak, 5 Kasım"da resmi açılış Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. ..., Kosova"da açılan hukuk fakültesini "Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi"nin şubesi" diye tanımlayarak Hürriyet"e şunları söyledi: "Sadece bu yıla mahsus ön kayıtla öğrenci alacağız. Ankara Hukuk"un kuruluş tarihi olan 5 Kasım tarihinde, Kosova"daki bu fakültemizin de resmi açılışını yapacağız. Türkiye"nin Balkanlara olan özlemine biz hukuk alanında son vermek için yola çıktık. Hukuk rejimi bir devletin, bir toplumun şekillenmesinde çok önemli bir yere sahiptir. Kosova"ya da hukuk kültürünü ve rejimini taşıyabilirsek çok önemli bir kazanım elde ederiz. Eskiden Türki Cumhuriyetlerden, Balkanlardan öğrenci taşırdık. Şimdi biz buradan oralara öğrenci göndereceğiz ve Türk kültürünü oralara taşıyacağız. Gençlerimiz Avrupa"da Ankara Hukuk eğitimi alacak."", aynı gazetede 31.10.2011 tarihinde yayımlanan haberde "Türkiye"nin en köklü hukuk fakültelerinden olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ilk kez yurt dışına açılıyor. Kosova Prizren"de şube açan fakülte, Ankara"da 542 TM puanıyla öğrenci kabul ederken Kosova"daki ilk yılında 180 baraj puanını geçen 200 kişiye öğrenim fırsatı sunuyor. Mezun olanlar hem AB hem de Ankara hukuk diplomasına sahip olacaklar." ifadelerinin yer aldığını, inceleme dışı şüpheli ..."ın 11.08.2011 tarihinde kendisini koordinatör olarak ataması ile programa dahil olduğunu ve bu kapsamda görevinin, raporların ve ders programlarının hazırlanması, ilgili birimlerin belirlediği eksikliklerin giderilmesi, öğretim üyelerinin dersini zamanında ve gereği gibi verebilmesi için planların yapılması, sınavların zamanında ve usulüne uygun olarak yapılması, rektör ve rektör yardımcısı ile inceleme dışı şüpheli ... tarafından verilen diğer görevlerin yerine getirilmesi olduğunu, program raporu hazırlamak dışında bir işlem yapmadığını,
Şüpheli ...; Ankara Üniversitesi ve Avrupa Politeknik Üniversitesi senatolarının iş birliği konusunda karar aldıklarını, Yükseköğretim Kuruluna da senato kararlarını gönderdiklerini, bu şekilde çift diploma verme olanağının hukuken geçerli hale geldiğini, ancak bürokrasinin ağır işlemesinden dolayı beklenen kararların geciktiğini, şikâyetçilerin mevzuatı bilmemeleri ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine yatay geçişlerinin kabul edilmemesi nedeniyle şikâyette bulunduklarını düşündüğünü, kendisinin üniversite senatosu kararlarının alınmasında, Yükseköğretim Kuruluna başvuruda bulunulmasında veya öğrencilerin kayıtlarının yapılmasında doğrudan hiçbir ilgisinin bulunmadığını, öğrencilerin mağdur olmaması için halen "Europa Univercity In Kosova" adlı üniversitede hukuk fakültesi lisans eğitim programının 40 öğrenci ile devam ettiğini, atılı suçu kabul etmediğini,
Savunmuşlardır.
Anayasanın "Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence" başlıklı 129. maddesinin altıncı fıkrası "Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
Anayasanın bu hükmü ile memurlar ve diğer kamu görevlileri için özel bir soruşturma usulü (izin sistemi) getirilmesi öngörülmüş ve bu hüküm doğrultusunda 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun"un "Amaç" başlıklı 1. maddesi "Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir.",
Aynı Kanun"un "Kapsam" başlıklı 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;
"Bu Kanun, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır.
Görevleri ve sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olanlara ilişkin kanun hükümleri ile suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin hükümler saklıdır." biçiminde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun"un "Soruşturma izninin gönderileceği merci" başlıklı 11. maddesinde yer alan "Soruşturma izninin itiraz edilmeden veya itirazın reddi sonunda kesinleşmesi ya da soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı yapılan itirazın kabulü üzerine dosya, derhal yetkili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. İzin üzerine ilgili Cumhuriyet başsavcılığı, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve diğer kanunlardaki yetkilerini kullanmak suretiyle hazırlık soruşturmasını yürütür ve sonuçlandırır." hükmü gereğince suçun soruşturulması yetkili mercinin iznine bağlı olarak Cumhuriyet savcısına aittir.
4483 sayılı Kanun"a göre özel bir kanun olan ve yükseköğretimle ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek, bütün yükseköğretim kurumlarının ve üst kuruluşlarının teşkilatlanma, işleyiş, görev, yetki ve sorumlulukları ile eğitim-öğretim, araştırma, yayım, öğretim elemanları, öğrenciler ve diğer personel ile ilgili esasları bir bütünlük içinde düzenlemek amacıyla 06.11.1981 tarihli ve 17506 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu"nun "Genel esaslar" başlıklı 53. maddesinin (c) fıkrası;
"Ceza soruşturması usulü:
Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında yetkili makamlarca inceleme başlatılabilir, inceleme sonucunda soruşturma açılmasına karar verilmesi ya da doğrudan soruşturma başlatılması hâlinde aşağıdaki hükümler uygulanır:
(1) İlk soruşturma:
Yükseköğretim Kurulu Başkanı için, kendisinin katılmadığı, Milli Eğitim Bakanının başkanlığındaki bir toplantıda, Yükseköğretim Kurulu üyelerinden teşkil edilecek en az üç kişilik bir kurulca, diğerleri için, Yükseköğretim Kurulu Başkanınca veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görevlendirecekleri uygun sayıda soruşturmacı tarafından yapılır. Öğretim elemanlarından soruşturmacı tayin edilmesi hâlinde, bunların, hakkında soruşturma yapılacak öğretim elemanının akademik unvanına veya daha üst akademik unvana sahip olmaları şarttır.
(2) Son soruşturmanın açılıp açılmamasına;
a) Yükseköğretim Kurulu Başkan ve üyeleri ile Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında Danıştayın 2 nci Dairesi,
b) Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumu rektörleri, rektör yardımcıları ile üst kuruluş genel sekreterleri hakkında, Yükseköğretim Kurulu üyelerinden teşkil edilecek üç kişilik kurul,
c) Üniversite, fakülte, enstitü ve yüksekokul yönetim kurulu üyeleri, fakülte dekanları ve dekan yardımcıları, enstitü ve yüksekokul müdürleri ve yardımcıları ile üniversite genel sekreterleri hakkında, rektörün başkanlığında rektörce görevlendirilen rektör yardımcılarından oluşacak üç kişilik kurul,
d) Öğretim elemanları, fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterleri hakkında üniversite yönetim kurulu üyeleri arasından oluşturulacak üç kişilik kurul,
e) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlar hakkında, mahal itibariyle yetkili il idare kurulu, Karar verir.
f) Yükseköğretim Kurulu ile üniversite yönetim kurullarınca oluşturulacak kurullarda görevlendirilecek asıl ve yedek üyeler bir yıl için seçilirler. Süresi sona erenlerin tekrar seçilmeleri mümkündür.
(3) Son soruşturmanın açılıp açılmamasına karar verecek kurullar üye tamsayısı ile toplanır. Kurullara ilk soruşturmayı yapmış olan üyeler ile haklarında karar verilecek üyeler katılamazlar. Noksanlar yedek üyelerle tamamlanır. Diğer hususlarda bu Kanunun 61 inci maddesi hükümleri uygulanır.
(4) Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında Danıştayın 2 nci Dairesinde verilen lüzum-u muhakeme kararına itiraz ile men-i muhakeme kararlarının kendiliğinden incelenmesi Danıştayın İdari İşler Kuruluna aittir. Diğer kurullarca verilen lüzum-u muhakeme kararına ilgililerce yapılacak itiraz ile men-i muhakeme kararları kendiliğinden Danıştay 2 nci Dairesince incelenerek karara bağlanır. Lüzum-u muhakemesi kesinleşen Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyelerinin yargılanması Yargıtay ilgili ceza dairesine, temyiz incelemesi Ceza Genel Kuruluna, diğer görevlilerin yargılanmaları suçun işlendiği yer adliye mahkemelerine aittir.
(5) Değişik statüdeki kişilerin birlikte suç işlemeleri hâlinde soruşturma usulü ve yetkili yargılama mercii görev itibariyle üst dereceliye göre tayin olunur.
(6) Yükseköğretim Kurulu Başkanı ve rektörlerin 1609 sayılı Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun kapsamına giren suçlarından dolayı yapılacak ceza soruşturmasında yukarıda belirtilen ceza kovuşturması usulü tatbik edilir. Bunlar dışında kalan tüm görevliler için 1609 sayılı Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun hükümleri uygulanır.
1609 sayılı Bazı Cürümlerden Dolayı Memurlar ve Şerikleri Hakkında Takip ve Muhakeme Usulüne Dair Kanun kapsamına giren suçlarından dolayı kanuni kovuşturma için gereken izin, Yükseköğretim Kurulu üyeleri ile Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri ve bu kuruluşların memurları (Üniversitelerarası Kurul memurları dahil) hakkında Yükseköğretim Kurulu Başkanından, üniversite yöneticileri ve öğretim elemanları ile memurlar hakkında üniversite rektörlerinden alınır.
(7) İdeolojik amaçlarla Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıyla işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükün, huzur ve çalışma düzenini bozan boykot, işgal, engelleme, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde, yukarıda yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet Savcısı doğrudan yapar.
(8) Bu Kanunda yer almamış hususlarda 4 Şubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümleri uygulanır." biçiminde düzenlenmiş iken suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 02.12.2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile 2547 sayılı Kanun"un 53. maddesinin (c) fıkrasının birinci paragrafında yer alan "ileri sürülen suçlar hakkında" ibaresi "ileri sürülen suçlar hakkında yetkili makamlarca inceleme başlatılabilir, inceleme sonucunda soruşturma açılmasına karar verilmesi ya da doğrudan soruşturma başlatılması hâlinde" şeklinde ve aynı fıkranın (2) numaralı bendinin (b) alt bendinde yer alan "Üniversite" ibaresi "Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumu" şeklinde değiştirilmiştir.
Görüldüğü gibi 4483 sayılı Kanun"dan farklı olarak 2547 sayılı Kanun"a göre soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının herhangi bir katılımı bulunmamakta ve soruşturma tamamen idarenin görevlendirdiği muhakkik tarafından tamamlanıp, dava da iddianame anlamındaki son soruşturmanın açılması (lüzum-u muhakeme) kararı ile açılmaktadır. Yargılama ise ceza mahkemelerinde yapılmaktadır.
Diğer yandan, 2547 sayılı Kanunu"nun 53/c maddesinin beşinci fıkrasının "Değişik statüdeki kişilerin birlikte suç işlemeleri hâlinde soruşturma usulü ve yetkili yargılama mercii görev itibariyle üst dereceliye göre tayin olunur." hükmündeki "değişik statüdeki kişiler" ve "görev itibariyle üst dereceli" ibareleri rektör, dekan, öğretim elemanı gibi üniversite personelini ifade ettiğinden, 2547 sayılı Kanun"un üniversite personeli olmayan suç ortaklarına uygulanamayacağı, dolayısıyla 2547 sayılı Kanun"da üniversite personeli olmayan suç ortakları hakkında yürütülecek soruşturmanın usulüne ilişkin bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Aynı Kanun"un 53/c maddesinin son fıkrası "Bu Kanunda yer almamış hususlarda 4 Şubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümleri uygulanır." biçiminde düzenlenmiştir. Ancak, 4483 sayılı Kanun"un 16 ve 18. maddeleri ile 4 Şubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat yürürlükten kaldırılarak bu Kanun"un uygulanacağı belirtilen hâllerde 4483 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
4483 sayılı Kanun"un "İştirak hâlinde işlenen suçlar" başlıklı 10. maddesi "Bu Kanun kapsamındaki suçların iştirak hâlinde işlenmesi durumunda memur olmayan, memur olanla; ast memur, üst memurla aynı mahkemede yargılanır." biçiminde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, memurun özgü suçuna iştirak eden ve memur olmayan hakkında soruşturma genel hükümlere göre yapılacak, dosya ya savcılık veya kovuşturma aşamasında birleştirilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, 4483 sayılı Kanun kapsamındaki suçların sırf memur suçları olduğudur. Bu suçların özelliği, kamu görevlisi olmayanların bu suçu işleyememesidir. Bu suçlara özgü suçlar denilmektedir. (H. Tahsin Gökcan-M. Artuç, Ceza Hukukunda Kamu Görevlisi ve Özel Soruşturma Usulleri, Adalet Yayınevi, s. 670-671)
Buna göre, üniversite personelinin görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlara iştirak eden, ancak üniversite personeli olmayan suç ortakları hakkında yapılacak soruşturmada uygulanacak usulün genel hükümlere göre yapılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu aşamada Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında görev ve yetkileri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karara ilişkin mevzuat hükümleri ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki niteliği üzerinde durulmalıdır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" başlıklı 160. maddesi;
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.", CMK"nın "Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri" başlıklı 161. maddesinin birinci fıkrası "Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir...", aynı Kanun"un "Kamu davasını açma görevi" başlıklı 170. maddesinin ikinci fıkrası "Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler." biçiminde düzenlenmiştir.
Anılan Kanun"un "Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar" başlıklı 172. maddesi karar tarihinde;
"(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.
(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz..." şeklinde düzenlenmiş iken söz konusu maddenin ikinci fıkrası 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile "(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz." biçiminde değiştirilmiştir.
Madde gerekçesinde; "1412 sayılı Kanun"un 164 üncü maddesinde, yeterli delil bulunmaması veya keyfiyetin takibe değer görülmemesi hâlinde, takipsizlik kararı verilmesine dair hüküm yer almaktadır. Tasarı ilk olarak bu işlemi belirlemek üzere "kovuşturmaya yer olmadığına dair karar" terimini getirmiştir. Soruşturma evresinden kovuşturmaya geçip geçmeme söz konusu olduğundan bu terim değişikliği uygun görülmüştür. Madde ayrıca kamu davasının açılması için şüpheyi haklı kılacak yeterlikte ve kuvvette delil, iz, eser ve emarenin elde edilmemesi ölçütünü kullanmaktadır. Yeterli kuvvette makul şüphe bulunduğu anlaşılacak olursa, kovuşturma evresine geçilecektir.
Maddenin ikinci fıkrasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, kamu davasının, aynı eylem ve aynı kişi hakkında açılabilmesi yeni delil, iz, eser ve emarenin meydana çıkmasına veya şüphe nedenlerinin takdirinde ağır hata olmasına bağlanmıştır. Böylece kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların zamanaşımı süresince şüphelinin başında, tâbir yerinde ise Demoklesin Kılıcı gibi durması ve onun özgürlükler bakımından bir tehdit oluşturması önlenmek istenmektedir. Bazı usul kanunlarında mahkemelerin beraat kararlarının temyize tâbi tutulmadığı görülüyor.
Bu yeni düzenleme neticesinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karar verdikten sonra yeni delil, iz, eser ve emare bulunmadıkça artık Adalet Bakanı da Cumhuriyet savcısından kamu davası açmasını isteyemeyecektir. Maddenin son fıkrasında yeni delil, iz, eser ve emarenin ne olduğu tanımlanarak uygulama açısından açıklık getirilmiştir." açıklamalarına yer verilmiştir.
Aynı Kanun"un "Cumhuriyet savcısının kararına itiraz" başlıklı 173. maddesi;
"(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.
(3) Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hakimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkum eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) Başkan istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.
(6) İtirazın reddedilmesi hâlinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlıdır." şeklinde düzenlenmiş iken,
14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun"un 22. maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan "ağır ceza mahkemesi başkanına" ibaresi "ağır ceza mahkemesine", üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan "Başkan" ibareleri "Mahkeme" ve altıncı fıkrasında yer alan "ağır ceza mahkemesi başkanının" ibaresi "ağır ceza mahkemesinin" şeklinde değiştirilmiş, daha sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 71. maddesiyle de, maddenin birinci fıkrasında yer alan "ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine" ibaresi "ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine" şeklinde; dördüncü fıkrasında yer alan "Mahkeme" ibaresi "Sulh ceza hâkimliği" şeklinde ve altıncı fıkrasında yer alan "ağır ceza mahkemesinin" ibaresi "sulh ceza hâkimliğinin" şeklinde, altıncı fıkrası ise 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile "İtirazın reddedilmesi hâlinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172"nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır." şeklinde değiştirilmek suretiyle son şeklini almıştır.
Madde gerekçesinde; "Madde, Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarına karşı itirazı ve bunun incelenmesi ile görevli mercii ve usulü göstermektedir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı maslahata uygunluk sistemini kabul eden ülkelerde de Cumhuriyet savcısının vereceği takipsizlik kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabilmesi kabul edilmektedir. Tasarı 175 inci maddesinde kovuşturmaya yer olmadığı hakkındaki kararların, yeni delil, iz, eser ve emare olmadan değiştirilemeyeceğini kabul etmiş bulunduğundan, itiraz olanağı daha fazla önem taşımaktadır.
Madde, itiraz hakkını esasta suçtan zarar gören şikâyetçiye ve şikâyetçisi bulunmayan hâllerde karar veren Cumhuriyet savcısının bağlı olduğu ağır ceza mahkemesi neznindeki Cumhuriyet başsavcısına vermiş bulunmaktadır. İtiraz süresi, kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gündür. İtiraz mercii, Cumhuriyet savcısının mensup olduğu ağır ceza işlerini gören mahkeme dairesine en yakın bulunan ağır ceza işlerini gören mahkemenin başkanıdır.
İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını haklı gösterebilecek olaylar, delil, iz, eser ve emarelerin gösterilip açıklanması zorunludur. Aksi takdirde işlem hemen ret olunur. Usulüne uygun şekilde düzenlenerek süresi içinde verilmiş dilekçe veya yetkili Cumhuriyet başsavcısının yazısı üzerine başkan kararını vermek için şu işlemleri gerçekleştirebilir:
1- Cumhuriyet savcısından soruşturma dosyasını göndermesini isteyebilir.
2- Bir diyeceği varsa bildirmesi için, bir süre belirleyerek dilekçeyi şüpheliye tebliğ edebilir.
3- Gerekli görürse, soruşturmanın genişletilmesi için sulh ceza hâkimini görevlendirebilir. Ancak bu hâlde, hangi hususta soruşturma yapılacağını görevlendirme kararında göstermelidir.
Bu incelemesi sonunda başkan şu iki karardan birisini verecektir:
1- İstemin geçerli olduğu hususunda kanaat getirecek olursa, kamu davasının yani kovuşturmanın açılmasına karar verecektir.
2- Bu kanaate varamazsa, istemi gerekçeli olarak ret edecektir yani istemin dayandığı hususları neden dolayı geçerli görmediğini kararında belirtecektir. Bu hâlde, istemde bulunan suçtan zarar görmüş şikâyetçi ise adı geçeni giderleri ödemeye mahkûm edecek ve kararını Cumhuriyet savcısına ve şüpheliye bildirecektir.
Maddenin (3) numaralı fıkrasına göre, Cumhuriyet savcısının yeni delil, iz, eser ve emarelerin varlığı nedeniyle kamu davası açması ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesi koşuluna bağlanmıştır. Bu düzenlemenin nedeni 175 inci maddede kovuşturma açılmaması kararına bağlanan otoritedir." biçiminde açıklamalarda bulunulmuştur.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Cumhuriyet savcısının görevi maddi gerçeği ortaya çıkartmak ve adil bir yargılama yapılması için gerekli araştırmayı yaparak şüphelinin lehine veya aleyhine olan bütün delilleri toplamaktır.
Kamu davasını açma tekelini elinde bulunduran Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinin sonunda toplanan delillere göre suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaştığı takdirde iddianame düzenleyecek ve kamu davasını açacaktır. Buna karşın soruşturma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamu davasının açılması için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkânını ortadan kaldıran şüphelinin ölümü, af, zamanaşımı, şikâyet süresinin geçmesi, ön ödemenin yerine getirilmesi ve uzlaşmanın sağlanmış olması gibi durumlarda kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. İddianame toplanan delillere göre suçun işlendiğini gösteren yeterli şüphe oluştuğunda hazırlanacağına göre, elde edilen deliller doğrultusunda hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı ya da failin kusursuzluğu açıkça ortada ise Cumhuriyet savcısı yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda itiraz hakkı, süresi ve mercisi gösterilecek, karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir.
1412 sayılı CMUK"da Cumhuriyet savcısının verdiği takipsizlik kararları, yargı otoritesi göstermeyen, idari bir karar niteliğinde düzenlendiğinden Cumhuriyet savcısı, bu kararını kendiliğinden, Adalet Bakanı ve adalet müfettişinin talebi ya da ilgilinin isteği üzerine geri alıp soruşturma yapabilmekte ve hiçbir şarta bağlı olmadan, takipsizlik kararından sonra, dava zamanaşımı süresi dolmadan kamu davası açabilmekteydi. Ancak bu düzenleme öğretide hukuk güvenliğine aykırı olduğu düşüncesiyle eleştirilmekte, takipsizlik kararından sonra yeni bir dava açılması için yeni delil şartı aranması gerektiği ileri sürülmekteydi.
Öğretinin bu eleştirileri göz önüne alınarak düzenlenen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 172. maddesinin ikinci fıkrasıyla, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni bir delil meydana çıkmadan Cumhuriyet savcısınca kendiliğinden kamu davası açılamayacağı hüküm altına alınmış, ancak 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK ile ayrıca, elde edilen yeni delilin kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak nitelikte olması ve sulh ceza hakimliğince bu konuda bir karar verilmesi şartlarına bağlanmıştır. Bu husus kanun koyucu tarafından ceza muhakemesi şartı olarak düzenlenmiştir. Yine 1412 sayılı CUMK"da yer verilen takipsizlik kararlarından farklı olarak CMK"nın 173. maddesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı suçtan zarar gören tarafından itiraz edilebileceği hükme bağlanmış, böylelikle bu kararlara yargısal bir nitelik kazandırılmıştır.
CMK"nın 173. maddesinin birinci fıkrasının ilk hâlinde suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kendisine tebliğ edildikten sonra on beş gün içinde, kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebileceği hükme bağlanmış iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun ile itirazı incelemeye yetkili merci ağır ceza mahkemesi olarak belirlenmiş, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile de bu incelemeyi yapma yetkisi sulh ceza hakimliğine verilmiştir. CMK"nın 173. maddesinin 680 sayılı KHK"nın 11. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki altıncı fıkrası uyarınca itirazın reddedilmesi üzerine Cumhuriyet savcısının kamu davası açabilmesi, yeni delilin varlığı ve önceden verilen dilekçeyi değerlendiren merciin bu hususta karar vermesine bağlı iken, anılan değişiklikle kamu davası açılabilmesi CMK"nın 172. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen usule tabi tutulmuştur.
Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, muhakeme faaliyeti sonunda, yargılama makamı tarafından verilmiş kararlar olmayıp, adli-idari nitelikte kararlardır. Ancak, bu kararlara itiraz yolunun açık olması nedeniyle itiraz üzerine kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, mahkeme denetiminden geçerek yargısal karar hâlini alır ve yargı otoritesi özelliğini gösterir. Gerek itiraz üzerine kesinleşen, gerekse itiraz edilmeksizin kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar bakımından, kanunun aradığı anlamda yeni delil ortaya çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı Cumhuriyet savcısı aynı işe tekrar el atamayacağından, kesin hüküm etkisine benzer bir hâl doğmaktadır.
Bu açıklamalardan sonra "kanun yararına bozma" kanun yoluna değinilmesi gerekmektedir.
Öğretide "olağanüstü temyiz" denilen, 5320 sayılı Kanun"un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CMUK"nda ise "yazılı emir" olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK"nın 309 ve 310. maddelerinde "kanun yararına bozma" olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma kanun yoluna, ancak istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hüküm otoritesinin zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık hâlinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle bu yola başvurulmasının, bu olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacağında kuşku yoktur.
Ceza Genel Kurulunun 17.07.2007 tarihli ve 145-172; 02.10.2007 tarihli ve 182-196; 07.07.2009 tarihli ve 155-192; 14.07.2009 tarihli ve 163-202; 10.05.2011 tarihli ve 80-90 ile 24.04.2012 tarihli 406-175 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere, kanun yararına bozmada geçerli olan "istekle bağlılık kuralı" gereği, inceleme sırasında Adalet Bakanlığının istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıkların saptanması durumunda, isteme konu edilmeyen bu hukuka aykırılıklar kanun yararına bozma konusu yapılamayacak, bu yönden de başvuruda bulunulmasının sağlanması için Adalet Bakanlığına veya koşulların varlığı hâlinde ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına ihbarda bulunulması, başvuruda bulunulması hâlinde de tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi sağlanacaktır.
Şüpheliler ..., ..., ... ve Balkan Üniversitesi görevlileri hakkındaki uyuşmazlık konusu ile şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkındaki ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusunun ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Üniversite öğretim elemanı olarak görev yapan şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında görevleri ve sıfatları nedeniyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu"nda öngörülen özel soruşturma usulüne uyulmamasının kanun yararına bozmaya konu edilmesinin sağlanmasının gerekip gerekmediğine ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ..."ın Ankara Üniversitesi öğretim elemanı oldukları, şüpheli ..."ın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında yapılan protokol gereğince açılan hukuk fakültesi ile ilgili koordinatör sıfatıyla görev almak ve diğer şüphelilerin ise derslere girmek suretiyle üniversite öğretim elemanı görevlerini yaptıkları sırada ve görevleri dolayısıyla nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği, adı geçen şüphelilere atılı suçun 2547 sayılı Kanun"un 53. maddesinin (c) fıkrasının (7) numaralı alt bendinde sayılan ve kovuşturmayı doğrudan Cumhuriyet savcısının yapacağı belirtilen suçlar arasında sayılmadığı, anılan Kanun"un 53. maddesinin (c) fıkrasının (1), (2) ve (4) numaralı alt bentleri hükümlerine uyarınca öğretim elemanı olanlar hakkındaki ilk soruşturmanın Yükseköğretim Kurulu Başkanınca veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görevlendirecekleri soruşturmacı tarafından yapılması, son soruşturmanın açılıp açılmamasına üniversite yönetim kurulu üyeleri arasından oluşturulacak üç kişilik kurulca karar verilmesi, lüzum-u muhakeme kararına yapılacak itirazın Danıştay 2. Dairesince incelenerek karara bağlanması, lüzum-u muhakeme kararının kesinleşmesi hâlinde yargılamanın suçun işlendiği yer adliye mahkemesinde yapılması gerektiği, şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında görevleri ve sıfatları sebebiyle 2547 sayılı Kanun ile öngörülen özel soruşturma usulüne uyulmaması hususunun Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma istem yazısında ileri sürülmediği ve sonuca etkili bu hukuka aykırılığın kanun yararına bozmaya konu edilmesinin olanaklı olduğu gözetildiğinde, kanuna aykırı olduğu saptanan bu husus yönünden de kanun yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, her ne kadar soruşturma yapma yetkisi ve görevi bulunmayan Cumhuriyet savcısının adı geçen şüpheliler hakkında atılı suçtan verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki değerden yoksun olduğu ileri sürülebilir ise de; Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara itiraz yolunun açık olması nedeniyle itiraz üzerine kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın mahkeme denetiminden geçerek yargısal bir karar hâlini almak suretiyle yargı otoritesi özelliğini göstermesi ve aynı fiile ilişkin olarak yeniden soruşturma yapılabilmesinin yeni delilin meydana çıkması ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmesi şartlarına bağlanmış olması nedenleriyle söz konusu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki değerden yoksun olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 26.11.2013 tarihli ve 89267-71471 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden hukuki değerden yoksun olduğundan Özel Dairece kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği," düşüncesiyle itirazın değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde oy kullanmıştır.
2- Şüpheliler ..., ..., ... ve Balkan Üniversitesi görevlileri hakkında 5271 sayılı CMK"nın 172. maddesi uyarınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın eksik soruşturma sonucu verilip verilmediğinin ve bu bağlamda bir kısım şikâyetçilerin itirazının reddine yönelik merci kararının yerinde olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine gelince;
Şikâyetçilerden ..., ..., ... ve ..."un 26.07.2012 tarihinde, ... ve ..."in 02.08.2012 tarihinde ve şikâyetçi ... vekilinin ise 27.03.2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek Ankara Üniversitesinin internet sitesinde 15.09.2011 tarihinde yayınlanmış olan ilan ve aynı tarihlerde basında yer alan haberlere göre Ankara Üniversitesi ile Avrupa Politeknik Üniversitesi arasında imzalanan protokol ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin, Kosova Cumhuriyetinin Prizren şehrinde açılacak hukuk fakültesine koordinatör, dekan, öğretim üyesi, ders programı, ders geçme ve kredi sistemi programı desteği vereceğini, hukuk lisans programına 2011-2012 öğretim yılında ön kayıtla öğrenci alınacağını öğrenmeleri üzerine irtibata geçtikleri Ankara Üniversitesi görevlilerinin kendilerini İstanbul"da bulunan bir ofise yönlendirdiklerini, burada yapılan mülakat ile kayıt hakkı kazandıklarını ve kendilerinden istenilen 20.000 TL öğrenim ücretini verilen banka hesabına yatırdıklarını, 14.11.2011 tarihinde Kosova"da öğretim yılı açılış töreni yapıldığını ve bir yıl eğitim gördüklerini, derslere Ankara Üniversitesinden öğretim görevlilerinin geldiğini, sınavlara girdiklerini, ancak 2012 yılı Temmuz ayında bütünleme sınavları sırasında protokolün Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmadığını ve Kosova"daki hukuk fakültesinin gerçekte olmadığını öğrendiklerini belirterek şikâyetçi oldukları olayda;
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin çift diploma vermek amacıyla hukuk fakültesi açılmasına yönelik protokol yaptığı iddia edilen Avrupa Politeknik Üniversitesi ile Balkan Üniversitesinin milli eğitim sistemi içerisinde yer almamaları nedeniyle şüpheliler ..., ..., ... ve Balkan Üniversitesi görevlilerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçundan haklarında yürütülecek soruşturmanın 2547 sayılı Kanun ile 4483 sayılı Kanun hükümlerine göre değil genel hükümlere göre doğrudan Cumhuriyet savcısı tarafından yapılması gerektiği, bu kapsamda öğrenim bedeli olarak şikâyetçilerden alınan kayıt paralarının ne şekilde kullanıldığının ve sonradan sahte protokol düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılmadığı, ayrıca üniversite personeli olan diğer şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile inceleme dışı şüpheli ... hakkındaki idari soruşturmanın sonucunun da beklenmediği anlaşılmakla; şüpheliler ..., ..., ... ve Cumhuriyet savcısınca yürütülen soruşturma sırasında suça konu olayla ilgisi olduğu tespit edilecek Balkan Üniversitesi görevlileri hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın eksik soruşturma sonucu verildiği ve bu bağlamda bir kısım şikâyetçilerin itirazının reddine yönelik merci kararının usul ve kanuna uygun olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) Şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden değişik gerekçe ile KABULÜNE,
b) Şüpheliler ..., ..., ... ve Balkan Üniversitesi görevlileri yönünden ise REDDİNE,
2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 10.11.2014 tarihli ve 14038-18347 sayılı bozma kararının şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, şüpheliler ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden saptanan hukuka aykırılığın kanun yararına bozma başvurusuna konu edilmesini sağlamak üzere Yargıtay 15. Ceza Dairesine, şüpheliler ..., ..., ... ve Cumhuriyet savcısınca yürütülen soruşturma sırasında suça konu olayla ilgisi olduğu tespit edilecek Balkan Üniversitesi görevlileri yönünden ise mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık konusuyla ilgili oy çokluğuyla, ikinci uyuşmazlık konusuyla ilgili oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.