Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/24
Karar No: 2021/813
Karar Tarihi: 22.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/24 Esas 2021/813 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/24 E.  ,  2021/813 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki "menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili; davalı Bankanın yan kuruluşu tarafından müvekkili ve eşi adına iradesi dışında 12 adet bireysel emeklilik sözleşmesi oluşturularak müvekkilinden anılan sözleşmeler kapsamında katkı payı ve benzeri ödemelerin alındığını, şikâyet üzerine davalı Banka tarafından şifahen taahhütte bulunulmasına rağmen sorunun giderilmediğini, hatalı işlemlere ilişkin olarak müvekkili aleyhine ... 3. İcra Dairesinin 2009/13041 E. ve Kadıköy 3. İcra Dairesinin 2009/2419 E. sayılı dosyaları üzerinden mükerrer icra takiplerinin yapıldığını, anılan takiplerde her ne kadar dayanak olarak sırasıyla kredi kartı sözleşmesi ile genel hizmet sözleşmesi gösterilmiş ise de; her iki takipteki borç konularının aynı olduğunu, müvekkilinin işlerinin yoğunluğu ve kredi kartından yapılan kesintilerin miktarlarının düşüklüğü nedeniyle yapılan hatayı fark etmediğini, anılan husustan icra takipleri ile haberdar olmakla birlikte kendisine davalı Bankaca verilen taahhütlere güven sonucu haksız icra takiplerine itiraz etmediğini, müvekkilinin icra baskısıyla ... 3. İcra Dairesinin 2009/13041 E. sayılı dosyasına 1.500TL ödemek zorunda kaldığını, bu hususla alakalı suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalı Bankaya yukarıda anılan icra takip dosyaları için borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili; davaya konu bireysel emeklilik sözleşmelerinin davacı ve eşinin bilgisi dâhilinde oluşturulduğunu, bireysel emeklilik sözleşmelerine ilişkin ödemelerin, müvekkilince davacıya ait kredi kartından tahsil edildiğini, kredi kartı borcu ödenmeyince ... 3. İcra Dairesinin 2009/13041 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibi ile ihtarnameye itiraz etmeyen ve takibin kesinleşmesini müteakip kısmi ödeme yapan davacının daha sonradan işbu davayı açmasının kötü niyetli olduğunu, ilgili evraklardaki imzaların davacı ve eşine ait olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinin 28.06.2012 tarihli ve 2010/738 E., 2012/553 K. sayılı kararı ile; davacının davalı Bankanın müşterisi olduğu, davacının talep ve bilgisi dâhilinde bireysel emeklilik ve hayat sigortası poliçeleri tanzim edildiği, bilirkişi incelemesi yapılan emeklilik sözleşmesi teklif formlarındaki bir kısım imzaların davacı eli ürünü olduğu, ... 3. İcra Dairesinin 2009/13041 E. sayılı takip dosyası ile Kadıköy 3. İcra Dairesinin 2009/2419 E. sayılı takip dosyalarıyla davalı Banka tarafından yapılan icra takiplerinin davacının itiraz etmemesi nedeniyle kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
    8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.09.2014 tarihli ve 2014/10957 E., 2014/14410 K. sayılı kararı ile “...Dava, kredi kartı ve kredili mevduat hesabı borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan takipte borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak; davalı banka 23.07.2009 tarihi itibariyle kredi kartı borcunu, 04.02.2009 tarihi itibariyle de kredili mevduat hesap bakiyesini takibe koymuş olup, mahkemece takibe konulan bu tutarların ne şekilde oluştuğu, davacının hangi harcamasından kaynaklandığı araştırılmaksızın sadece davalı Banka nezdinde düzenlenen Bireysel Emeklilik Sözleşmelerindeki imzaların davacıya ait olup olmadığı hususu incelenmek suretiyle karar verilmiştir. Bu durumda, banka kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle takibe konulan tutarların hangi harcamalara ilişkin olduğu, davacının bu bakiyeden sorumlu olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir... ” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinin 10.12.2015 tarihli ve 2015/1419 E., 2015/2434 K. sayılı kararı ile önceki gerekçelere ek olarak; icra takibi kapsamında tebligatın davacıya 27.07.2009 tarihinde tebliğ edildiği, dava konusu icra takiplerine herhangi bir itirazın bulunmadığı, bilirkişi incelemesi sonucu bir kısım formlardaki imzaların davacının eli ürünü olduğunun, bir kısım formdaki imzaların ise davacı eli ürünü olmadığının belirlendiği, davalı tarafça mevcut imzaların da davacının eşine ait olduğunun iddia edildiği, bu kapsamda talep edilmesine rağmen davacının eşinin imza örneklerinin davacının eşiyle arasında sorunlar bulunduğundan bahisle sunulmadığı, bu sebeple belirtilen formlardaki imzaların davacının eşine ait olup olmadığının belirlenemediği, davacının sözleşme ve formlardaki imzaların kendisine ya da eşine ait olmadığına dair iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada dava konusu icra takip dosyalarındaki kredi kartı borcu ile kredili mevduat hesap bakiyesinin hangi harcamalardan ibaret olduğu ve davacının anılan bu harcamalara dair sorumluluğu tespit edilmeksizin davacı ve eşi adına düzenlenen bireysel emeklilik sözleşmelerindeki imzaların sıhhati incelenerek karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
    13. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72/1 maddesi, “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir” hükmünü haizdir. Buna göre borçlu, henüz aleyhine başlatılmış bir icra takibi yokken alacaklıya karşı borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabileceği gibi aleyhine icra takibine başlanmasından sonra da menfi tespit davası açması mümkündür. Bu anlamda icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, icra takibine dayanak oluşturan borcun kaynağına ilişkin ileri sürülen iddia, savunma ve deliller kapsamında inceleme yapılarak davacının borçlu olup olmadığı belirlenir. Mahkemece yapılacak incelemede, icra takibine dayanak olan borcun kaynaklandığı hukukî ilişkiye dair taraflar arasındaki ihtilafla ilgili olan hususlar nazara alınarak bir karar verilmesi gerekmekte olup menfi tespiti istenen borcun kaynağına ilişkin araştırma bu tür davalarda ayrıca önem arz etmektedir.
    14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 25/1. maddesinde, hâkimin Kanun’da öngörülen istisnalar dışında, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı ve onları hatırlatabilecek davranışlarda bulunamayacağı, aynı maddenin ikinci fıkrasında yine kural olarak hâkimin kendiliğinden delil toplayamayacağı kabul edilmiştir (Umar, B.: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Ankara 2014, s. 114 vd.). Taraflarca getirilme ilkesi olarak kabul edilen bu düzenleme ile özel hukuk uyuşmazlıklarında kural olarak, tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin vakıaların ve bu vakıaların delillerinin bizzat taraflarca getirilmesi ve yargılamada ileri sürülmesi düzenlenmiştir. Böylelikle dava malzemelerinin toplanmasında ve bunların ileri sürülmesinde hâkimin pasif olması kabul edilmiştir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 238).
    15. Bununla birlikte, dava malzemesinin taraflarca getirilmesi, hâkimin bu hususlar hakkında hiçbir yetkisi olmadığı ve tamamen etkisiz olduğu anlamına gelmemektedir. Bu, özellikle hâkimin yargılama sonucunda verdiği hükmün maddi gerçekle örtüşür olabilmesinin bir sonucudur. Tarafların getirdiği ve ileri sürdüğü dava malzemeleri bazı durumlarda maddi veya hukukî açıdan eksik, belirsiz yahut çelişkili olabilir. Bu durum, davanın yürütülmesini zorlaştırabildiği gibi hâkimin doğru bir hükme varma ihtimalini de tehlikeye sokabilir. Bu nedenle HMK’nın 31. maddesinde, bu durumlarda hâkimin taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve tarafların delil göstermelerini isteyebileceği düzenlenmiştir. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verilebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak, bu sayede hakkaniyete uygun bir karar verebilecektir. Bu kapsamda hâkim, önce dava sebebini sorular ve bilgilendirmelerle açıklığa kavuşturup eksiklerini gidermeli, açık olmayan ya da belirsiz bir dilekçeyi yahut taraflar arasında uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak ileri sürülen iddiaları açıklığa kavuşturmalıdır. Sonrasında ise tarafların iradesini ve olayları tam içermeyen, belirsizlik ve çelişki içeren hususları, taraf iradesine ve uyuşmazlık konusu somut olaya uygun hâle getirerek bu kapsamda taraflara açıklama yaptırma ve gerektiğinde delil sunmalarını istemek suretiyle yükümlülük yükler ve böylece davayı aydınlatma ödevini yerine getirir.
    16. Mahkemenin hüküm vermesi için kendisine yöneltilen talebin açıklanması ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur. Bu bağlamda taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde yumuşatılmıştır (Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd). Davayı aydınlatma ödevinin kapsamında vakıalar, talep sonucu, hukukî sebepler ile deliller bulunmaktadır. Taraflarca getirilmesi ilkesi ile hâkimin yargılamada tarafsız olması ve iki tarafa eşit mesafede yargılamayı yürütmesi hâkimin aydınlatma ödevinin sınırlarını belirler. Hâkim ancak, tarafların getirdiği, ileri sürdüğü dava malzemelerindeki eksiklik, belirsizlik veya çelişkinin giderilmesini sağlayarak gerçeğe ulaşır.
    17. Tarafların dilekçelerinde dayandıkları vakıalar ile bu vakıaların hangi delillerle ispatlanacağına dair hususları açık bir biçimde belirtmeleri gerekir (HMK m. 119/1-e, f). Ayrıca HMK’nın 194. maddesi uyarınca tarafların dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri gerektiği düzenlenmiş olup bu durum somutlaştırma yükünün bir sonucudur. Zira etkin bir yargılama faaliyeti için dava içerisindeki bilgilerin somutlaştırılması elzem olup bu sayede dayanılan vakıalarla alakalı yeterli düzeyde bilgi verilmekte ve bu vakıaların ispatıyla ortaya çıkan yaptırımlar hakkında bilgi edinilebilmektedir. Sağlıklı bir yargılama faaliyeti için ileri sürülen vakıaların belirgin hâlde ele alınarak ispata elverişli bir nitelik kazanması gerekir. Bu kapsamda iddia ve savunmaya dair dilekçelerdeki genel ifadeler yeterli değildir. Tarafların dilekçelerinde bu yönde bir açıklık yok ise hâkim, bu hususlarda ancak aydınlatma ödevi çerçevesinde taraflara açıklatma yaptırabilir. Hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü ispat amacına ilişkin olmayıp hâkimin gösterilmesini işaret edebileceği deliller, dava dosyasından anlaşılabilen ve tarafların ileri sürdükleri iddia ve savunmalarına ilişkin vakıaların ispatı bakımından gerekli delillerdir. Ayrıca bu bağlamda tarafların veya üçüncü kişilerin elinde bulunan belgeler istenebilir. Zira mevcut vakıaya zımnen dâhil olan vakıaların açıklığa kavuşması için yapılacak faaliyet sırasında hâkimin aydınlatma ödevinin sınırının aşıldığı söylenemez (Simil, C.: Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevinin Sınırları, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi-Prof. Dr. Pekcanıtez’e Armağan, C. 16, Özel Sayı, 2014, s. 1364, 1365, 1366). Önemle belirtilmelidir ki; hâkim, davaya dayanak olarak ileri sürülen vakıalardan sadece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek hususları nazara alabilir. Bu çerçevede davanın tarafları arasındaki ihtilafla ilgisi bulunmayan veya ihtilafın doğumunda ilgili olmakla beraber borç ilişkilerinin nispiliğine dair kural gereğince davanın karşı tarafına dermeyan olunamayan bir hususun dava konusu uyuşmazlıktan, davayı aydınlatma ödevi kapsamında ayrılması zorunludur.
    18. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davalı Banka tarafından davacı aleyhine Kadıköy 3. İcra Dairesinin 2009/2419 E. ve ... 3. İcra Dairesinin 2009/13041 E. sayılı dosyaları ile ilamsız icra takiplerinin yapıldığı, anılan icra takiplerinin dayanaklarının sırasıyla kredili mevduat hesabı bakiyesi ile kredi kartına ilişkin borçlardan ibaret olduğu, davacı tarafın ise bu icra takiplerinden dolayı davalı Bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır.
    19. Her ne kadar davacı aleyhine yukarıda alınan dosyalar kapsamında ilamsız icra takipleri başlatılmış ise de; anılan icra takiplerine dayanak oluşturan kredili mevduat hesap bakiyesi ile kredi kartı alacaklarının davacının hangi harcamalarından ibaret olduğu dosya kapsamından anlaşılmamakta olup, mahkemece de bu yönde herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Bu kapsamda öncelikle taraflar arasında ihtilaf konusu olan borcun kaynağına ilişkin detaylı araştırma yapılarak menfi tespiti istenen borcun detayları ve bu borçtan sorumluluğa dair HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü gereği bir inceleme yapılması gerekmekte olup bu yönde herhangi bir araştırma yapılmaksızın, icra takiplerine dayanak olan borcun kaynağı olduğu iddia olunan bireysel emeklilik sözleşmelerdeki imzaların sıhhati incelenerek verilen karar, eksik inceleme ve araştırma ürünüdür. Zira mahkemece, davayı aydınlatma yükümlülüğüne ve eldeki menfi tespit davasının niteliği gereği yapılması zorunlu olan araştırma ilkelerine aykırı şekilde, davacı tarafça ileri sürülen bireysel emeklilik sözleşmelerinin menfi tespiti istenen borcun kaynağı olup olmadıkları açıklığa kavuşturulmadığı gibi anılan borcun davacının hangi harcamalarından ibaret olduğu ve bu borç kalemleri nedeniyle davacının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı da açık bir biçimde belirlenmemiştir.
    20. Bu itibarla mahkemece, HMK’nın 25. maddesi çerçevesinde taraflarca ileri sürülen iddia, savunma ve deliller nazara alınarak, geçerli ispat kurallarına uygun bir şekilde, aynı Kanun’un 31. maddesinden düzenlenen hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü gereği davalı Banka kayıtları üzerinde yapılacak olan incelemeyle davacının menfi tespitini istediği icra takip dosyalarına dayanak olan borcun kaynağını oluşturan kredili mevduat hesap bakiyesi ile kredi kartı borcunun mevcudiyeti, anılan borcun hangi harcamalardan kaynaklandığı ve bu harcamalardan davacının sorumlu olup olmadığı açıklığa kavuşturularak yapılacak değerlendirme sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın sadece borcun kaynağı olup olmadığı tespit edilemeyen bireysel emeklilik sözleşmelerindeki imzaların sıhhati incelenerek karar verilmesi doğru olmamıştır.
    21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; ispat külfetinin davalı tarafta olduğu, davacı adına düzenlenen bireysel emeklilik sözleşmelerindeki bir kısım imzaların davacıya ait olmadığının belirlendiği, bu kapsamda davacıdan habersiz olarak düzenlenen sözleşmelerdeki imzaların sahteliğinin herkese karşı ileri sürülebilecek nitelikte olması sebebiyle Özel Daire bozma kararında belirtilen hususların araştırılması ile birlikte anılan bireysel emeklilik sözleşmeleriyle alakalı imza incelemesinin yapılması gerektiğinden bahisle direnme kararının ilave gerekçeler ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    22. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.06.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi