Esas No: 2020/8113
Karar No: 2022/3949
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8113 Esas 2022/3949 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, şirket yöneticisi olduğu dönemde TMSF tarafından görevlendirilen kayyım heyetinin yönetiminde olan şirketten kâr payı, kazanç payı, huzur hakkı ve maaş alacakları talebinde bulunmuştur. Ancak mahkeme, davacının aktif husumeti bulunmadığı gerekçesiyle kazanç payı, huzur hakkı ve maaş alacakları talebinin reddine, kâr payı alacağına ilişkin talebi ise dava şartının oluşmaması nedeniyle reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise İlk Derece Mahkemesi'nin kararında bir isabetsizlik olmadığına karar vererek davacının temyiz başvurusunu reddetmiştir. Kanun maddeleri olarak CMK'nun 133. maddesi, TTK'nın 507 (1) maddesi ve 674 sayılı KHK ile 694 sayılı KHK'yi de içeren KHK Değişikliklerinde TMSF Kayyum Atandığı Şirketlere Dair Kanun ve TMSF Kanunu'nun ilgili maddeleri karara yansımıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.02.2020 tarih ve 2019/441 E. - 2020/90 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 13.11.2020 tarih ve 2020/1363 E. - 2020/1012 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/29862 sayılı dosyasıyla soruşturma başlatıldığını, akabinde davacının ortağı ve yöneticisi olduğu davalı şirkete İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2016/3664 Değişik İş sayılı 29.09.2016 tarihli kararı ile kayyım atanmasına karar verildiğini, 29.09.2016 tarihinden itibaren TMSF tarafından görevlendirilen kayyım heyetinin şirketi yönettiğini, 3 yıla yakın bir süredir ortaklara paylaştırılması ve iadesi gereken hiçbir maddi karşılığın ödenmediğini, davacının mal varlığının müsadere edilmediğini, şirketin mülkiyetinin halen davacıda olduğunu, mülkiyet hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokol ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 35. maddesi ile mutlak koruma altında olduğunu, ayrıca Sulh Ceza Hakimliği kararında ve dosyasında şirket mal varlığının suç icrası ile elde edildiği ya da suça konu olduğuna ilişkin hiçbir delil ve olgu bulunmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalı şirkete kayyım atandığı 29.09.2016 tarihinden itibaren doğan ve şirket hesaplarında yapılacak inceleme sonucunda belirlenecek kâr payı alacağı, kazanç payı, huzur hakkı, maaş alacağı bedeli olarak her bir alacak kalemleri için şirket kayıtları ile tespit edilecek muacceliyet tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte şimdilik 20.000,00 TL’nin ve dava tarihinden itibaren işleyecek her ay için 10.000,00 TL maaşın davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının huzur hakkı talep edebilmesi için yönetim kurulu üyesi, maaş talebi için ise şirketin sözleşmeli çalışanı olması gerektiğini, davacı, şirket yönetim kurulu üyesi olmadığı gibi, çalışanı da olmadığından bu kalemler yönünden davacının taraf sıfatının bulunmadığı, TTK'nın 507 (1) maddesi uyarınca kâr dağıtımına ortaklar kurulu veya genel kurul tarafından karar verilebileceği, 674 sayılı KHK ve bir kısım hükümler eklenmesine karar verilen 694 sayılı KHK gereğince, yönetimine TMSF’nin kayyum olarak atandığı şirketlerin genel kurul yetkilerinin 674 sayılı KHK ve 694 sayılı KHK gereğince TMSF’ye verildiğini, Fon Kurulu tarafından kar dağıtımı yönünde alınan herhangi bir karar bulunmadığından davacının kar payı ve kazanç payı talep edebileceğini, eski yönetici ve ortaklarının FETÖ/PDY Silahlı terör örgütü ile irtibatlı/iltisaklı olmaları gerekçesi ile başlatılan soruşturma kapsamında, davalı şirkete Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun kayyum olarak atanmasına karar verildiğini, bu nedenle davacı ve diğer tüm yönetim kurulu üyelerinin yetkileri sona erdiği gibi şirket ortaklarının ortaklıktan kaynaklanan haklarının da tümünün askıya alındığını, şirketin eski yönetici ve ortaklarının şirketin faaliyeti döneminde şirket gelirlerini terör örgütünün finansmanında kullandıklarını, sürdürülmekte olan kovuşturmalarda, şirket ortaklarının hisselerinin müsaderesinin talep edildiğini, ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, Sulh Ceza Hakimliği tarafından davalı şirkete CMK'nun 133. maddesi uyarınca yönetim kayyımı atanmasına, aynı zamanda mevcut yönetimin yetkilerinin kaldırılmasına karar verilmesi sebebiyle davacının davalı şirketteki yönetim yetkisinin 20/09/2016 tarihinde sona erdiği, dava tarihi itibariyle de yönetim yetkisinin iade edilmeyip şirketin kayyım tarafından yönetilmeye devam edileceği, nedeniyle davacının şirket yöneticilerine ödenmesi mümkün olan kazanç payı, huzur hakkı ve aylık maaş ödenmesi talebinin aktif husumet sıfatı yokluğu nedeniyle reddine, davacı ortaklık sıfatına bağlı olarak geçiminin sağlanması için dava tarihinden itibaren aylık maaş ödenmesi ile kâr payı ödenmesi talebinde bulunmasada CMK'nun 133 (2) maddesinde yalnız kayyım ücretinin ödenmesi konusunun düzenlendiği, şirket ortaklarına maaş, aylık, kâr payı ödenmesi konusunda bir düzenlemeye yer verilmediği, TTK'nın 616 (1/e) maddesi uyarınca dava konusu edilen kâr payı ve maaş ödenmesi taleplerinin şirket genel kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez yetkileri arasında olup şirket genel kurul veya kayyım heyeti tarafından ortaklara kâr payı ve maaş ödenmesi yönünde bir karar alınmadığından mahkemenin genel kurul yerine geçerek doğrudan ortaklara kâr payı veya maaş ödenmesi konusunda karar vermesinin mümkün bulunmadığı gibi davacının bu alacak talepleri yönünden doğrudan dava açma hakkının bulunmadığı, bu konuda yetkili kurul tarafından verilen kararın dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesince kazanç payı, huzur hakkı ve yöneticilik sıfatına bağlı olarak maaş alacaklarına ilişkin istemler yönünden davacının aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle davanın reddine, ortaklık sıfatına bağlı olarak kâr payı alacağı ile dava tarihinden itibaren aylık maaş ödenmesi talebi yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine yönelik verilen kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24/05/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.