
Esas No: 2014/10333
Karar No: 2016/2623
Karar Tarihi: 03.03.2016
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/10333 Esas 2016/2623 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı idare vekili, 2003-2004-2005 yıllarına ait vergi borcu bulunan davalı ... hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takipte borçlunun alacağın tahsiline engel olmak amacıyla tescilli "..." markasını 17.02.2005 tarihli marka devir sözleşmesi ile dava dışı bir firmaya, onun da davalı ... devir ettiğini, davalı şirket ortaklarının yakın akraba olduklarını ileri sürerek davalılar arasında yapılan marka devir ve lisans sözleşmelerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkili ile davalı borçlu şirket arasında marka devir ve lisans sözleşmesinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlu şirket davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın dava konusu markayı borçludan devir alan dava dışı yabancı uyruklu şirkete yönetilmesi gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, Dairemizin 05.05.2008 gün ve 2008/1308-2352 sayılı ilamıyle borçlu ile 17.02.2005 tarihli marka devir sözleşmesi imzalanan dava dışı ... arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu bu nedenle davada yer almayan bu şirketin davaya dahil edilmesi, taraf teşkili sağlandıktan sonra delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; Davacı İdarenin davaya dahil edilen ... yönünden davayı takipsiz bıraktığı, bu davalı yönünden dosyanın işlemden kaldırıldığı ve yenilenmediği gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına diğer davalılar yönünden ise aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmasına rağmen bu yasal koşul yerine getirilmediğinden bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 sayılı Kanundan kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür iptal davalarında HMK"nun 5.ve devamı maddelerinde düzenlenen yetki kuralları geçerlidir. Davalı borçlu ile lehine tasarruf yapılan 3.kişi konumundaki yabancı uyruklu şirket (...) arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Mahkemece aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan ve davaya dahil edilemeyen davalı 3.kişi şirket yönünden takipsiz bırakılan davanın açılmamış sayılmasına, 4.kişi konumunda bulunan diğer davalı yönünden de davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Gerçekten de yabancı uyruklu davalı 3.kişi şirketin davaya dahil edilmesi için ... aracılığıyle tebligat yapılmaya çalışılmış ise de şirketin belirtilen adreste bulunamadığı, şirket kayıtlarında böyle bir şirkete rastlanılamadığının bildirilmesi üzerine davacı tarafından 3.kişi şirketin Türkiye"deki yetkilisine tebligat yapılması talebini içeren 10.02.2010 tarihli dilekçe mahkemenin 11.02.2010 günlü ara kararı ile tebligatın tüzel kişiye (davalı 3.kişi şirkete) gönderilmesi gerektiğinden bahisle reddedilmiştir. Dosya içinde bulunan 26.02.2005 tarihli belgeden davalı 3.kişi şirketin (...), ..., ..., ..., ... adresinde oturan .. tek müdür alarak atadığı anlaşılmaktadır. 6762 sayılı TTK"nın 117/3. (6102 sayıl TTK"nın 103) maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı ticari işletme adına geçici de olsa yurt içinde işlem yapanlar hakkında acentelik hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak da yurtdışındaki yabancı işletmeye izafeten yurtiçinde işlem yapana karşı dava açılma olanağı vardır. Kaldı ki bu kişinin davalı şirket tarafından tek müdür, yetkili temsilci olarak atandığı da ortadadır. Bu durumda, mahkemece şirket yetkilisi olduğu anlaşılan ... tebligat yapılarak, gerekirse Tebligat Kanunundaki ilanen tebligat hükümleri de işletilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanarak işin esasına girilmesi tarafların delilleri de toplandıktan sonra varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bozma gereği yerine getirilmeden hüküm konulması isabetli değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 03/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.