10. Hukuk Dairesi 2016/1951 E. , 2016/7938 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
İcra takibine yapılan itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılan nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükmün süresi içinde temyizen incelenmesini tarafların avukatlarının istemesi ve davalı avukatının duruşma talep etmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.05.2016 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davalı adına Av. ... ile davacı adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunanların açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)22.08.2006 tarihli yoklama memuru araştırmasını dikkate alarak, ikamet adresi olan ... hemodiyaliz için il merkezindeki devlet hastanesine davalının eşi olan haksahibinin kendi aracı ile gittiğine ilişkin tespit bulunan 23.11.2011 tarihli denetmen raporunu gözeten davacı, 2007 – 2009 yılları arasında ödediği yol giderlerinin yersiz olduğu iddiasıyla geri almak için yaptığı icra takibine davalının yasal süre içinde itiraz ettiği anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 59 ve 100. maddeleri uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. Diğer bir anlatımla, yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir.
Ne var ki, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan "tutanaklar" ile ifade edilen; Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından belgelere dayalı olarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla birlikte düzenlenmesinde hazır bulunan işveren, işçi veya üçüncü kişi beyanları uyarınca düzenlenerek doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza inkarına konu olmayan tutanaklardır.
Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından yapılan incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya geçirildiği raporların, sadece memur veya müfettiş tarafından düzenlenmiş olmaları, anılan raporların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100. maddeleri kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabulleri için yeterli değildir.
Buna göre, özellikle, rapor veya ekli tutanaklarda imzası bulunmayanlar yönünden, söz konusu tutanakların aksinin yazılı delille kanıtlanması yükümünden söz etmek mümkün değildir.
Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları ve iş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ancak belirtilen nitelikteki ekli tutanakların anılan Kanun kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesinin açık hükmü karşısında zorunludur.
Açıklanan, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları ve iş müfettişi raporlarının açıklanan hukuki niteliğine göre, Kurum işlemine dayanak olarak gösterilen denetmen raporundaki tespitlerin dava konusu yapılan dönemin öncesine ilişkin tespitler içermesi nedeniyle eldeki davaya konu istemin dayanağı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmış olmakla; dava konusu döneme ilşikin ödenen yol paralarının geri alınması için icra takibi yapılmasının nedeni davacıya açıklattırılarak, sonucuna göre araştırma ve inceleme yapılmalıdır.
2-)Öte yandan, 506 Sayılı Yasanın 102. maddesinde sigortalı ve hak sahiplerinin “...muayene ve tedavi, protez araç ve gereçleri ile ortopedik cihazların sağlanması, takılması, onarılması ve yenilenmesi, analık, sürekli iş göremezlik veya malullük durumlarının tespiti, erken yaşlanma halinin tespiti, sağlık durumlarının tespiti, raporların kurumca yeterli görülmemesi yeniden muayene, kontrol muayenesi, dolayısıyla kurumca bir yerden başka bir yere gönderilirlerse, bunların ve sağlık durumları sebebiyle başkaları ile birlikte gitmelerinin gerektiği hekim raporu ile belgelenenler ile 15 yaşına kadar (15 yaş dahil) çocuklar ile birlikte gidecek kimselerin gidip gelme yol paraları ile zaruri masrafları, kurumca hazırlanacak bir yönetmeliğe göre ödenir.... ” hükmü öngörülmüştür. Söz konusu madde uyarınca, yol paralarının ödenmesi usul ve esaslarına ilişkin olarak çıkarılan 11.07.1978 tarih 16343 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2167 sayılı Kanunla değiştirilen 102. maddesinde belirtilen Yol Paraları ile Zaruri Masraf Karşılıklarına İlişkin Yönetmelik ile söz konusu Yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair 27.05.2005 tarih ve 25827 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik hükümleri uyarınca yol giderinin ödenmesi gerekir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile bu konunun düzenlendiği 65. maddesinde de “Hekimin veya diş hekiminin muayene veya tedavi sonrası tıbben göreceği lüzum üzerine genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetinden yararlanmaları için muayene ve tedavi edildikleri yerleşim yeri dışına yapılan sevklerinde, ayakta tedavilerde, kendisinin ve bir kişi ile sınırlı olmak üzere refakatçisinin gidiş ve dönüş yol gideri ve gündelikleri; yatarak tedavilerde ise, gidiş ve dönüş tarihleri için gündelikleri ile, yol gideri Kurumca karşılanır.” hükmü ve 28.08.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin yol giderinin ödenmesine ilişkin 31/5. maddesinde, yerleşim yeri dışına sevklerde kişilerin özel araçları ile sağlık hizmeti sunucusuna gidiş ve dönüşlerinde mutat taşıt ücreti ödeneceği öngörülmüş olup; her halukarda davalının haksahibi eşinin yerleşim yerinin bulunduğu belediye sınırları dışındaki diyaliz tedavi yeri arasında belirlenecek mutad taşıt ücretinin yol gideri olarak davacı Kurumca karşılanması gerektiği gözetilmelidir.
3-)5510 sayılı Kanunun, Yersiz ödemelerin geri alınması başlığını taşıyan 96. maddesindeki, "Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır..." düzenlemesine göre Kurum alacağına işletilecek faiz sonu alacağın tahsil edildiği tarih olup; bu yönde eldeki davada, yasal faizin icra takip tarihinde belirtilen tarihe kadar hesaplanması gerektiğinin gözetilmemiş olması, isabetsizdir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı avukatı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya, davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine ve temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 10.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.