Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden maliki oldukları Nisan 1951 tarih 43 sıra noda kayıtlı taşınmaza davalıların kullanmak suretiyle müdahale ettiklerini, davalı O... K. adına olan Ekim 1953 tarih 58 nolu tapu kaydının da mükerrer olduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve mükerrer tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında elatmanın önlenmesine ilişkin davayı atiye bırakmışlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı A.A.’ın açmış olduğu davanın HUMK nun 409/5 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, H.Y.’ın davasının ise sabit olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı H.Y. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesi, tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mahkemece kısa kararda “davanın reddine”, gerekçeli kararda ise “ davacı A..A..’ın açmış olduğu davasının HUMK nun 409/5 maddesine göre açılmamış sayılmasına, davacı H.Y.’ın açmış olduğu tapu iptal davası sabit olmadığından reddine” şeklinde hüküm kurulmuş, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar oluşturulmuştur.
Bilindiği gibi; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.