Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı M.’nın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu 383 parselde bulunan 5 ve 7 nolu bağımsız bölümleri davalılardan H.’in kayınvalidesi olan M.’e sattığını, M.inde damadı H.’e temlik ettiğini, 1 nolu bağımsız bölümü de davalı gelini G.a devrettiğini, davalıların alım güçlerinin bulunmadığını ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, satışların gerçek satış olduğunu davalıların alım güçlerinin bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, satışların gerçek satış olduğu, muvazaanın bulunmadığı gerekçesiyle sabit olmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.6.2008 Salı günü saat 9.45 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
- KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere,uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer birsöyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Yukarıdaki ilkeler ve dosyadaki belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın varlıklı olduğu ve satım ihtiyacının bulunmadığı, niza konusu taşınmazdan başka taşınmazlarının bulunduğu, taşınmazdaki 5 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin davalı Hüseyin’in kayınvalidesi M.’e 19.7.1995 tarihinde devredilip, daha sonra davalı H..’e intikal ettirildiği, davalı H.ve M. yönünden bir bedel ödendiğinin ispatlanamadığı, kaldıki bedelin bankaya yatırılmış olmasının da tek başına davanın reddi için bir neden olmayacağı açıktır.Diğer taraftan, kendisine devir yapılan M.bu yeri hiç kullanmadığını mahkemede açıklamıştır.
Bu durumda, yapılan temliklerin terekeden mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığı kabul edilmelidir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. md. gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,10.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.