Esas No: 2020/2514
Karar No: 2022/3982
Karar Tarihi: 24.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2514 Esas 2022/3982 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/2514 E. , 2022/3982 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09.03.2017 tarih ve 2015/153 E- 2017/109 K. sayılı kararın davalı banka vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 21.06.2018 tarih ve 2018/131 E- 2018/983 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirket ile mal alımı konusunda anlaştıklarını, avans olarak çek verildiğini, nakit ödeme yapıldığını, davalının mal teslimini yapmadığını, bedelsiz kalan çekleri diğer davalı bankaya teminat cirosu ile devredildiğini belirterek davalı şirkete nakit olarak ödenen bedelden nedensiz olarak elinde kalan 15.000.- TL'nin istirdatı ile davalı bankaya teminat cirosu ile devredilen bedelsiz çeklerden dolayı borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, çekin teminat olarak alındığını gösteren çek teslim bordosunun yetkili olmayan personel tarafından imzalandığını, bankayı bağlayıcı olmadığını, alınan çeklerin temlik cirosu ile alındığını, rehin cirosu ile alındığının davacı tarafından yazılı olarak ispat edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı tarafından mal alımına ilişkin davalı şirkete nakit ve çek bedeli olarak 40.000.- TL ödeme yapıldığı, davalı şirket tarafından mal teslimi yapılmadığı, davalı şirketin çektiği ihtarname ile bu hususu kabul ettiği, avans olarak verilen çeklerin bedelsiz kaldığı, davalı bankanın bedelsiz kalan çekleri çek istihbarat formuna göre teminat cirosu ile devraldığı, çeklerde rehin cirosunun mümkün olmadığı, cironun geçersiz olduğu, davalı bankanın yetkili hamil olamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı şirketin 15.000.- TL’yi dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davacıya ödemesine, çeklerden dolayı davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hükme karşı davalı banka vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye mahkemesince, davaya konu çeklerde keşidecisinin davacı, lehdarının davalı şirket olduğu,çeklerin lehdarın cirosu ile davalı bankaya devredildiği, çekler üzerinde rehin-teminat cirosu ile devredildiğine ilişkin bir ibare bulunmadığı, bedelsizlik definin şahsi def'i olduğu, iyiniyetli yetkili hamile karşı ileri sürülemeyeceği, davacının davalı bankanın kötüniyetli olduğuna ilişkin bir iddiasının ve ispatının bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin bu yöndeki kararının hatalı olduğu gerekçesiyle davalı bankanın istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurularak davanın davalı şirket yönünden kabulüne, davalı banka yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacı tarafından keşide edilerek davalı şirkete verilen ve bu davalı tarafından da davalı bankaya ciro edilen çeklere dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince de kabul edildiği üzere, davacı ile davalı şirket arasında 24.06.2014 tarihli protokolün davaya konu çeklerin mal teslimi karşılığı düzenlendiği, ancak teslim yapılamadığı hususunda davalı şirket tarafından, davacı şirkete gönderilen 17.12.2014 tarihli ihtarname ile teslim alınan çeklerin davalı bankaya borçlarına teminat olarak verildiğini, sözleşmenin gereği yerine getirilemediğinden bedelsiz kalan iki adet çekin iade edileceği beyan edilmiştir. Her ne kadar davalı banka çekleri temlik cirosu ile aldığından şahsi def’i mahiyetindeki bu hususun kendisine karşı ileri sürelemeyeceğini savunmuş ise de davacının delil olarak dayandığı ve davalı bankaca düzenlenen 08.10.2014 tarihli çek tevdii bordrosunda davalı şirketin “iki adet çekin Gürer Mühendisliğin borçlarına karşılık teminat olarak verilmesi isteminde bulunduğu” yazılı olup, banka tarafından çeklerin alındığı imza altına alınmıştır. Ayrıca 08.10.2014 tarihli çek istihbarat raporu başlıklı belgede de "Şubemize teminat olarak verilen çeklere ait..." şeklinde bankanın imzalı beyanı bulunmaktadır. Bu belgelere göre, çeklerin teminat olarak bankaya verildiği ve bankanın da bu suretle çekleri aldığını kabul etmek gerekir. 6102 sayılı TTK'nın 818. maddesinde poliçeye ilişkin hükümlerin çek hakkında da uygulanacağı belirtilmiş olup, anılan maddede rehin cirosunun düzenlendiği 689. madde düzenlemesine atıf bulunmadığından çeklerde rehin caiz değildir. Bu durumda her biri 25.000.- TL bedelli olan 25.05.2015 ve 25.06.2015 keşide tarihli iki adet çek yönünden 08.10.2014 tarihli belgelere itibar edilmeyerek Bölge Adliye Mahkemesince davalı bankanın istinaf başvurusunun kabulü davalı banka yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davalı banka yönünden davanın reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, davalı Gürer Mühendislik… Ltd, Şti’ne avans mahiyetinde verilen çek karşılığında herhangi bir mal teslim edilmediği halde diğer davalı bankaya ciro edilmesinden dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi davayı her iki davalı yönünden kabul ederken, davalı bankaca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince banka yönünden ret kararı verilmiştir.
Somut vakıada bedelsizlik def’ini kabul eden lehtar yönünden herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, çekte hamil sıfatını taşıyan davalı banka yönünden, zımni rehin cirosu bulunup bulunmadığı tartışmasından kaynaklanmaktadır.
KAMBİYO SENETLERİNDE CİRO
Kambiyo senetlerine özgü temel kaideler Poliçe başlığı altında düzenlenmiştir. Sıra Bono ve Çeke geldiğinde ise daha çok Poliçe ile ilgili hükümlere atıfla yetinilmiştir.
Bu meyanda bonoda rehinle ilgili Poliçe hükümlerine açık atıf bulunulurken, Çeke dair herhangi gönderme bulunmamaktadır.
Çekin bir ödeme vasıtası olup, belirli bir vadeyi içermemesi; görüldüğünde ödenmesi ve rehin cirosuyla devredilebilirliğine dair açık bir düzenleme bulunmaması nedeniyle gerek uygulamada gerekse öğretide rehin maksadıyla devredilemeyeceğine dair genel bir kabul oluşmuştur.
Zaten sayın çoğunluk ile aramızda bu yönde görüş aykırılığı bulunmamaktadır.
Tartışma daha ziyade Çek arka yüzündeki ciroda “rehin” veya “teminat” ibaresinin yazılmamasına rağmen (beyaz ciroyla devralan banka yönünden) yorum yoluyla rehin cirosu olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususunda toplanmaktadır.
Şöyle ki, bankalar çoğu kez kredi verdikleri borçlulardan müşteri çeki almakta ve borçlunun temerrüde düşmesi üzerine de bakiye borç tutarı kadar kambiyo senetlerine mahsus takip yöntemiyle çek keşidecisine müracaat etmektedirler.
Banka ile arasında temel ilişki bulunmayan keşideciler ise senet tevdi bordrosundaki “teminat” ibaresinden veyahut “kredi borç bakiyesi” kadar takibe uğramaktan dolayı bu çeklerin teminat maksadıyla verildiğini iddia ederek bankanın meşru hamil olmadığı savunmasında bulunmaktadırlar.
Sıkı şekil şartlarına tabi olan kambiyo senetleriyle ilgili TTK’da açık düzenlemeler mevcuttur. Ciro ve türlerine ilişkin hükümlerde rehin cirosunun ne şekilde oluşacağı açıkça tarif edilmiştir (TTK. 689).Buna göre ya “bedeli teminattır” veyahut “bedeli rehindir” ibarelerinden birini içermesi gerekmektedir. Bundan başka “tahsil” maksadıyla da temlik edildiğine dair bir kayıt düşülmediyse asıl olan “temlik” cirosudur.
Zira, bir başka kambiyo senedi olan Bono özelinde gündeme gelen ciro ile ilgili 05.11.1969 gün ve 1969/6, 1969/7 Tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararında:
“İster kapalı ve ister açık olsun, temlik cirosu ile iktisap olunan senet ( teminat ) olmayıp bankanın mamelekine geçmiş bir haktır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu`nun ticari senetlere ait hükümleri 1930 ve 1931 senetlerinde Cenevre`de tekrar ele alınıp mükemmelleştirilen 1910 ve 1912 Lahey projelerine dayanmaktadır. Bu beynelmilel projelerin derpiş ettiği gaye, uluslararası geniş bir tedavül sahasını haiz olan ticari senetler için beynelmilel bir hukuk statüsü temin etmektir. Kanun yapıcının tedavül sahası milli sınırları aşan ve bu itibarla uluslararası önem arzeden ticari senetler için, beynelmilel anlaşmaları ve projeleri gözönünde bulundurarak tedvin ettiği Ticaret Kanunu hükümlerini, gayelerine ve dayanakları olan uluslararası projelere uygun şekilde tatbik etmek zarureti vardır. Binaenaleyh; Ticaret Kanunu`nun terhine müteallik açık hükümlerine rağmen temlik cirosu ile ciro edilmiş, ihtiva ettiği haklar kayıtsız şartsız hamilin mamelekine geçmiş bir bono veya poliçeyi ( rehin ) telakki etmeye imkan yoktur.
Burada özetle; temlik cirosu ile devredilmiş senedin rehin olarak kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
KAMBİYO SENETLERİNDE BORÇLUNUN (KEŞİDECİNİN) DAYANABİLECEĞİ DEFİLER.
Burada uzun uzadıya senet borçlusunun dayanabileceği mutlak ve nispi defilerden sözedilmeyecektir.
Konumuzu ilgilendiren rehin cirosu, senet metninde açıkça görülebilen ve senet hamilinin senedi temlik alırken çıplak gözle görebileceği mutlak defi kapsamında kalıp, keşideci tarafından herkese karşı ileri sürülebilecektir.
Bir senedin hangi hallerde rehin cirosuyla temlik edildiğinin teşhisi için başvuracağımız kanuni dayanak TTK 689. Maddesidir. Buna göre senette ya “bedeli teminattır” veyahut “bedeli rehindir” ibarelerinin yazılması gerekmektedir.
Aksi halin sair delillerle ispatına cevaz verilmesi “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin de senetle ispatı gerektiği hususundaki HMK 201 maddesine de aykırı düşecektir.
Eğer bankaya yapılan ciroda bu ibareler varsa bu senet metninden kaynaklanan bir mutlak defi olup herkese ve dolayısıyla som hamil olan bankaya karşı da ileri sürülebilir.
Ama bunun dışında keşideci, tarafı olmadığı lehtar olan şirketle banka arasındaki senet tevdi bordrosuna veyahut kredi sözleşmesine dayanarak örtülü rehin cirosu iddiasında bulunamaz.
Hakeza bu durum, TTK 687 maddesinde yer alan “poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” şeklindeki hükme de aykırılık oluşturacaktır.
ÇEKDE REHİN CİROSUNUN MÜMKÜN OLMADIĞI TEZİNİ TARTIŞMALI HALE GETİREN GELİŞMELER
Yukarıda değinildiği üzere çekte rehin cirosunu yasaklayan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak rehinle ilgili Poliçe hükümlerine atıfta bulunulmaması, bir ödeme vasıtası olup görüldüğünde ödenmesi nedeniyle rehne konu yapılamayacağı hususunda bir görüş birliği oluşmuştur.
Ne var ki, 5941 sayılı Çek Kanununun Geçici Madde 3/5 maddesi “31/12/2023 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” denilmekle uygulamada çekin de tıpkı bono gibi bir kredi aracı haline getirildiği gözlemlenmektedir.
Bu madde 2008 yılında oluşan küresel ekonomik kriziyle gündeme gelmiş, geçici madde başlığı altında düzenlenmesine rağmen, her seferinde uzatılmak suretiyle ( En son 2023 aralık sonu) bir nevi “kalıcı” hale getirilmiştir.
Dolayısıyla çekte rehin cirosunun yapılamamasının temel dayanaklarından biri olan “görüldüğünde ödenir” gerekçesi fiilen bertaraf edilmiştir.
EKONOMİK GEREKÇELER
Bankalar kullandırdıkları kredileri geri dönüşünü garanti altına almak için ayni veyahut şahsi teminat alırlar. Ayni teminat kapsamında kalan ipotek verilmesi belirli aşamalarla gerçekleşir. Gayrımenkul değerleme raporları gibi bir hayli emek ve mesai gerektiren çabalar açılacak krediye önemli bir maliyet kalemi olarak yansır. Rehne konu gayrımenkulun aile konutu çıkma ihtimalinden kaynaklanan sorunlar ile kefalet sözleşmelerindeki eş rızasının bulunup bulunmaması gibi ilerde doğacak uyuşmazlıkların caydırıcılığı da cabası.
Bunun yerine ciro yoluyla bankaya devredilecek bir müşteri çeki kredi maliyetini azaltmanın yanı sıra amaca hızlı erişim açısından da her iki taraf açısından tam da bir kazan-kazan durumu oluşturmaktadır.
Ticari ilişkide taraflar tacirdir. Her biri sözleşmenin müzakere sürecinde kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışır en nihayetinde ortak bir ortak noktada buluşurlar. Bu uzlaşı, taraflar arasındaki menfaat dengesini açıkça ihlal etmiyorsa müdahaleden sarfınazar edilmelidir..
Çekte örtülü rehin cirosu gibi varsayımsal bir kabulün yol açacağı bir başka sorun ise halen bankaların teminat maksadıyla elinde tuttukları çeklerin bir anda hurdaya çıkmasıdır. Bundan hareketle mevcut krediler için ek teminat istenmesi, karşılanmaması halinde hesap kat işlemlerine muhatap kalmak gibi; ekonomik kriz nedeniyle zaten zar zor ayakta duran birçok işletmeye ilave zarar kalemi olarak yansıması kuvvetle muhtemeldir.
Bu bakımdan yargı mercileri karar sürecinde takdir yetkisini kullanırken, potansiyel yansımalarını ve doğuracağı ekonomik ve sosyal sonuçları da hesaba katmak zorundadırlar.
Diğer yandan yıllardır bu tür uyuşmazlıklara bakıp istikrarlı bir şekilde temyize konu karar doğrultusunda ilke belirleyen Yargıtay (Kapatılan) 19 Hukuk Dairesinin müktesebatının yok sayılması Yargıtay’ı bir bütün olarak algılayan piyasa paydaşları nezdinde hukuk güvenliği ilkesini da sorgulatacaktır.
Açıklanan gerekçelerle yerinde görülen Bölge Adliye Mahkemesi karanın onanması gerektiği kanaatiyle aksi yönde tezahür eden sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.