Hukuk Genel Kurulu 2017/2671 E. , 2021/808 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 12. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, tarafların temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 19.03.2014 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 23.11.1999 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, son dört yıldır davalı ile aralarında şiddetli geçimsizlik yaşandığını, davalının eşinden habersiz şekilde bankalardan kredi çekerek borçlandığını, kendisinin çalışarak evin geçimini tek başına sağlamaya çalıştığını, evlilik süresince ailesine ait evde kira vermeden oturduklarını, bu eve tadilat yapıldığı ve tadilat masraflarının da kendisi tarafından karşılandığını ileri sürerek boşanmaya ve velayetlerin kendisine verilmesine, 27.06.2014 tarihli dilekçesinde ise; her bir çocuk yararına aylık 250TL tedbir-iştirak ve kendi yararına aylık 250TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000TL maddi, 20.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. İzmir 12. Aile Mahkemesinin 02.12.2014 tarihli ve 2014/200 E., 2014/797 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında zaman içerisinde süreklilik gösterir derece ve şiddette kavga ve tartışmalar yaşandığı, erkeğin eşine “sen hayvansın, köylüsün, eşeksin, bir şey bilmezsin” gibi sözler sarf ettiği, kadının da davalıyı evde istemediği, durumu akrabalarına bildirerek davalının evden alınmasını söylediği, boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin az, erkek eşinse ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, velayetlerin anneye verilmesine, çocuklar yararına 150TL tedbir-200TL iştirak nafakası, kadın yararına 5.000TL maddi, 5.000TL manevi tazminat ödenmesine, ancak düzenli ve sürekli gelir getiren bir işi olması nedeniyle yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararları:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12.11.2015 tarihli ve 2015/6844 E., 2015/21223 K. sayılı kararı ile;
"...Hüküm davacı kadın tarafından, yoksulluk nafakasının reddi, nafakaların ve tazminatların miktarları yönünden; davalı erkek tarafından ise, kusur belirlemesi, velayet, nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 52) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
3-Toplanan delillerden; davacı kadının düzenli ve sabit bir gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeple davacı kadın lehine yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, bu isteğin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
8. Davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.03.2016 tarihli ve 2016/2414 E., 2016/6367 K. sayılı kararı ile;
“…Dairemizin 12.11.2015 gün ve 6844-21223 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
1-Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre, davalı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan karar düzeltme istekleri yersizdir.
2-Mahkemece; tarafların boşanmalarına, davacı kadın yararına 5.000 TL. Maddi ve 5.000 TL. manevi tazminata hükmedilmiş, davacı kadının tazminatların miktarı, davalı erkeğin tazminat şartları oluşmadığına ilişkin, hükmü temyiz etmeleri üzerine Dairemizin 12.11.2015 tarih ve 6844-21223 sayılı ilamının iki numaralı bendinde "davacı kadın yararına maddi tazminat verilmesi" gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece temyize konu hükümde davacı kadın yararına maddi tazminata hükmedildiği halde bu husus sehven gözden kaçırılarak, yeniden davacı kadın yararına maddi tazminata hükmedilmesi gerekçesi ile bozulmuş olması karşısında, davalı erkeğin bu yöne ilişkin haklı karar düzeltme talebinin kabulü ile, Dairemiz ilamının bozmaya ilişkin iki numaralı bendinin kaldırılmasına ve hükmün maddi tazminata ilişkin bölümü yönünden de onanmasına karar verilmesi gerekmiştir,…” gerekçesiyle 2. bentte gösterilen sebeple erkeğin karar düzeltme isteğinin maddi tazminat yönünden kabulüne, Dairenin 12.11.2015 tarihli ve 2015/6844 E., 2015/21223 karar sayılı kısmen onama ve bozmaya ilişkin ilamının 2. numaralı bendinde kadın yararına maddi tazminat verilmesi gerektiğine yönelik bozulmasına ilişkin bölümünün kaldırılarak, hükmün kadın yararına verilen maddi tazminat yönünden de onanmasına, davalı erkeğin diğer yönlere ilişkin karar düzeltme isteklerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. İzmir 12. Aile Mahkemesinin 12.07.2016 tarihli ve 2016/385 E., 2016/478 K. sayılı kararı ile; yoksulluk nafakası yönünden verilen bozma kararında kadın eşin sürekli ve düzenli gelirinin bulunmadığından söz edilmiş ise de, davacının mahkeme uzmanı ile yaptığı 06.11.2014 tarihli görüşmede “1,5 aydır özel bir eğitim kurumunda servis elemanı olarak çalıştığını, henüz maaş almadığını ancak asgari ücret üzerinden iş anlaşması yaptığını, sigortasının başladığını, oturduğu evin ailesine ait olması nedeni ile kira ödemediğini, herhangi bir borcu bulunmadığını, ekonomik olarak çocuklara bakabileceğini" beyan ettiği, davacı tanığı Layik Asırcı’nın 16.10.2014 tarihli yeminli beyanında “davacının yeni sigortalı çalışmaya başladığını” yeminli olarak beyan ettiği, ayrıca davacı vekilinin 05.02.2015 havale tarihli temyiz dilekçesinde davacının asgari ücretle çalışan bir bayan olduğundan bahsedildiği, Özel Dairece asgari ücretin yoksulluktan kurtarmaya yetmeyeceği gerekçesiyle değil, davacının sürekli ve düzenli geliri bulunmadığından bahisle bozma kararı verildiği, dolayısı ile dosya kapsamından sürekli ve düzenli bir gelirinin bulunduğu anlaşılan davacının yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacı eş yararına Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
13. Bilindiği üzere TMK’nın “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ” hükmünü içermektedir.
14. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararları ile “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
15. Ayrıca madde metninden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş D: Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 302).
16. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
17. Eldeki davada; tarafların 23.11.1999 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, boşanmaya neden olan olaylarda taraflardan erkeğin ağır, kadınınsa az kusurlu olduğu kabul edilerek boşanmaya karar verildiği, hükmün taraflarca temyizi üzerine Özel Dairece kadının düzenli ve sabit bir gelirinin olmadığı gerekçesiyle yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulduğu anlaşılmaktadır.
18. Dosya kapsamı itibari ile tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler ve toplanan tüm deliller incelendiğinde; erkeğin özel bir firmada çalıştığı ve aylık 1.800TL gelir elde ettiği, eşinin ailesine ait evde oturduğu, bundan başka geliri ve malvarlığının tespit edilmediği, kadın eşin de aynı şekilde özel bir firmada asgari ücretle çalıştığı, ailesine ait evde oturduğu, bu nedenle kira giderinin bulunmadığı, adına kayıtlı her hangi bir malvarlığının bulunmadığı, nüfus kaydının incelenmesinde de 02.12.2016 tarihinde yeniden evlendiği anlaşılmaktadır. Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında davacı kadının dava tarihinden itibaren çalışıyor olduğu, düzenli ve sabit geliri bulunduğu bu nedenle yerel mahkemece kadının sürekli ve düzenli bir gelirinin bulunduğu gerekçesinin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacının yoksulluğa düşmeyeceği gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı direnme kararının bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüşler yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
20. Ne var ki, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacının boşanma nedeni ile yoksulluğa düşüp düşmeyeceği hususu Özel Dairece incelenmediğinden, bu yön hakkında gerekli inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Yoksulluk nafakasının reddine yönelik direnme gerekçesi uygun bulunduğundan, davacı vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 2. Hukuk Dairesine Gönderilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.