Esas No: 2020/6794
Karar No: 2022/4036
Karar Tarihi: 25.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6794 Esas 2022/4036 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/6794 E. , 2022/4036 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.04.2017 tarih ve 2013/358 E. - 2017/405 K. sayılı kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi'nce verilen 23.01.2020 tarih ve 2017/1550 E. - 2020/37 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla,
duruşma için belirlenen 17.05.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Van 100. Yıl Üniversitesinde öğretim görevlisi olduğunu, davalılardan ...'dan Kasım 2006 tarihinde bir araç alımı sırasında satış sözleşmesi imzalandığını, bu davalı ile araç alım satımı vesilesiyle tanıştığını ve daha sonra evlendiğini, bir yıl sonra açtığı boşanma davası sonucunda müvekkili lehine tazminata hükmedildiğini, ancak bu sırada davalı ...'ın lehtar ve diğer davalının ciranta olduğu bir senedin takibe konu edildiğini, bu senedin sahte olduğunu, evlenmeden önce davalı ...'a imzaladığı satış sözleşmesinin altından koparılan bir senet olduğunu, senet tanzim tarihinin 2011 yılı olmasına ve bedelin TL olarak düzenlenmesi gerekmesine rağmen, para bedelinin YTL olarak gösterildiğini, davalı ...'ın o tarihte soy isminin Gündürü olmasına rağmen, ... olarak belirtildiğini, bu şekilde sahte olarak düzenlenen ve bedelsiz bulunan senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf, cevap dilekçesi vermemiş, yargılamalardaki beyanlarında davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; senetteki keşideci imzasının davacı ...'nun eli ürünü olduğu, yine raporda takip konusu senedin ebatlarının normal senetlere nazaran daha küçük olduğu, üst kısımında perfore deliklerinin bulunduğu, senedin bir sözleşme veya başka bir belgeden koparılmış olabileceği, senedin tanzim tarihi olan 05/01/2011 tarihi itibariyle senette alacaklı olarak görülen ...'ın soyadının Gündürü olduğu, davalı ...'ın soyadının mahkemenin 03/02/2011 tarihli kararı ile ... olarak düzeltildiği, senedin tanzim tarihi itibariyle Hasan'ın kayıtlı soyadının Gündürü olduğu, senedin YTL olarak düzenlenmiş olduğu ancak 2011 yılı itibariyle YTL ibaresinin kullanımda bulunmadığı, davalıların senedin ihdası ile ilgili birbirlerine çelişkili beyanlarda bulundukları, senedin tanzim ve vade tarihleri göz önüne alındığında senedin tanzim tarihinde evlenme aşamasında, vade tarihinde ise boşanma aşamasında olan davacı ve davalı arasında senette bahsi geçen yüksek meblağda bir alışveriş veya ilişkinin varlığının hayatın olağan akısına aykırı olduğu, senedin sahte ve tahrif edilmiş bir belge niteliğinde ve bedelsiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne davacının senet dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti ile, davalı ... bedelsiz kalan senedi kötü niyetli olarak icra takibine koyduğundan, kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar vermiştir.
Kararına karşı davalılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; keşideciye ait imzaların davacıya ait olup olmadığı, hususunda İcra Mahkemesince alınan raporun yerel mahkemede de hükme esas alındığı, ancak, İcra Hukuk Mahkemeleri dar yetkili olup, verilen kararlar maddi hukuk anlamında karar teşkil etmediğinden yerel mahkemece bu hususta yeniden imza incelemesi yaptırılmamasının yerinde olmadığı, yeniden alınan bilirkişi raporuna göre senetteki imzaların davacı eli ürünü olduğu, ancak bir senette perfore kesikli üst kenar ve bono üst kısmında "ğ" harfi alt bölümüne uygun şekiller bulunduğunun tespit edildiği, sonuç olarak, senedin keşidecinin iradesi dışında sahte olarak oluşturulduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalıların, mahkeme kararına karşı istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 3.989,80 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 25/05/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.