Taraflar arasındaki davadan dolayı Adana 4. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 19.6.2007 gün ve 224-241 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 28.1.2008 gün ve 10259-899 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Davacı Vakıflar İdaresi,82 ada 31 parselde kayıtlı taşınmazın H.M. ve C. A.Vakfından icareli olarak 2/3 payı Suriye uyruklu Y.İ.A. ve 1/3 payı yine Suriye uyruklu A..kızı E... E. adına kayıtlı bulunduğunu; haklarında mahlul kararı alındığını,vakfına dönmesi gerektiğini ileri sürerek iptal ile vakfı adına tescilini istemiştir.
Birleştirilen davasında Hazine, mahlul kararının hukuken geçerli olmadığını,esasen icareteyn şerhinin 21.6.1962 tarihinde terkin edildiğini,Hazinece taşınmaza el konulduğunu ileri sürerek mahlul kararının iptalini istemiştir.Mahkemece,iptal ve tescil davasının reddine,mahluliyet kararının iptaline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tapunun halen E.ve İ. adına kayıtlı bulunduğu,kayıt üzerinde "1062 Sayılı Yasaya göre Hazinece el konulduğuna ve korunması gerekli kültür varlığı olduğuna" dair şerhler bulunduğu; " H.M.ve C.A. İ. Vakfından icareteynli şerhinin 21.6.1962 tarihinde terkin edildiğinin bildirildiği,20.2.2006 tarihinde mahlul kararı alındığı,26.6.1936 tarihli kadastro sırasında Y. A.oğlu İ. adına tespit edildiği,H. M. ve C. A.k İmamı Vakfından icareli şerhi konulduğu,böylece kesinleştiği taviz bedelinin ödenmesi nedeniyle 21.6.1962 tarihinde şerhin terkin edildiği görülmektedirÖncelikle belirtmek gerekirki, mahlul kararları idari nitelikte olup aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli kararlardır.Ancak, yine idari nitelikte bulunan vaziyet kararlarından ayrı olarak mahlul kararlarına yönelik itirazlar ve bu itirazlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri adli yargıdır.Öte yandan icareteynli bir taşınmazın asıl maliki mutasarrıfı değil,vakıf tüzel kişiliğidir.Mutasarrıf adına oluşturulan kayıt mülkiyete değil, tasarrufa delalet eder.Mahluliyet sonucu taşınmaz aslına yani vakfına rücu eder.Tescil kararı yenilik doğurucu değil;açıklayıcı nitelik taşır.Olaya bu kurallar çerçevesinde bakıldığında Hazine tarafından açılan davada,mahluliyet kararının aksi kanıtlanmış;bu konuda Hazinece bir delil getirilmiş değildir.Diğer taraftan mutasarrıf iken mirasçı bırakmadan ölen ya da yitik,kaçak olan kişilerin malları Türk Medeni Kanununun 501. maddesi uyarınca Hazineye kalmakta ise de, yasa koruyucu vakıf mallarının tasfiyesi amacıyla 2762 Sayılı Yasanın 2888 sayılı Yasa ile değişik 27-28-29. maddelerini düzenlemiş, 29. maddede " mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlardaki maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar (22.9.1983) ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edip de bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak,işlenmemiş olan taşınmazlar mahlulen vakfına rücu eder" hükmünü getirmiş, 27.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun 17. maddesi ile " tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri ,kaybolmaları ,terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir" demek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, mahlul kararının iptali davasının reddine,taşınmazın vakfı adına tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken,aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Anılan hususlar karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan incelemede saptandığından karar düzeltme isteğinin H.U.M.K."nun 440. maddesi uyarınca kabulüne,Dairenin 28.1.2008 tarih 10259/899 sayılı onama karının ortadan kaldırılmasına,mahkemenin 19.6.2007 tarih 224/ 241 sayılı kararının açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,9.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.