Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 72 (1387-1388) parsel sayılı taşınmazına komşu 75 ve 76 sayılı parsel malikleri olan davalılarla sınır ihtilafı ulunduğunu, daha önceden taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davasına ilişkin 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/361 esas sayılı dosyasında yapılan yargılamaya rağmen gerçek sınırın zeminde uygulanması yönünde anlaşma sağlanamadığını, sınır tespit ve teslimi yapılamadığını ve bunun yeniden çekişme konusu olduğunu ileri sürüp, çekişmenin giderilmesini istemiştir.
Davalılar, taraflar arasında ve dava konusu taşınmazlar hakkında karşılıklı olarak görülen elatmanın önlenmesi davalarının sonucunda verilen ve Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşen karar ile çekişmenin giderildiğini, kesin hüküm nedeniyle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taraflar arasındaki anlaşmazlığa 2004/361 esas sayılı dosyada verilen ve kesinleşen karar ile son verildiği, kesin hüküm nedeniyle davacının aynı taşınmazla ilgili ikinci kez dava açmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza ilişkin çekişmenin giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kesin hüküm bulunduğundan söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşife hazırhale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır.
Somut olaya gelince; yukarıda ilkeler ve dosyadaki olgular gözönüne alındığında, taraflar arasındaki çekişmenin sınır ihtilafı olarak belirtilmesine karşın, bir elatmanın önlenmesi davası olduğu açıktır. Daha önce aynı konuda ve aynı taraflar arasında görülüp kesinleşen çap uygulamasının, eldeki davada kesin hüküm olarak kabulü mümkün değildir. Zira, varsa çapa aykırı bilirkişi belirlemesinin, taraflar arasında çapı değiştirmeyeceği ve bunun devamı olarakta mülkiyet değişikliği sağlamayacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma, soruşturma, inceleme ve uygulamanın yapılması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.6.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.