Esas No: 2021/3672
Karar No: 2022/4055
Karar Tarihi: 25.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3672 Esas 2022/4055 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/3672 E. , 2022/4055 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 01.04.2021 tarih ve 2016/35 E. - 2021/230 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 17.05.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 750.000 TL bedelli senede dayanarak müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, taraflar arasında bu miktar senedin düzenlenmesini gerektiren bir ticaret yapılmadığı gibi senedin müvekkilince tanzim veya imza edilmediğini, davalı hakkındaki resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçlarından kamu davası açıldığını, soruşturmada alınan raporda senet üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmayıp hakiki imzalar model alınarak sahte oluşturulduğunun belirtildiğini ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, icra takibinin iptalini, %40 oranında tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 03.01.2012 tarihli dilekçesi ile davasını istirdat davasına dönüştürmüştür.
Davalı vekili, ağır ceza mahkemesine sunulan Adli Tıp Kurumu raporunda senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun belirtildiğini, yine Jandarma Kriminal Labarotuvarında yapılan inceleme sonucu icra hukuk mahkemesine sunulan raporda imzanın davacıya aidiyeti yönünde görüş belirtildiğini, senedin illetten mücerret bir ödeme aracı niteliği taşıdığını, 01.11.2008 tarihli “Özel İş Akti ve Gayrimenkul Aracılık, Yetki ve Tellaliye Sözleşmesi” başlıklı belgenin davacı tarafından imzalandığını, müvekkilinin de sözleşme kapsamında Ege Grup’la bağlantı kurup tarafları tanıştırdığını, müvekkilinin komisyon bedelini defalarca talep etmesine rağmen davacının “anlaşmaya katkın yok, alacak hakkın bulunmuyor” diyerek ödeme yapmadığını, bilahare davacının müvekkilini çağırıp kendisine haksızlık ettiğini söyleyerek müvekkilinin daha evvel kendisine borç olarak verdiği miktar ve komisyon bedelini ödemek istediğini ifade ettiğini, parayı vermekten vazgeçip anılan senedi düzenlediğini ileri sürerek davanın reddini, %40’tan az olmamak üzere tazminatın tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvarından alınan 24.11.2014 tarihli raporda, sözleşme altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun belirtilmesi ve özellikle bozma öncesi tesis edilen ilamda açıkça sözleşme altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun belirtilip bozma ilamında davalının ihdas nedenini değiştirmesi dışında kalan tüm temyiz itirazlarının reddedilmesi karşısında bozma ilamı ile doğan usuli müktesep haklar gözetilerek sözleşme altındaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun kabul edildiği, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/620 esas sayılı dosyası ekinde bulunan davacının savcılığa ibraz ettiği dilekçesinde, açıkça davaya konu sözleşme kapsamında komisyoncusunun dava dışı Haluk Konuk olduğunu beyan etmesi, davalının Haluk Konuk'a 02.03.2019 tarihli yer gösterme sözleşmesi ile tellaliye sözleşmesine konu taşınmazı göstermesi ve Haluk Konuk ile davalı arasında tellaliye sözleşmesine konu taşınmaz için akdedilen 05.03.2019 tarihli “tutanaktır” başlıklı sözleşme içeriği nazara alındığında, davalı tarafından temin edilen komisyoncu Haluk Konuk aracılığıyla davacının taşınmazı için dava dışı Ege Grup Yapı Endüstri A.Ş. ile “Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Yapım ve Satış Vaadi Sözleşmesi” akdettiği, bu suretle davalının 01.11.2008 tarihli sözleşme kapsamında kat karşılığı inşaat sözleşmesinin akit tarihi olan 23.03.2010 tarihi itibariyle 500.000 USD tutarında tellaliye ücretine hak kazandığı, davalının tellaliye sözleşmesi kapsamında 650.000 TL'lik alacağını ispat ettiği, senette nakden ibaresinin yazılı olmasına rağmen davacının 100.000 TL borç almadığını yazılı delil ile ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 25/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2010/8110 sayılı dosyasında takibe konu 06.06.2010 tanzim, 15.06.2010 vade tarihli, borçlusu davacı ... , alacaklısı davalı ... olan bilgisayar çıktısı olarak düzenlenmiş bulunan 750.000,00 TL bedelli bono nedeniyle menfi tespit (istirdat) sitemine ilişkindir.
Yerel mahkemece davanın reddine ilişkin kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 19 Hukuk Dairesi 13.01.2015 tarih 2014/3307-2015/113 sayılı kararı ile davacının sair temyiz itirazları reddedilerek “2. dava konusu senet “nakden” kaydını taşımakta olup, davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde davalının, davacıya 100.000,00 TL borç verdiği, ayrıca komisyonculuk hizmetinden kaynaklanan alacağının bulunduğu, senedin bunlara karşılık düzenlendiğini savunmuştur. Dolayısıyla davalı 650.000,00 TL’lik kısmı yönünden senedin ihdas nedenini talil etmiş olup bu miktar bakımından alacağının bulunduğunun isbat yükü davalı tarafa aittir...” gerekçesiyle karar bozulmuş,
Tarafların karar düzeltme istekleri Dairece red edilmiş,
Yerel mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Bozma ilamına uyulmakla senedin 650.000,00 TL bölümü yönünden davacı lehine usulü müktesep hak doğmuş olup, bu bölüm yönünden komisyonculuk hizmeti verdiğinin davalı tarafça yasal delillerle kanıtlanması gerekmektedir.
Davalı bu konuda 01.11.2008 tarihli “özel iş akdi ve gayri menkul aracılık, yetki ve tellaliye sözleşmesi”ne dayanmış olup, sözleşmede imzası bulunan Yalçın (davacı) sözleşmedeki imzayı inkar etmiştir.
01.11.2008 tarihli sözleşmedeki imzanın sahteliği nedeniyle davacı ... tarafından davalı aleyhine şikayette bulunulmuş, bilirkişi İrfan Bayar tarafından düzenlenen 03.10.2011 tarihli raporla imzanın Yalçın eli mahsulü olduğunun bildirilmesi üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11.10.2011 tarihli kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, davacının itirazı üzerine takipsizlik kararı kaldırılarak Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/916 esas sayılı dosyasında kamu davası açılmış, ceza mahkemesince alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 13.05.2014 ve 05.02.2015 tarihli raporlarında 01.11.2008 tarihli belgedeki imzanın Yalçın eli mahsulü olduğu bildirilmiş, 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.06.2015 tarihli kararı ile şüpheden sanığın yararlanacağı, imzanın Yalçın ’e ait olup olmadığının 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/620 Esas sayılı dosyasında değerlendirileceği gerekçesi ile sanığın beraatine karar verilmiştir.
Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/620 Esas sayılı dosyasında davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 01.11.2008 tarihli sözleşmeden kaynaklanan cezai şart alacağının tahsili istemi ile dava açılmış olup, mahkemece alınan ve Jandarma Kriminal Laboratuar Amirliğince düzenlenen 23.11.2017 tarihli raporda sözleşmedeki imzanın Yalçın eli ürünü olduğu mütalaa edilmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar; Bölge Adliye Mahkemesi’nce kaldırılarak 2016/35 esas sayılı eldeki dava sonucunun beklenmesi gereğini işaret edilmiş olup halen sözü geçen dosya derdest bulunmaktadır.
Eldeki dava yönünden ise 01.11.2008 tarihli sözleşmedeki imzanın davacı ... ’e aidiyeti konusunda mahkemece hiçbir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiştir.
Oysa gerek Asliye 12. Ceza Mahkemesi’nin 2012/916, gerekse Asliye 13. Hukuk Mahkemesi’nin 2012/620 esas sayılı dosyalarında alınan raporlar birbirlerine mübayin olup eldeki uyuşmazlığı çözmeye yeterli değildir.
Kaldı ki gerek ceza dosyasında ve gerekse Asliye 13. Hukuk Mahkemesi’ndeki dosyada, tesis edilen kararlar sözü geçen raporlara dayanmamaktadır.
Bu halde 01.11.2008 tarihli sözleşmedeki imzanın davacı ... eli mahsulü olup olmadığı hususunda, bu konuda düzenlenen raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek ve uyuşmazlığı çözecek şekilde rapor alınması zorunludur.
15.07.2018 tarih ve 4. sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 16/2 maddesinde, Fizik İhtisas Dairesi ve Trafik İhtisas Dairesinin raporlarının Adli Tıp Üst Kurullarında incelemeye alınamayacağı, bu Dairelerden birinin verdiği raporlar ile diğer bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde mahkeme veya Cumhuriyet Savcılıklarınca gerekçesi belirtilmek suretiyle talep edilmesi üzerine raporların ilgili ihtisas Dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince inceleceği ve kesin olarak karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
Bu durumda dosyadaki Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi ile diğer kurum, kuruluş ve kişilerden alınan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, uyuşmazlığın kesin bir sonuca bağlanması için Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş uzmanlar kurulundan rapor alınmak üzere kararın bozulması gerekirken yazılı gerekçe ile sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda onanmasına karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.