10. Hukuk Dairesi 2015/6237 E. , 2016/7887 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 19.03.2012 tarihli iş kazası sonucu yaralanan sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan masrafların rücuan tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı işveren ve kazalı işçinin % 50"şer oranda kusurlu olduğuna ilişkin rapora itibar edilerek karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesidir. Anılan maddenin birinci fıkrası hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Eldeki davaya konu somut olayda, kazalı Yaşar"ın 40 kg ağırlığındaki lağım makinasını taşımak için üzerinde bulunduğu sehpa ile birlikte kaldırdığı, aynı işyerinde çalışmakta olan Muhammet"in de kazalı Yaşar"a yardım etmek maksadıyla makinanın burgusunu tuttuğu, kazalının belinden yaralandığı anlaşılmaktadır.
Davacı Kurum tarafından tanzim edilen soruşturma raporunda, makinanın taşınması için gerekli fiziki imkanları sağlamayan işverenin % 80, dikkatsiz ve tedbirsiz davranan sigortalının ise % 20 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, yargılama aşamasında alınan ve hükme esas kılınan 30.05.2014 tarihli bilirkişi raporunda ise olayın sebebinin taşıma işinin yetersiz koordinasyonla ve doğru şekilde yapılmaması olduğu tespitine yer verildiği halde işverenin % 50, kazalı işçinin de % 50 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Hükme esas bilirkişi raporunda işçinin olay öncesinde belinden yakınmaları olduğu, işvereni bu konuda bilgilendirmediği gerekçesiyle kusur izafe edilmişse de tüm dosya kapsamından işçinin kazadan önce belinden yakınmaları olduğuna dair vizite kağıdı, rapor, muayene evrakı, reçete vb. yazılı herhangi bir delile rastlanmadığı gibi yukarıda açıklandığı üzere birbiriyle çelişen kusur oranlarını içeren raporlara itibar edilerek karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Kusur oranlarının saptanmasında, ihlal edilen mevzuat hükümleri belirlenirken, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkatin de neler olduğunun eksiksiz bilinmesinde, kusur raporuna ve dava dosyasına yansıtılmasında yasal zorunluluk vardır. Bu kapsamda öncelikle maddi olgu tereddüde yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler doğrultusunda, iş güvenliği alanında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan, oluşa ve işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına uygun olarak düzenlenmiş kusur raporu alınarak, varsa çelişki de giderilerek davalı ve kazalı işçinin kusur oran ve aidiyetlerinin gerçeğe uygun olarak tespiti yapıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 10.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.