18. Ceza Dairesi 2015/17696 E. , 2016/6929 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Ceza infaz kurumunda hükümlü olan sanığın, kapalı görüş sırasında kardeşiyle telefonla yaptığı görüşme sırasında katılan Cumhuriyet Savcısına hakaret ve tehditte bulunduğunun kapalı görüş dinleme kayıtlarından ve CD kayıtlarından da sabit olduğunun kabul edilmesine karşın, Ceza İnfaz Kurumlarında telefonla görüşme hakkının, 5275 sayılı Kanun"un 66. maddesinde ve bu Kanun"a dayanılarak 20.03.2006 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük"ün 88. maddesinde düzenlendiği, bu yönüyle ceza infaz kurumlarında yapılan dinleme işleminin, “kanuna dayalı idari tedbir” niteliğinde olduğu, idari tedbir niteliğindeki bu dinlemeden elde edilen kayıtların, adli dinlemelere ilişkin CMK"nın 135. maddesinde sayılan katalog suçlar arasında da bulunmayan hakaret ve tehdit eylemlerinin gerçekleştiği yönünde hukuka uygun bir delil olarak nitelenemeyeceği gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ..."nın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06/04/2016 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sanığın ceza infaz kurumunda hükümlü olduğu, yakınlarıyla telefon görüşmesi yaptığı sırada, bu görüşmeyi dinleyen infaz koruma memuru olan mağduru hedef alarak hakaret ettiği, mahkemece suçu sübut bulan sanığın cezalandırıldığı, Dairemizce ise 5271 sayılı CMK’nın 135. maddesinde sayılan katalog suçlardan olmayan hakaret eyleminin hukuka uygun bir delil ile ispatlanamadığından cezaya hükmedilemeyeceği için oy çokluğu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Tüm dosya kapsamından, sanık ...’nın kardeşi ... ile 31.01.2012 tarihinde yaptığı kapalı görüşte görevli Cumhuriyet Savcısı müşteki ..."e karşı hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği, bu sözlerin 28.02.2012 tarihinde görevli memurlar tarafından tutanağa bağlandığı, konuşmalarının görevliler tarafından dinlenildiğini ve tutanak altına alındığını bilen şüphelinin söz konusu hakaret ve tehdit içerikli sözleri müştekiye iletileceğini bildiği ve iletme kastının bulunduğu bu kasıtla müştekiye tutanakta belirtildiği şekilde ölümle tehdit ve sinkaflı şekilde hakaret ettiği sabittir.
5275 sayılı Yasanın 66. maddesinde ve bu Kanuna dayanılarak 20.03.2006 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük"ün 88/1. maddesinde hükümlünün telefon görüşme hakkı düzenlenmiştir. Bu düzenlemede hükümlü “eşi, üçüncü dereceye kadar olan ve kayın hısımları ve vasisi ile telefon görüşmesi yapabilir”, 88/4. maddesinde “kapalı kurumlarda bulunan hükümlülerin, bu maddede belirtilen yakınları ile yaptığı telefon görüşmeleri, idare tarafından dinlenir ve elektronik aletler ile kayda alınır”, şeklinde kısıtlayıcı hüküm konulmuştur.
Sanık doğal olarak hak ve hürriyetleri kısıtlanan kişidir ve telefon görüşmesi de istisnai olarak verilmiş olan bir haktır. Ayrıca, bu görüşmelerin kayda da alındığını bilmektedir. Her ne kadar bu dinleme işlemi “kanuna dayalı bir idari tedbir” ise de yasal olarak dinlemenin kayda alınması ve sanığın da bu dinlemeyi bilmesi karşısında, özgürlükleri kısıtlanmış sanığın bu eyleminin genel hükümlerde düzenlenen İletişimin Dinlenmesi ile İlgili CMK’nın 135. maddesiyle birlikte değerlendirilmemesi gerekir.
Zira, Anayasa Mahkemesinin 2013/6693 sayılı 16.04.2015 tarihli kararında telefon görüşmelerinin kayda alınmasının haberleşme hürriyetini kısıtlamadığını ve Anayasal hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Bu itibarla; Kanuna uygun ve zorunlu olarak yapılan dinleme sırasında, dinlenildiğini bilerek, müşteki Cumhuriyet Savcısını hedef alacak şekilde hakaret teşkil eden söylemde bulunulması halinde iletişim yoluyla hakaretin gerçekleştiğini kabul etmek gerekir.
Tüm bu hususlar gözönüne alındığında CMUK’nın 135. maddesinin olayımızda uygulanamayacağı ve suçu sübut bulan sanığın cezalandırılması gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun aksi görüşüne katılmıyoruz.