Hukuk Genel Kurulu 2017/2502 E. , 2021/805 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın davacı ... yönünden kabulüne, davacı ... yönünden kısmen kabulüne ilişkin karar davacı ... vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili, müvekkili ...’un davalı şirketten taksitle cep telefonu satın aldığını, buna ilişkin davalı ile taksitli satış sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeyi diğer davacı ...’nin de kefil olarak imzaladığını, satın alınan cep telefonu ile ilgili olarak düzenlenen muacceliyet sözleşmesindeki gecikme faizi ve cezai şarta ilişkin hükümlerin haksız şart oluşturduğunu, sözleşmeye istinaden düzenlenen beş adet bononun nama yazılı olmadığını, sözleşmenin ve bononun yok hükmünde olduğunu ileri sürerek borca ilişkin ödeme yapılmaması üzerine başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takibinden dolayı davacıların borçlu olmadığının tespitine, taksitli satış sözleşmesi ve bonoların geçerli kabul edilmesi durumunda ise haksız şart niteliğindeki muacceliyet sözleşmesinin iptaline ve % 40"tan aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili, davacıların taksitli alışveriş yapmadığını, telefonun peşin olarak satın alındığını, ancak sonrasında ödenmeyen satış bedelinin taksitlere bölündüğünü ve takibe konu bonoların düzenlendiğini, muacceliyet sözleşmesindeki hükümlerin haksız şart niteliğinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Antalya 2. Tüketici Mahkemesinin 23.12.2014 tarihli ve 2014/159 E., 2014/1352 K. sayılı kararı ile; davacı ... yönünden davanın kısmen kabulü ile adı geçen davacının takip dosyasında takip tarihi itibariyle 2.100TL asıl alacak ve 78,81TL faiz toplamı 2.178,81TL borçlu olduğunun, bu miktar dışında borçlu olmadığının tespitine; davacı ... yönünden ise anılan davacının sözleşmeyi kefil olarak imzaladığı ve asıl borçluya müracaat edilmeden kefile karşı icra takibi yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davaya konu icra takibi yönünden borçsuzluğunun tespitine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili ve davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 05.10.2016 tarihli ve 2015/10448 E., 2016/17739 K. sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı ...’un tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde; dava haksız şart iddiasına dayalı menfi tespit talebine ilişkindir. Davacı ... takibe konu sözleşmeyi ve bonoları kefil olarak imzaladığını iddia etmiş, mahkemece de, davacı ...’nin kefil olduğu, kefaletin adi kefalet niteliğinde olduğu, asıl borçluya müracaat etmeden kefile gidilemeyeceği gerekçe gösterilerek adı geçen davacının davasının kabulüne karar verilmiştir. Oysa dosyada bulunan sözleşme ve bonoları davacı ... asıl borçlu sıfatıyla imzalamıştır. O halde mahkemece, davacı ...’nin de asıl borçlu sıfatıyla imzaladığı bonolar nedeniyle takip tarihi itibariyle borçlu olduğu miktar tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, davacı ...’nin menfi tespit istemi yönünden davanın tümüyle kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3- Bozma şekil ve sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir…”gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemenin 12.01.2017 tarihli ve 2016/1209 E., 2017/16 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak 4077 sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki Kanun’un 6/A maddesinde taksitle yapılan satışlarda düzenlenecek bonoların nama yazılı olarak düzenlenmesinin zorunlu olduğu aksi hâlde kambiyo senedinin geçersiz olacağı şeklinde düzenlemeye yer verildiği, davaya konu kambiyo senetlerinin ise “emre yazılı” olarak düzenlendiği, “nama yazılı” olarak düzenlenmediği, bu nedenle kambiyo senetlerinin geçersiz olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacılardan ...’nin taraflar arasında düzenlenen sözleşmeyi ve bonoları asıl borçlu sıfatıyla mı yoksa kefil sıfatıyla mı imzaladığı, buradan varılacak sonuca göre davaya konu kambiyo senetlerine özgü icra takibinden dolayı sorumluluğunun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
13. Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
14. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukukî olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
15. Somut olayda ise, Mahkemece verilen ilk kararda davacı ... yönünden sözleşmede kefil olduğu ve tüketici kanunu gereği kefaletin adi kefalet niteliğinde olduğu, asıl borçluya müracaat edilmeden kefile karşı icra takibi yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle adı geçen davacı tarafından açılan dava kabul edilmiş; anılan kararın Özel Dairece bu davacının sözleşme ve bonoları asıl borçlu sıfatıyla imzaladığı, bu nedenle imzalanan bonolar nedeniyle borçlu olduğu miktarın tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulması üzerine bu defa Mahkemece önceki gerekçeye ek olarak 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 6/A maddesinde taksitle yapılan satışlarda düzenlenecek bonoların nama yazılı olarak düzenlenmesinin zorunlu olduğu aksi hâlde kambiyo senedinin geçersiz olacağı şeklinde düzenlemeye yer verildiği, davaya konu kambiyo senetlerinin ise “nama yazılı” olarak değil de, “emre yazılı” olarak düzenlendiği, böyle olunca kambiyo senetlerinin geçersiz olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
16. Görüldüğü üzere, mahkemece verilen ilk kararda davaya konu kambiyo senetlerinin geçerli olup olmadığı yönünde bir tartışma ve gerekçe yer almadığı hâlde bozma kararı sonrasında ilk karardaki gerekçeler yanında bu hususa da dayanılarak direnme adı altındaki karar verilmiştir.
17. Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, temyiz incelemesi sırasında Özel Dairece incelenmeyen yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
18. Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.