21. Hukuk Dairesi 2015/16754 E. , 2015/20872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurum işleminin iptaliyle kesilen yetim aylığının yeniden bağlanmasına, ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava; davacının aldığı ölüm aylığını iptal eden Kurum işleminin iptali ile, ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının yaşlılık aylığı alan babasının 27.08.1991 tarihinde, eşinden dolayı ölüm aylığı alan annesinin de 28.08.2008 tarihinde öldüğü, davacının 13.03.2009 tarihinde boşandığı, davacının boşandığı eşinin 08.01.2010 tarihinde başka bir kişi ile evlendiği, kontrol memuru tarafından düzenlenen 04.06.2013 tarihli raporda; "davacı ile eski eşinin birlikte yaşadığının” belirtildiği, bu idari soruşturma esnasında, ifade veren ancak imzadan imtina eden tanıklardan Köy İmamı ...’ın “davacının eski eşinin, 2 eşi ve çocukları ile aynı binada altlı – üstlü kaldığını” beyan ettiği, diğer tanık ...’in ise “davacının eski eşinin, 2 eşi ve çocukları ile köyde kaldığını” beyan ettiği, davacının ve eski eşinin Mernis adresi aynı iken eski eşinin Mernis adresinin 08.01.2010 tarihinde... Mah. ... Sok. No: 6 ... olarak değiştiği, davacının Mernis adresinin ise 31.12.2012 tarihinde “... Mah. ....Cad. No:... Hafik” olarak değiştiği, davacının 31.12.2012 tarihinden beri Mernis adresi olarak görülen adresinde yapılan kolluk araştırması sonucu Baki Koçak’ın beyanına göre tutulan tutanakta; “davacının...’ın yanında çalıştığı, yardımcıları olduğu, oğlu ile kaldığı, kira vermediği, 17.11.2013 tarihinde.... Köyüne gittiği, ne zaman geleceklerinin belli olmadığının” belirtildiği, yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarının “davacı ile eski eşinin boşandıktan sonra ayrı yaşadıklarını” beyan ettikleri, kontrol memuruna beyanda bulunduğu ancak imzadan imtina ettiği iddia olunan tanıklardan ...’in “davacının 3 yıl öncesine kadar... Köyünde yaşadığını, 3 yıl önce çocukları ile köyden ayrıldığını, SGK görevlileri ile görüşmediğini”, diğer tanık ...’ın ise “Kontrol memurlarına ifade vermediğini, sohbet niteliğinde konuştuklarını, davacının o tarihte eski eşi ile aynı binada, altlı üstlü kaldığını, bina içindeki durumlarını bilmediğini” beyan ettikleri, yine yargılama aşamasında ifadesi alınan muhtar ...’in; “davacının ...Köyünde boşandığı eşi ile birlikte kaldığını, babasından aylık almak için boşandığını, ara sıra
Hafik"de bulunan oğlunun yanına gitse bile davacının esas itibariyle köyde boşanmış olduğu eşi ile birlikte kaldığını” beyan ettiği görülmüştür.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgâh senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda; davacının ve eşinin mernis adreslerinin kontrol memurları tarafından inceleme yapılmadan önce ayrıldığı, davacı vekilinin; “davacı ile boşandığı eşinin bir süre aynı apartmanda kalmalarının nedeninin amca çocukları olmaları ve kaldıkları evin miras malı olmasından kaynaklandığını” belirtmesi karşısında, bu durumun ve evin durumunun davacı ile eski eşinin aynı binada ancak ayrı yaşamaya müsait olup olmadığının ve eski eşi ile davacının birlikte yaşadığını belirten muhtar ... ile davacı arasında husumet bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, davacının boşandıktan sonra taşındığı belirtilen Hafik İlçesinde davacının yaşayıp yaşamadığı, yaşamışsa hangi tarihler arasında yaşadığına dair araştırma yapılmadığı buna göre eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiği görülmüştür.
Yapılacak iş; davacı ile boşandığı eşinin boşandıktan sonra bir süre birlikte kaldıkları binanın tapu kaydının getirtilerek miras malı olup olmadığının tespit edilmesi, evin durumunun davacı ile eski eşinin aynı binada ancak ayrı yaşamaya müsait olup olmadığının gerekirse keşif yapılarak araştırılması, eski eşi ile davacının birlikte yaşadığını belirten muhtar ... ile davacı arasında husumet bulunup bulunmadığının araştırılması, davacının boşandıktan sonra taşındığı belirtilen Hafik İlçesinde, davacının kaldığı adresin tespit edilerek burada gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşamışsa hangi tarihler arasında yaşadığının tespit edilmesi, buna göre davacı ile eski eşinin ihtilaflı dönemin tamamında mı yoksa belirli dönemlerinde mi birlikte yaşadıklarının tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.