10. Hukuk Dairesi 2016/2626 E. , 2016/7820 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, murisin vefatıyla sonuçlanan olayın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, yetkisizlik kararı verilmiştir.
Hükmün, davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hak sahibi konumundaki davacılar tarafından davanın önce İstanbul mahkemelerinde açıldığı, İstanbul 12. İş mahkemesi esasına kaydedilen dava hakkında, HSYK"nın ilgili kararı gerekçe kılınarak önce sosya güvenlik davalarına bakmakla görevli İstanbul 21. İş Mahkemesine gönderildiği, aşamada herhangi bir yetki itirazı bulunmayan dava hakkında anılan mahkemece verilen yetkisizlik ve görevsizlik kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesiyle davanın işbu mahkemeye (Bakırköy 18. İş Mahkemesi) geldiği, mahkemece ise genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahında açılması gereken davada, davalı işverenliğin adresinin Eyüp"te bulunduğu, HSYK Genel Sekreterliğinin 24/11/2015 tarihli 61434595-867/52975 sayılı yazısına göre Eyüp ilçesinin iş davaları yönünden İstanbul Adliyesi yargı alanının yetkili olduğu gerekçesiyle davanın yetki yönünden reddi ile mahkemenin yetkisizliğine, HMK"nın 21. maddesi uyarınca kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi halinde Yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yazılı, sözlü, basit ve seri olmak üzere dört yargılama yöntemi öngörülmesine karşın 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girerek anılan Kanunu ilga eden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yazılı ve basit yargılama usulleri düzenlenmiş olup bir davada hangi
yargılama yönteminin uygulanacağı, uyuşmazlığın niteliği veya görevli mahkemeye göre belirlenmektedir. 506 sayılı Kanunun 134. ve 1479 sayılı Kanunun 70. maddelerinde, bu Kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 101. maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan durumlarda, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinde de iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulünün uygulanacağı açıklanmıştır. 6100 sayılı Kanunun 447. maddesinde, diğer kanunların sözlü veya seri yargılama yöntemine yollamada bulunduğu durumlarda, bu Kanununun basit yargılama usulü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olmakla, şu durumda iş mahkemelerinde basit yargılama yönteminin izlenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Kanunun 316 – 322. maddelerinde basit yargılama usulü temel özellikleriyle ele alınmış olup 316. maddede, basit yargılama yönteminin, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında, diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işlerde uygulanacağı, 317. maddede, cevap süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren 2 hafta olduğu, 322. maddede, bu Kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama yöntemi hakkında hüküm bulunmayan durumlarda, yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı bildirilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 101 maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği Kanunun 88. maddesinin 19. fıkrasında Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurum"un alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Bu düzenleme dışında, 5510 sayılı Kanunda mahkemelerin yetkisi ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 5. maddesinde, İş mahkemelerinde açılacak her davaya açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabileceği, bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmayacağı aynı yasanın 15 maddesinde de, bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanunu hükümleri uygulanacağı düzenlemesi bulunmaktadır.
İş mahkemelerinde yetki kuralı, Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu"nun yetki kurallarına uygun olup buna ek olarak işçinin işinin yapıldığı yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesindeki düzenleme ile kanun koyucu, anılan Kanunu’nun 1"inci maddesi gereğince görevli bulunan iş mahkemelerinin, yer itibariyle yetkisini saptamaktadır. Bu maddenin kapsamı, sadece
İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre açılacak davalarla sınırlı bulunmaktadır. Diğer Kanunlar bakımından, örneğin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’na göre açılacak davalar, bu maddenin kapsamına dahil değildir.
Bu aşamada, genel ve özel yetki kurallarının açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (HMK md.6, HUMK.md.9/1). Bundan ayrı, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına “özel yetki” kuralları denilmektedir. İlke olarak, özel yetki kuralları genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Ayrıca 6100 sayılı H.M.K m.19/2 hükmünde şöyle denilmiştir: “... Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir” hükmü de göz önünde bulundurulmalıdır.
6100 sayılı HMK’nın 19/2. maddesine göre, yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
Ayrıca yetkinin kamu düzenine ilişkin (kesin) olmadığı hallerde, bir mahkemenin yetkisizlik kararı kanun yoluna gidilmeksizin kesinleşmiş olsa bile, bu yetkisizlik kararında yetkili olarak gösteriliş ve bu nedenle dava dosyası HMK"nın 20. maddesine göre kendisine gönderilmiş olan mahkeme bu yetkisizlik kararı ile bağlıdır. Yetkili olmadığı kanısına varsa bile yetkisizlik kararı veremez ( B.Kuru, R.Arslan, E.Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, Ankara,2011).
Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; kamu düzenine ilişkin yetki kuralını düzenleyen 5521 sayılı Kanunun 5. maddesinin, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan alacak ve hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarına uygulanacağı kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.05.2013 gün 2012/10-1615 E., 2013/777 K.)
Yukarıdaki açıklamalar gözetildiğinde, Mahkemece, kesin yetki kurallarının bulunmdığı davada, kanun yoluna gidilmeksizin kesinleşmiş yetkisizlik kararında yetkili olarak gösterildiğini ve bu yetkisizlik kararı ile bağlı olduğunu gözetmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 10.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.