10. Hukuk Dairesi 2015/24495 E. , 2016/7817 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının 16.04.2010 tarihinde davalılara ait işyerinde iş kazası geçirdiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda "sıfat" olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise, o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir ve bu karar davanın dinlenemeyeceğine ilişkin değil esasına yönelik bir karar niteliğindedir. Davacı veya davalıdan birisinin taraf sıfatına sahip olmaması durumunda verilecek olan red kararı, o davadaki taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm oluştursa da, dava konusu hak ve taraf sıfatına sahip olan kişiler bakımından kesin hükümden söz edilemeyecektir. Dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olan taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve yargılamanın her aşamasında, isteme gerek kalmaksızın mahkemece kendiliğinden gözetilmesi zorunludur.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; öncelikle, işverenliğin kime ait olduğunun açıkça belirlenmesi gerekir. Bu yönde kazanın gerçekleştiği iddia olunan işyeri dosyası getirtilmeli, bir devir olgusu bulunup bulunmadığı ortaya konulmalıdır.
2-Davacı vekili, davacının inşaat söküm işi yapan davalılara ait işyerinde, omurgasında hasar meydana getirecek şekilde demir merdivenden düşerek kazalandığını iddia ederek, bu olayın iş kazası olduğunun tespitini talep etmiş; Mahkemece, davacının davalılarla yapmış olduğu telefon görüşmelerinin davacının olay günü davalılara ait iş yerinde çalıştığını ve bu iş yerinde kaza geçirdiğinin isbatı aracı olamayacağı, dinlenen tanık beyanlarının ise görgüye değil duyuma dayalı bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de yeterince inceleme ve araştırma yapılmadığı, dosya içerisine getirtilen kanıtların hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirgindir.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 13 ve devamı maddeleridir. Anılan maddenin birinci fıkrasında iş kazası, “a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d)(Değişik bend:17.04.2008-5754 S.K./8.mad) Bu Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, Mahkemece, öncelikle, olayın nasıl gerçekleştiği hususundaki somut olgu, hiçbir tereddüt oluşturmayacak şekilde belirlenmeli, bu yönde re"sen saptanacak tanıklarının bilgisine başvurulmalı, olay sonrası ilgili hastanede düzenlenen hasta giriş kağıdı formunda, hasta yakını kısmında "Y... K..." isminin geçiş sebebi ortaya konulmalı, sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.05.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.