Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/1998
Karar No: 2008/6509
Karar Tarihi: 27.5.2008

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2008/1998 Esas 2008/6509 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2008/1998 E.  ,  2008/6509 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 26/12/2006
    NUMARASI : 2004/1158-2006/518

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, gözlerinin iyi görmemesi üzerine katarakt ameliyatının masraflarını karşılamak için komşusu aracılığı ile tanıştığı emlakçı olan davalı A.Ö. tavsiyesi ile 5735 ada 1 parseldeki 7/1523, 5735 ada 2 parseldeki 23/1523 payı ile 5941 ada 4 parseli toplam 5.000.000.000 TL bedelle satmak üzere davalılardan E.u vekil tayin ettiğini, vekilin kendisini kandırarak 5941 ada 4 parsel yerine 5872 ada 4 parseldeki 15/20 payın satış yetkisini de ilave ederek diğer davalılar Ö. B.ve K.e taşınmazlarını sattığını, onlarında en son malik M.’ya devrettiklerini ileri sürerek 5872 ada 4 taşınmazın tapusunun iptal ve tescilini olmadığı takdirde 80.000.000.000 TL satış bedelinin davalılardan faizi ile tahsili isteklerinde bulunmuştur.
    Davalı M., 5872 ada 4 parselin 15/20 payını K.’ten aldığını diğer 5/20 payını da M.’tan aldığını, iyiniyetli 3. kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalılardan Ö.B.da taşınmazı babasının talimatı ile aldığını daha sonrada K.’e devrettiğini para almadığını beyan etmiş, davalı A.de dava dilekçesinde belirtilen olayları aynen kabul ettiğini savunmuştur.Davalı K.’te taşınmazı bedeli ile aldığını iddia etmiştir.
    Mahkemece, vekil E.un vekalet görevini kötüye kullandığı, bedeli ödediğini kanıtlayamadığı gerekçesiyle davacının tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, davalılar A.Ö. B., M. ve K. hakkındaki davaların reddine, davalı E. Yarım hakkındaki tazminat davasını kabulü ile 80.000.-YTL tazminatın yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Karar, davacı ve davalı E. tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.5.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden E. G. vekili Avukat H.Y.geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden ile temyiz edilenler ve vekili avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
                                                                                       -KARAR-
    Dava hile ile alınan vekaletin kötüye kullanılması nedeniyle açılan tapu iptal tescil olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden,davacı E.’in 10.12.2003 tarihli vekaletname ile E.u vekil tayin ettiği ve maliki olduğu 5735 ada 1,5735 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar ile 5872 ada 4 parseldeki 15/20 payın vekil tarafından 12.12.2003 tarihinde davalılardan Ö.B.ya temlik edildiği, Ö.in diğer parselleri üzerinde tutarak 5872 ada 4 parseldeki 15/20 payı 17.12.2003 tarihinde K., onunda 19.1.2004 tarihinde satış suretiyle M.’ya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı çekişme konusu olan taşınmaz dışındaki taşınmazda bulunan paylarının satışını arzulayarak davalı E.a vekalet vermek niyetinde iken emlakçilik yapan A.in hilesi sebebiyle çekişmeye konu olan taşınmazın da satışını içerecek şekilde hileye düşürülerek vekalet vermesinin temin edildiğini belirterek eldeki davayı açmıştır.
    Hemen belirtilmelidir ki, noter huzurunda verilen vekaletin davacıyı hileye düşürmek suretiyle verildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Nevarki, vekaletin hile ile alınması iddiası aynı zamanda vekaletin kötüye kullanılması iddiasını da içereceği açıktır.
    Bilindiği üzere,Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; vekil E.’un davalılardan emlakçı olan A.in yanında çalıştığı, kendisine taşınmaz temlik edilen ilk el konumunda bulunan Ö.B.’nun ise A.’in kızı olduğu, ondan edinen K.’ünde A.in yakın arkadaşı olup ticari ilişki içinde bulundukları, son kayıt maliki M.’nın ise bir kısım tanık ifadelerinden de anlaşıldığı üzere yapılan taşınmaz satış işlemleri ilgili işleyiş tarzının hukuka aykırı olduğunun kendisine hatırlatıldığı, buna karşın taşınmazdaki payı almakta tereddüt göstermediği, kaldı ki yapılan temlik işlemlerinin kısa aralıklarla cereyan ettiği ve gerçek satış bedelinin akit bedelinin çok üzerinde olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
    O halde, somut bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde yapılan temliklerin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle, el ve işbirliği içersinde gerçekleştirildiği kabul edilmelidir. Bu durum karşısında, son kayıt maliki M.’nın Türk Medeni Kanununun 1024. maddesi hükmü aracılığı ile aynı yasanın 1023. maddesinde öngörülen iyiniyetli müktesebin iyiniyetinin korunacağı ilkesinden yararlanabileceğini söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı ile davalı E.un temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 27.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

     

     

     

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi