3. Hukuk Dairesi 2016/1754 E. , 2017/12031 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki icra takibine itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın dava şartı yokluğundan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile şifai gayri menkul satış vaadi sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşme karşılığında davalıya 8002 Amerikan Doları verdiğini,...2. Noterliğinin 26/09/2003 tarihli ihtarnamesiyle " ya söz konusu arsayı adına tapulaması ya da vermiş olduğu 8002 Amerikan Dolarını yasal faizi ile birlikte ödenmesi talebinde" bulunduğunu bu ihtarın 08/10/2003 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, davalının 18/02/2012 tarihinde arsayı başka birine sattığını öğrendiğinden imzası karşılığı davalıya vermiş olduğu 8002 Amerikan Dolarının( kur üzerinden 14.516-TL"nin ) iadesi için... 1.İcra Müdürlüğünün 2012/5257 esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını ancak davalının icra takibinde yetkiye ve borca itiraz ettiğini, icra takibinin yetki icra dairesinde yapıldığını,icra takibine yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacı ile aralarında eski tarihli kiracı-kiralayan ilişkisi bulunduğunu, kendisinin malik olduğu ve davacının kiracı olarak oturduğu daireyi davacının satın almak istediğini taraflar arasında bu konuda 12.000 USD karşılığı sözlü anlaşma yapıldığını ve buna istinaden davacının 08/11/1996 tarihinde 3080 dolar, 25/02/1997 tarihinde 1977 dolar, 08/04/1997 tarihinde 2250 dolar, 22/02/1998 tarihinde 655 dolar olmak üzere toplam 8002 doları davacının davalıya ödeğini, davacının 2003 tarihli ihtarnamesi üzerine tüm ödemelerini istediğinden, 20/04/2006 tarihli ibranameyi imzalayarak tüm ödemelerinin kendisine iade edildiğini, davacının yaptığı ödemeleri istemesi nedeniyle taraflar arasında sözlü yapılan satış sözleşmesinden vazgeçmiş sayılacağını, davacının bu icra takibini yapmasının nedeninin aralarındaki anlaşmaya konu olan dairenin bir başka kişiye satılmış olması olduğunu davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, takibin geçerli olmadığını, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece;davacının davalı ile sözlü olarak gayri menkul satış vaadi sözleşmesi yaptığını beyan ettiği, davalı tarafın akdi ilişkiyi kabul etmediği, davacının sözlü olarak yapılan bu ilişkiyi ispat edemediği, 6100 sayılı HMK"da düzenlenen genel yetki kuralları gereğince icra takibinde yetkili mahkemenin borçlunun yerleşim yeri mahkemesi
olduğu, borçlunun yerleşim yerinin ise ... olduğunun anlaşıldığı, icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmadığı dolayısıyla ortada itirazın iptali davasının görülmesini gerektiren geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunmadığı gerekçesiyle;dava şartı yokluğundan davanın reddine verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
1-) Anayasanın 141"nci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297"nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297"nci maddesinde hükmün ihtiva etmesi gereken hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince, yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerekir.
Somut olayda; davalı yasal süresi geçtikten sonra verdiği cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuş, mahkemece hükmün gerekçe kısmında her ne kadar yetkili mahkemenin ... mahkemeleri olduğundan bahisle yetki itirazının haklı olduğu belirtilmiş ise de; kararın hüküm fıkrasında dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmek suretiyle hükümle gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu gibi yine aynı kararın hüküm fıkrasında davacının dayandığı akti ilişkisi de ispatlayamadığı gerekçe gösterilmek suretiyle hem usul, hem esastan hüküm kurarak hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratılmıştır.Oysa ki davada öncelikle usuli yönden eksiklik olup olmadığı incelenir.Usuli eksiklik olması halinde esas yönünden hüküm kurulamaz.
Bu itibarla, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenlerine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bende açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.