8. Hukuk Dairesi 2011/7827 E. , 2012/3993 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Sınırlandırmanın iptali ve tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki sınırlandırmanın iptali ve tescil davasının yapılan yargılamasında mahkemenin görevsizliğine dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 31.05.2011 gün ve 16/37 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro çalışmalarında, davalılar adına tespit ve tescil edilen dava konusu 125 ada 29 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaliyle adına tescilini talep etmiştir. Davacı asıl 15.05.2009 tarihli keşif zaptının ikinci sayfasındaki kapsamlı beyanında; dava konusu taşınmazın kadastro sırasında yanlışlıkla 125 ada 29 nolu mera parseli içerisine alındığını, sınırlarını gösterdiği bu yerin öncesinden babası ile amcasına ait iken babasının ölümüyle bir kısmının kendisine kaldığını, amcasının ölümüyle onun payının amca kızı Cemile Arslan’a intikal ettiğini, Cemile Arslan’ın bu köydeki dava konusu yer ve diğer yerlerini halen sağ olan kendi resmi nikahlı eşi ...’a, 1985 yılında haricen düzenlenen senetle sattığını, eşinin satın aldığı yeri kendisine verdiğini dolayısıyla eklemeli zilyetliğin 60-70 yıldan beri kendilerinde olduğunu açıklayarak iptal ve tescil istemiştir. Davacı Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.06.2009 günlü ilk oturumundaki imzalı beyanıyla aynı açıklamalarda bulunmuş, talebinin 129 ada 29 nolu mera parselinin tamamına ait olmayıp keşifte göstereceği bir kısım yere ait olduğunu dava dilekçesindeki yanlışlığı bu şekilde düzelttiğini açıklamıştır. 02.07.2009 günlü 2 nolu oturumda da aynı doğrultuda beyanda bulunmuştur.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın tamamının mera vasfında olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Davalı Köy Tüzel Kişiliği temsilcisi, 125 ada 29 nolu parselin mera parseli olduğunu, ancak, davacının talep ettiği ve keşif sırasında gösterdiği kısmın davacı ve eşine ait bulunduğunu, yanlışlıkla mera parseli içerisine alındığını, takdirin mahkemeye ait olduğunu açıklamıştır.
Keban Asliye Hukuk Mahkemesince 30.07.2009 tarihinde keşfi yapılan ve keşif krokisinde belirlenen dava konusu yerin değerinin 1529,24 TL olması nedeniyle dava değeri itibariyle Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, davalı Hazine kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 575 TL avukatlık parasının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairenin 13.04.2010 tarih 2009/6407 Esas, 2010/1781 Karar sayılı ilamıyla; yargılama giderleri ve avukatlık ücretine hasren yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Bozma kararı taraflara tebliğ edilmiştir. Karar düzeltme talep edilmemiştir. Keban Asliye Hukuk Mahkemesi 29.07.2010 tarihli oturumda; bozma kararına uyulmasına, buna göre davanın görevsizlik sebebiyle reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Keban Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesince 1000 TL’lik avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Hazineye verilmesine karar verilmiştir. Bu karar kesinleşmekle ve süresi içerisinde talep edilmekle dosya Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Sulh Hukuk Mahkemesi 31.05.2011 günlü ilk oturumda: Dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu 125 ada 29 nolu parsel mera niteliğiyle 251.313.33 m2 olarak, 2006 yılında, Hazine adına tescil edildiği görülmüştür. Komşu parsellere ilişkin kadastro tutanakları ve çap kayıtları getirilmiştir. Mahallinde davanın ilk defa açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesince 15.07.2009 tarihinde keşif yapılmıştır. Komşu köyden yerel bilirkişi ile davacı tanıkları dinlenmişlerdir. Bu kişiler ana parsel ve davacının kullanımında olan bölümle ilgili açıklamalı beyanlarda bulunmuşlardır. Ziraatçi bilirkişi ana parsel ve dava konusu yerle ilgili olarak raporunu dosyaya sunmuştur. Keşifte görevlendirilen fen ehlinin 17.07.2009 tarihli ve 1/5000 ölçekli kroki ve raporu dosyadadır. Krokide A harfiyle özgülenen kırmızı renkli kalemle taralı 3824.06 m2’lik yerin dava konusu olduğu belirlenmiştir. Aynı krokide B harfiyle özgülenen kısım ise 125 ada 29 nolu mera parseli olarak gösterilmiştir. Davacının keşif zaptındaki ve oturumlardaki kapsamlı beyanları yukarıda açıklanmıştır. Tüm bu durumlar tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık temyize konu kararda açıklandığı üzere 125 ada 29 nolu mera parselinin tamamına mı yönelik olduğu ya da davanın ilk açıldığı Asliye Hukuk mahkemesince 15.07.2009 tarihinde yapılan keşifte sınırlandırılan ve bu keşifte görevlendirilen fen bilirkişinin 17.07.2009 tarihli ölçekli krokisinde A harfiyle saptanan yere mi ilişkin olduğunda toplanmaktadır. Gerçekten davacı dava dilekçesinde talebini 125 ada 29 nolu parselin tümüne yönelik olarak belirtmiş ise de, gerek keşif zaptında ve gerekse Asliye Hukuk Mahkemesinin 1 ve 2 nolu oturumlarında çok net olarak talebini sınırlamış ve sınırlandırdığı talebini yapılan keşifte sınırlarını, zemini ve bölümü göstererek özgülemiştir. Özgülenen yerde keşif yapılmış kroki ve raporlar alınmıştır. “Çoğun içinde az da vardır” Kuralı gereğince davacının ilk talebi 125 ada 29 nolu parselin tamamına yönelik olduğu kabul edilse dahi 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki norm kuralı (suluda 40,. Kuruda 60) toplamda 100 dönümü geçemeyeceğinden bu talebin her halükarda 125 ada 29 parselin tamamına ilişkin olamayacağı kuşkusuzdur. Öte yandan zaten davacı taleplerini hakim huzurunda sınırlandırmıştır. Bu durumda, yasa yolundan geçerek kesinleşen Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı gereğince davaya Sulh Hukuk Mahkemesince bakılacağı açıktır. Öyle ise mevcut deliller yeterli görülürse taktir edilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Davacının temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 08.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.