Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 35 parsel sayılı taşınmazdaki dairelerden birine başta gösterdiği rıza üzerine davalının ailesiyle birlikte oturduğunu, sonradan muvafakatini geri aldığını bildirdiği halde davalının çekişmeli taşınmazı boşaltmadığını ileri sürerek, tahliyesi suretiyle elatmanın önlenmesini, birleşen davanın ise reddini istemiştir.
Davalı, çekişmeli taşınmazda davacı ile yaptığı harici satım sözleşmesi gereği oturduğunu, asıl davanın reddi ile oturduğu dairenin adına tescilini, olmazsa rayiç bedelinin tahsilini savunmuştur.
Mahkemece, kayden davacıya ait taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yerleşmek suretiyle el attığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, yazılı delille kanıtlanmayan birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı M. I. tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi,duruşma isteği değerden reddedilerek gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, birleşen dava tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; çekişme konusu 35 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak taşınmaz üzerinde bulunan binayı kullandığı mahkemece belirlenmek suretiyle elatmanın önlenmesine ve birleşen tapu iptal tescil davasının reddedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ancak, davalı taşınmazı davacıdan haricen satın aldığını belirterek 9.7.1092 tarihli gayrimenkul satış senedini savunma olarak dosyaya ibraz etmiştir. Gerçekten de, tapulu taşınmazların haricen yapılan satışları Türk Medeni Kanununun 706, 2644 Sayılı Tapu Kanununun 26 ve Borçlar Kanununun 213 ncü maddesi hükümleri karşısında geçersizdir ve hukuken harici satışa sicilin nakli bakımından değer verilmesine olanak yoktur.
Ne varki, harici satış, satın alan lehinde kişisel hak doğurur. Anılan bu kişisel hakkın da taşınmazın kullanılması açısından hapis hakkı doğuracağı kuşkusuzdur. Harici satış bedeli satın alan davalıya ödenmediği sürece davalının elatmasının önlenmesine karar verilemeyeceği de tartışmasızdır.
Oysa, mahkemece bu husus üzerinde durulmamıştır.
O halde, davacı satış senedini karşı çıktığına göre, senedin aslı temin edilmek suretiyle senet üzerinde bilirkişi tetkikatı yaptırılarak satış senedinin sıhhatinin ortaya çıkartılması gerçekten de, senedin sahteliği sabit olur ise elatmanın önlemesi davasının kabul edilmesi, senedin sahte olmadığının belirlenmesi halinde ise 10.7.1940 tarih ve 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle harici satış bedeli üzerinden davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının, bu yöne değinen teyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.