10. Hukuk Dairesi 2016/2087 E. , 2016/7757 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, davacının ilk prim tevkifatını takip eden ay başından itibaren ... tespiti ile prim borçlarını 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma hakkından yararlanarak ödeyebileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinin 1. fıkrasında “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Eldeki davada, davacı vekili dava dilekçesinde, açıkça, ilk prim tevkifatını takip eden ay başından itibaren ... tespitini talep ettiği ve Kurum kayıtlarına geçen ilk prim tevkifatının 17.04.1997 tarihi olduğu gözetilmeksizin, mahkemece, anılan yasal düzenlemelerin amir hükümlerine aykırı olarak, talep aşılarak, 01.05.1995-30.04.1997 tarihleri arasındaki dönem yönünden de karar verilmesi;
2-Kurumca, yargılama aşamasında davacının, 01.05.1997 tarihi itibariyle 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak tescil edilerek 31.08.1997 tarihi itibariyle prim borcu nedeni ile 1479 sayılı Kanunun Ek 19. maddesi gereği sigortalılığının durdurulması ve 01.09.1997-24.03.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden de anılan Kanun kapsamında sigortalılığı kabul edilip davacı tarafından ihya edilebileceğinin bildirilmesi karşısında, ihtilaf konusu olan dava konusu dönemin Kurumca kabul edilmesi nedeni bu dönem yönünden davanın konusunun kalmadığı gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması;
3-Mahkemece bozmaya uyulması sonucu artık bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta ise de, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul
görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.2.1990 gün 10-117; 7.10.1990 gün 439-562; 19.2.1992 gün 635-82; 23.2.1994 gün 936-94; 03.03.2010 gün ve 2010/12-81-118; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E. 2006/573 K; 15.10.2008 gün ve 2008/19-624 E. 2008/632 K ile 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E. 2010/87 K. sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece tarafların beyanlarının alınıp bozmaya uyulmasına da karar verildikten sonra yapılacak iş; bozma gereklerinin yerine getirilmesi olmalıdır. Zira, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olur.
Somut olayda, Mahkemece, 29.12.2011 tarihli kararda davacının “Prim borçlarının 6111 sayılı Yasa kapsamında yapılandırılmasına” karar verildiği, Dairemizce, davalı Kurum vekilinin bu yöndeki temyiz talebinin reddine karar verilerek, sigortalılık süresinin tespitine yönelik yapılan araştırmanın yetersiz olduğu gerekçesi ile anılan kararın bozulduğu, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi sonucu, davacı lehine prim borcunu 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma hakkı yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu anlaşılmaktadır. Olayda, usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık anılan döneme yönelik talep yönünden kabul kararı verilmesi gerekir. Bu ilke, Kamu düzeni ile ilgili olup Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, mahkemece, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hüküm fıkrasının 1. bendinin silinerek yerine “1-Davcının sigortalık süresinin tespitine yönelik talep yönünden davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davacının prim borçlarını 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırarak ödeme hakkının tespitine,” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.