Hukuk Genel Kurulu 2017/1423 E. , 2021/789 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Elbistan 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki-hissedarı-kiracısı olduğu Elbistan ilçesi, Balıkçıl Köyü, 290, 687, 686, 656, 674, 446 ve 644 parsel sayılı taşınmazları tarım arazisi olarak kullandığını, davalı Kuruma bağlı olarak faaliyet gösteren termik santralin çevreye olan olumsuz etkileri nedeniyle müvekkilinin ekili ürünlerinde zarar meydana geldiğini, Elbistan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/316 D. İş sayılı dosyasında bu durumun tespit edildiğini belirterek üründe meydana gelen 8.500TL maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle görevli yargı yolunun idari yargı olduğunu, davaya konu termik santralin işletilmesinden dolayı çevreye herhangi bir zarar verilmediğini, resmî kurumlarca hava kalitesinin sürekli olarak ölçüldüğünü, yönetmeliklerle belirlenen sınır değerlerin aşılmadığını, küllerin toprakla örtüldüğünü, düzenli olarak nemlendirme yapıldığını, tespit raporunun bilimsel kriterlere uygun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini; mümkün olmadığı takdirde ve davacının dava konusu parsellerin kiracısı veya zilyedi gibi bir sıfata sahip olması hâlinde ise hükmedilecek tazminat miktarından en az %50 hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Elbistan 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.01.2014 tarihli ve 2012/779 E., 2014/30 K. sayılı kararı ile; davacının meydana gelen zararın oluşumunda herhangi bir kusuru bulunmadığı gibi zararın artmasına da sebebiyet vermediği, davacının malik olduğu parsellerde anayasal hak olan mülkiyet hakkının sınırlandırılmaması nedeniyle uğradığı zararın tamamının davalı tarafça giderilmesi, malik veya kiracı olmadığı parsellerle ilgili talebinin ise reddi gerektiği, Yargıtay içtihatlarına göre şeker pancarı küspesinin tazminat hesabında değerlendirilmemesi ve kiracı olunan yerler için % 30 hakkaniyet indiriminin yapılması gerektiği, ayrıca tespit dosyalarında yapılan keşif üzerine alınan bilirkişi raporunun bilimsel gerekçeli ve hükme dayanak yapmaya elverişli, çevre ve ziraat bilirkişisi tarafından düzenlenmiş denetime olanak sağlayacak nitelikte olduğu gerekçesiyle bu rapor doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 03.12.2015 tarihli ve 2014/8395 E., 2015/14065K. sayılı kararı ile;
‘‘…Dava, haksız fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, maliki/hissedarı olduğu Elbistan ilçesi, Balıkçıl Köyünde bulunan taşınmazlarda ekili ürünlerin, Afşin Elbistan termik santralinin çevreye yaydığı zararlı gazların ve küllerin etkisi ile zarar gördüğünü, verimin düştüğünü iddia ederek uğradığı zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, termik santralin işletilmesinden dolayı çevreye herhangi bir zarar verilmediğini, resmi kurumlarca hava kalitesinin sürekli ölçüldüğünü, yönetmeliklerle belirlenen sınır değerlerin aşılmadığını, küllerin toprakla örtüldüğünü düzenli olarak nemlendirme yapıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, mahallinde yapılan tespite göre, davalının işlettiği termik santralin çevreye olumsuz etkisinden dolayı davacının ektiği üründe verim kaybı olduğu belirlenmiş, istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelere göre davanın delil tespit dosyasına dayanılarak açıldığı, tespit sırasında hazır bulunan ziraat mühendisi bilirkişinin dava konusu taşınmazlarda ekili ürünlerde %15 verim azalmasına bağlı zarar bulunduğunu belirlediği ve zarar tutarını hesapladığı mahkemece söz konusu raporun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır. Ne var ki davalı tarafından dosyaya ibraz edilen emsal nitelikteki dosyalarda alınan bilirkişi raporunda yapılan delil tespitinde köyün santrale uzaklığı, yöredeki hakim rüzgarların yönü ile köyün konumu belirlendikten ve ekili ürünler tek tek fotoğraflanarak incelendikten sonra baca gazları ile atılan zararlı makro parçacıkların tespit mahalline kadar ulaşamayacağı, mikro parçacıkların ise ekili ürünler üzerinde bulunmadığı, köyün santralin güney doğusunda kaldığı, yöredeki hakim rüzgarların güney batıdan estiği, mevcut duruma göre bitkilerin sağlıklı şekilde gelişimlerini tamamladıkları verim durumunun ilçe ortalamaları içinde olduğu, aynı bölgedeki parsellerin birinde santralden olumsuz etkilenme varsa diğerlerinde de olacağı, etkilenme yoksa diğerlerinde de olmayacağı biçiminde değerlendirme yapıldığı görülmüştür.
Şu durumda, dava konusu parseller üzerinde yapılan ve verim azalmasına dayalı zarar olduğunu bildiren bilirkişi raporu ile emsal nitelikte bulunan dosyaya ibraz edilen delil tespiti dosyasında verilmiş bulunan bilirkişi raporu arasında açık bir çelişki bulunmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, öncelikle dosyaya bölgedeki hâkim rüzgârları gösterir meteorolojik bulguların kazandırılması, ardından da her bir dosyada davalı bulunan köylerin santrale uzaklıkları ve santrale göre konumlarının belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca davalının savunmasında santralin A ünitesinin %20, B ünitesinin %20-25 kapasitede çalıştığı beyan edildiğinden resmi makamlardan santralin çalışma kapasitesinin ve zamanının sorulması gereklidir. Sonrasında davalı tarafça ibraz edilen bilirkişi raporlarında her bir parselde ekili ürünün fotoğraflandığı bildirildiğinden söz konusu fotoğrafların tümü ile varsa hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından çekilmiş fotoğraflarında taraflardan istenmesi ile daha öncesinde eldeki davada ve emsal dosyalarda rapor veren bilirkişiler dışında konusunda uzman bir çevre mühendisi ile iki ziraat mühendisi bilirkişi heyetinden çelişkiyi giderici, denetime elverişli bir rapor alınması, termik santrallerin etkisinin matematiksel olarak hangi alana kadar yayılabileceği, santralin çalışma kapasitesi ve hakim rüzgar yönünün bu duruma etki edip etmeyeceğinin de bilirkişi heyetinden sorulması gereklidir.
Mahkemece anılan eksiklikler giderilmeden karar verildiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Elbistan 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 2016/21 E., 2016/50 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçeleri yanında, zarar yılının 2012 olduğu, yargı çevresinde 2012 yılında zarar tespiti için yapılan keşifler sonrası ibraz edilen tüm zirai bilirkişi raporlarında zarar bulunduğunun tespit edildiği, çelişkili rapor olarak atfedilen raporun 2013 yılında zarar tespiti için yapılan keşifler sonrası ibraz edildiği, ayrıca dosyaya bu raporun sunulmadığı, dosya kapsamında çelişkili rapor bulunmadığından giderilecek çelişkili bir durumun da olmadığı, 2012 yılına ilişkin zarar tespiti yapılan çoğu taşınmaz için açılan tazminat davalarının kabul edildiği ve kararların Yargıtay incelenmesinden geçerek onandığı, davalı Kuruma ait santrallerin bacalarından çıkan dumanın dava konusu taşınmazlarda ekili ürünlere zarar verdiği, bu zarar miktarının ziraat mühendisi bilirkişi tarafından tespit edildiği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre Özel Daire bozma kararında işaret edildiği üzere yeni bilirkişi heyetinden rapor alınmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Borçların kaynakları sorumluluk hukuku olarak da adlandırılan borçlar hukukunda düzenlenmiştir.
14. Dava konusu olayın yaşandığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda (BK) borcun kaynakları, “Borçların Teşekkülü” başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (m. 1- 40), haksız fiilden doğan borçlar (m. 41- 60) olarak düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak haksız (sebepsiz) iktisaba (m. 61- 66) yer verilmiştir.
15. Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde ifadesini bulan haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Haksız fiilden söz edilebilmesi için şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurudur. Üçüncü olarak, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Nihayet, doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemez.
16. BK’nın 41. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar veren kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır. Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş bütün hâllerde bir kimse için haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olması, BK"nın 41. maddesindeki şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Başka bir deyişle, ayrık bir düzenleme bulunmayan kusur sorumluluğu hâllerinde, BK’nın 41. maddesi ve devamında yer alan esaslar uygulanır.
17. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde (TMK) “İspat yükü” başlığı altında “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir.
18. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davaya konu edilen taşınmazlardaki zararın ve zarara davalının hukuka aykırı fiilinin sebebiyet verdiği hususunun ispat yükü davacı tarafa aittir. Mahkemece tespit sırasında alınan bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm tesis edilmiştir. Oysa ki Özel Daire bozma kararında benzer davalar nedeniyle vakıf olunduğu anlaşılan bilirkişi raporlarından bahsedilerek hükme esas alınan bilirkişi raporundaki eksikliklere değinilmiştir. Bu hâliyle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarının davayı ispata elverişli olmadıkları açıktır.
19. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
20. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun"un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 17.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.