Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları N."ın adına kayıtlı 13 adet taşınmazını mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiğini ileri sürerek, iptal ve tüm mirasçılar adına tescilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların iddialarını ispatlayamadıkları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isetği değerden reddedilip,gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik, miras muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı N."ın maliki olduğu 12 adet taşınmazını 2.8.1986 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğluna temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakanın işlem tarihinde ehliyetsiz olduğunu hileye düşürüldüğünü ve ayrıca kendilerinden mal kaçırma amacıyla işlemi gerçekleştirdiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme sonunda miras bırakanın işlem tarihinde ehliyetli olduğu Adli Tıp Kurumundan alınan 20.6.2007 tarihli raporla saptanmak ve hile olgusunun sübut bulmadığı belirlenmek suretiyle bu sebepler bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ancak, değinilen iddialar dışında muris mavazaası hukuksal nedenine dayanıldığı da açıktır.
Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; miras bırakanın çekişme konusu taşınmazlar dışında 7 adet taşınmazının daha bulunduğu, ancak uhdesinde kalan taşınmazlar ile çekişme konusu taşınmazların miktarları itibarı ile aşırı oransızlık bulunduğu, öte yandan, bir kimsenin bir veya birkaç taşınmazını veya bunlardaki paylarını temlik etmek suretiyle kendisine baktırması olanaklı iken, mal varlığının çoğunu teşkil edecek kısmını devir suretiyle elde etmek iradesinin hayatın olağan akışına uygun düştüğü söylenemez.
O halde, anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek iradesinin mal kaçırma amaçlı olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü
HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.