Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2008/3823
Karar No: 2008/5453

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2008/3823 Esas 2008/5453 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2008/3823 E.  ,  2008/5453 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ARSİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 12/04/2007
    NUMARASI : 2005/331-2007/64

    Taraflar arasında birleştirilerek  görülen davada;
    Davacı Hazine, davalılar adına kayıtlı 1 parsel sayılı taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, davalılar adına olan kaydın iptalini istemiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın tamamının keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. 
                                            -KARAR-
    Dava, kıyıda kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ile sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Dosya içeriğine ve toplanan delillere ve özellikle çekişme konusu taşınmazın 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisine göre tanımı 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde yapılan kıyıda kaldığı, ayrıca denizden doldurulmak suretiyle elde edildiği ve buna göre sicil kaydının oluşturulduğu dosya kapsamı ile sabittir.
    Hemen belirtmek gerekir ki; çeşitli zamanlarda, muhtelif yasalarla denizden doldurulan yerlerle ilgili bazı düzenlemeler getirildiği bilinmektedir. O halde, bu düzenlemelere değinmekte fayda bulunmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki; bunlardan ilik yürürlük tarihi 1 Eylül 1930 olan 1580 Sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi hükmüdür. Buna göre, belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin tasarruf, idare ve nezareti belediyelere bırakılmış, ancak mülkiyetinin devri yönünden belediyiye bir hak tanınmamıştır. Sonradan yürürlüğe giren ve 1580 Sayılı Yasayı ortadan kaldıran 28.12.2004 günlü 5272 Sayılı  Belediye Yasası ve bu yasayı iptal eden 5393 Sayılı Yasanın 79.maddesi de yine taşınmazın mülkiyeti açısından belediyelere bir hak tanınmadığı gibi, belediye yetkililerinde kısıtlamalara gidilecek bu gibi yerlerin yalnız tasarrufunun, dolgu yapan belediyeye birakılacağı yönünde benzer  hükme yer vermiştir.
    Öyleyse, belediyelerin bu düzenlemeler gereğince dolgu olgusundan kaynaklanan mülkiyete ilişkin bir hak edinmesi olanağının bulunduğu söylenemez.
    Kaldı ki; 17.4.1990 Tarihinde yürürlüğe konulan 3621 Sayılı Kıyı Kanununun 7. maddesinde de benzer bir düzenlemeye yer verilmiş; bazı usul ve esaslar dairesinde denizden dolgu yapılabileceği hüküm altına alınmış, ne varki dolgu yapan adına yine mülkiyet yönünden bir hak öngörülmemiştir. Esasen, 1961 Tarihli Anayasanın 130 ve halen yürürlükteki 7.11.1982 Tarihli Anayasanın 43. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, kamu yararına tahsis edilmiştir. Medeni Kanunun 641 (yeni 715 md.) maddesinde açıkça kıyılardan söz edilmemekle beraber, kıyıların bu madde kapsamında olduğu gerek öğretide, gerekse uygulamada benimsenmiştir. Anayasa ve söz konusu madde hükmünde, kamu yararına tahsis edilen bu gibi yerlerin işletilmesi ve kullanılmasının özel kanunla düzenleneceği, hüküm altına alınmış ancak; taşınmazın mülkiyetinin devriyle ilgili olarak dolgu yapanlara bir hak tanınmamıştır. Aynı düzenleme 3621 Sayılı Kıyı Kanununun 7. maddesinde de “... Doldurma ve kurutma işlemleri yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre yapılır. Bu araziler, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, özel mülkiyet konusu yapılamaz” şeklinde yer almıştır.
    Bütün bu açıklamalara karşın, 29.12.1934 Tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve halen yürürlükte bulunan 2644 Sayılı Tapu  Kanununun 8, 9  madde hükümleri denizden izinli veya  izinsiz doldurulan  yerlerin bazı  usül  ve esaslar dairesinde mülkiyetinin doldurana devredilmesine, sicil kaydı oluşturulmak suretiyle özel mülkiyete konu edilmesine imkan tanımış ve bu uygulama 1956 Tarihinde yürürlüğe giren 6785 Sayılı İmar Yasasında bazı değişikler yapılmasını içeren 1605 Sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 20.7.1972 tarihine kadar devam etmiştir. Nevar ki; 1605 Sayılı Kanunun ek 7. maddesinin son fıkrası ile dolgu ile mülk edinme yolu tümden kapatılmış ve kıyıların özel yasalardan kaynaklanan tasarrufuna dair istisnai hükümleri dışında özel mülkiyete konu edilemeyeceği kabul edilmiş ancak; bu kanunun yürürlüğe girme tarihi olan 20.7.1972 Tarihine kadar kazanılmış haklar saklı tutulmuştur. Böylelikle, kıyılarla ilgili diğer yasalarda yer alan hükümlerle paralellik sağlanmış, 2644 Sayılı Tapu Kanunundaki dolgu neticesi kıyıların özel mülkiyete konu edileceğine dair istisnai nitelikte 8 ve 9 maddelerinde yer alan hükümler de işlevini yitirmiş ve ilga edilmiştir.
    O halde, bütün bu ilkeler ve açıklamalar karşısında yapılan dolgu işleminin, 1605 Sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 20.07.1972 tarihinden önce mi yoksa sonra mı yapıldığının; 2644 Sayılı Yasanın 8 ve 9 maddelerinde öngörülen usul ve esaslar dairesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin; tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespiti, çekişmenin giderilmesi ve kazanılmış hak kuralının gözetilmesi açısından zorunludur. Bilindiği üzere “kazanılmış hak” kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır.
    Hal böyle olunca, öncelikle dolgu işleminin hangi tarihte gerçekleştirildiğinin keşfen belirlenmesi, yapılan işlemin 2644 Sayılı Yasanın 8. ve 9. maddesi hükümlerinin öngördüğü usul ve esaslara uygunluğunun saptanması, davalı yönünden kazanılmış hak olgusunun değerlendirilmesi, ondan sonra hasıl olacak duruma göre yukarıda değinilen yasal düzenleme ve ilkelerde gözetilmek suretiyle bir karar  verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yetinilerek, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü  HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  1.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi