14. Hukuk Dairesi 2019/4459 E. , 2020/4189 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine12/06/2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04/07/2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu 2417 parsel sayılı taşınmazın dava dışı önceki paydaşı ile davalı arasındaki satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılan dava ile dava konusu payın davalı adına hükmen tescil edildiğini, diğer payları da satış yoluyla edindiğini, bildirim yapılmadığını ileri sürerek önalım nedeniyle dava konusu payların adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, hak düşürücü sürenin geçtiğini, fiili taksim bulunduğunu, bir kısım payları takas ile edindiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin temyiz talebi üzerine hükmün, Dairemizin 15.03.2016 tarih, 2015/16863 Esas, 2016/3271 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Karar düzeltme talebi ise 11.09.2017 tarihli 2016/12592 Esas, 2017/5914 Karar sayılı ilamı ile kabul edilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili ve davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere;
“Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında yerilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.”
Aynı yasanın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
“Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de;
“Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” 10.04.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile vicdani kanaatine göre karar verebileceği öngörülmüştür.
Somut olaya gelince; tefhim olunan kısa karar ile gerekçeli kararın farklı olduğu görülmüştür. Kısa kararda "2417 parsel sayılı taşınmazdaki davalı ... adına kayıtlı olan 1/10 ile 1/40 pay hisselerinin iptali ile davacı ... adına tesciline," karar verildiği halde, gerekçeli hüküm fıkrasında “ 2417 parsel sayılı taşınmazdaki davalı ... adına kayıtlı olan 1/10, 1/40 ve 1/40 pay hisselerinin iptali ile davacı ... adına tesciline,” karar verilmiştir.
Bu itibarla gerekçeli karar ile tefhim edilen hüküm sonucunun çelişkili olması nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.06.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.