7. Hukuk Dairesi 2015/43936 E. , 2016/6046 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : İşe iade
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının 16/02/2015 tarihinde fazla mesai tatil günlerine esas alacağını dilekçe ile talep etmek üzere çalıştığı işyeri muhasebe bölümüne müracaatta bulunduğunu, bunun üzerine iş akdinin 25/02/2015 tarihinde feshedildiğini fakat 27/02/2015 tarihine kadar çalıştığını, feshin geçerli bir nedene dayanmadığını öne sürerek feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacıya iş yerinde siparişin sonunun gelmesi ve işletmenin kapatılacağı sebebiyle 09/02/2015 tarihinde iş akdinin feshedildiğinin bildirildiğini, davanın süresinde açılmadığını ve davacının 6 ay kıdeminin de bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davalı işyerindeki kıdeminin 6 aydan az olduğu, bu nedenle İş Kanunun 18/1 maddesi uyarınca işe iade davası açma hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanununun 20.maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, resen dikkate alınması gerekir.
İşveren fesih bildiriminde bulunmuş, ancak bunu tebliğ etmemiş olmasına rağmen, örneğin, işçi, işvereni şikayet ederek, fesih bildiriminin yapıldığı tarihi kesin olarak belirleyecek bir işlem yapmışsa, artık bu tarihin esas alınması uygun olacaktır. Bu anlamda işverenin fesih bildiriminin tebliğden imtina edildiği tutanakların tutulduğu tarih, tutanak düzenleyicilerinin doğrulaması halinde tebliğ tarihi sayılacaktır. Eylemli fesih halinde dava açma süresi, eylemli feshin yapıldığı tarihten itibaren işler. Fesih bildirimine karşı idari itiraz yolu öngören personel yönetmeliği ya da sözleşme hükümleri, dava açma süresini kesmeyeceği gibi, işçinin bu süre içinde hastalığı nedeni ile rapor alması da bu süreyi durdurmayacaktır.
İş sözleşmesinin önel verilerek feshi halinde, dava açma süresi önelin sona ereceği tarihte değil, işverenin fesih bildirimini tebliğ ettiği tarihten başlar.
Ayrıca, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 18.maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte aynı işverene ait işyeri veya işyerlerinde fasılalı da olsa iş ilişkisine dayalı kıdeminin en az altı ay olması gerekir.
İşçinin 6 aylık kıdem hesabına deneme ve askıda kalan süreler de dahil edilir. Başka bir anlatımla bu hesapta fiili çalışma süreleri mutlak olarak aranmaz. Aynı Kanununun 66"ncı maddesinde belirtilen çalışma süresinden sayılan haller altı aylık kıdemin sayılmasında dikkate alınacaktır. İşçinin feshe karşı koruyan hükümlerden yararlanabilmesi için, altı aylık kıdem süresini aynı işveren nezdinde iş sözleşmesine dayanan iş ilişkisi içerisinde geçermiş olması zorunludur.
Somut olayda, taraflar arasında davacının davasını hak düşürücü süre içerisinde açıp açmadığı ve fesih tarihi itibariyle 6 aylık kıdeminin bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
Dosya içerisinde davacı tarafından sunulan 09.02.2015 ve 17.02.2015 tarihli iki adet fesih bildirimi bulunmaktadır. Davalı ise sadece 09.02.2015 tarihli fesih bildirimine dayanmıştır.
09.02.2015 tarihli fesih bildiriminde, siparişlerin sonuna gelindiği ve işletmenin 15 gün sonra kapanacağı ve iş akdine de 15 gün sonra son verileceği belirtilerek davacının 2 haftalık ihbar süresini kullanabileceği belirtilmiştir. Davacının bu fesih bildirimini tebliğ almaktan imtina etmiş olduğuna ilişkin bildirimin altına şerh düşülmüştür.
17.02.2015 tarihli fesih bildiriminde ise, fason boyama sipariş işleri bittiği için davacının işine son verileceği ve 15 günlük ihbar süresini kullanması gerektiği belirtilmiş olup bu bildirimin de davacı tarafından tebliğ alınmaktan imtina edildiğine ilişkin şerh mevcuttur.
İşten ayrılış bildirgesine göre davacının çalışmasının 25.02.2015 tarihinde son bulduğu belirtilmiş olup, bu ay için 25 gün çalışma bildirilmiştir.
Davacı, 16.02.2015 tarihinde fazla mesaisinin karşılığının ödenmesi için dilekçe vermiş olması nedeniyle 17.02.2015 tarihinde iş akdinin feshedileceğinin tarafına bildirildiğini, bu tutanağı imzalamadığını, 23.02.2015 tarihinde bu kez 09.02.2015 tarihli olan bir başka ihtarname ile iş akdinin feshedileceğinin bildirildiğini, bu tutanağı da imzalamadığını, 25.02.2015 tarihinde ise işine son verildiğini öne sürmektedir.
İş akdinin feshedileceğinin davacıya bildirildiği tarih uyuşmazlığın esasını oluşturmakta olup, feshin 17.02.2015 tarihinde davacıya bildirilmiş olduğunun kabulü halinde davanın süresinde açıldığı ve fesih bildiriminin davacıya ulaştığı tarih itibariyle 6 ay kıdem koşulunun sağlandığını kabul etmek gerekecek; 09.02.2015 tarihinde davacının haberdar edildiği kabul edilirse, dava süresinde açılmamış olacak ve davacının 6 ay kıdem süresi de dolmayacağı için davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanması bir başka deyişle işe iade davasının dinlenmesi de mümkün olmayacaktır.
Somut olayda, dosya içerisinde 17.02.2015 tarihinde düzenlenen bir fesih bildirimi ve tebliğ almaktan imtina tutanağı bulunması, davalının dayandığı 09.02.2015 tarihli fesih bildiriminin 09.02.2015 tarihinde davacıya bildirilmediğini göstermektedir. Davacının 09.02.2015 tarihli fesih bildiriminin kendisine 23.02.2015 tarihinde tebliğ edilmek istendiğine ilişkin iddiası bu nedenle dosya kapsamı ile örtüşmektedir. Kaldı ki davalı işveren davacının öğrendiğini beyan ettiği 17.02.2015 tarihinden önce feshi bildirdiğini de ispatlayamamıştır. ( Örneğin, davacının tebliğ almaktan imtina etmesinden sonra fesih bildiriminin noter kanalıyla gönderilmiş olması şeklinde bir delil sunulmamıştır)
17.02.2015 tarihli fesih bildirimi ve tebliğ almaktan imtina tutanağı dikkate alındığında 11.08.2014 tarihinde işe başlayan davacının 6 aylık kıdem süresinin dolduğu ve 13.03.2015 tarihinde açılan davanın 1 aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle mahkemece işin esasına girilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10/03/2016 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.