8. Hukuk Dairesi 2018/16280 E. , 2019/2575 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 18.10.2018 tarihli ve 2017/11389 Esas, 2018/17581 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Dava dilekçelerinde, davacıların..."te kurulu Mülhak ...Vakfı"nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı oldukları, davacılardan ..."in tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespiti ile mütevelli olarak atanması istenmiş; Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacıların vakıf evladı olduklarının ve vakıf galle fazlasından hisse almaya ehil olduklarının, davacı ..."in tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespitine, diğer taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
Davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 18.10.2018 tarihli ve 2017/11389 Esas, 2018/17581 Karar sayılı ilamı ile onanmasına dair kararının davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından düzeltilmesi istenildiğinden dosya yeniden incelenmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Davada birden fazla istem mevcut olup, ilki; vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti, ikincisi; vakıfta yöneticilik yapabilmek gayesine matuf tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespiti, üçüncü istem ise; vakfa mütevelli atanma istemlerine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 3. maddesinde, mülhak vakıf mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin yürürlük tarihinden önce kurulan, yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilen ve bu kişiler tarafından; mazbut vakıf ise bu Kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin yürürlük tarihinden önce kurulan ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlandıktan sonra, aynı Kanun"un 6. ve 7. maddelerinde ise mazbut vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilip temsil edileceği, Kanun"un (5737 sayılı Vakıflar Kanunu) yürürlüğe girmesinden önce mazbut vakıflar arasına alınan vakıflarla, bu Kanuna göre mazbut vakıflar arasına alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlanan ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır.
Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soy bağı olan ya da soy bağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir.
Tevliyet ile galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda, mütevelli olabilmek ve galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada öncelikle vakfeden ile soybağının ispatlanması, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekir. Yani bu tür davalarda incelenecek ilk husus; davacılar ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde tevliyet ve galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacılar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması olacaktır.
Tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespiti mahkemeye, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 6. maddesi gereğince atama (tevcih) ise davalı idareye ait bir görevdir.
Bir vakfın evladı olunabilmesi için vakfın kurucusuna kadar soy bağının götürülmesi zorunlu olmayıp, daha önceden kesinleşmiş mahkeme kararı ile evlat olduğuna karar verilen kişilerle veya 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararına göre tevliyeti evlada bırakılan vakıflarda mütevellilik yapan kişilerle yöntemince kanbağı ilişkisinin kurulması yeterlidir. Dolayısı ile idarenin (Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Mülhak Vakıf Yönetiminin) tek taraflı olarak evlat listesine yaptığı dayanaksız bir kayıt yeterli olmayıp, açıkça galle fazlasını almaya hak kazanıldığını gösterir bir mahkeme ilamına dayalı olarak vakıf evlat listesine eklenen kişiler, daha sonra açılacak vakıf evlatlığı davalarında kesin hüküm olmasa da güçlü delil olarak değerlendirilebilecektir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; galle fazlası ve tevliyet için vakfiyede (dava konusu vakfın vakfiyesi mevcut olmayıp vakfiye yerine kaim 26 Şubat 1928 tarihli ilam mevcut) öngörülen şartların incelenmesinden önce davacılar ile vakfeden Hacı Halil arasında kan bağına dayalı olarak soybağı kurulmasının üzerinde durulması gerektiği, davacılar ile vakıfta daha önce görev yapan mütevelliler arasında bağ kurulamadığı için 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararının somut olayda uygulama yeri olmadığı gibi hükme esas alınan Av. M. Şevki Karahan"ın kök ve ek bilirkişi raporlarında davacılar ile vakıf arasındaki soybağının, 1965 ve 1985 tarihli galle fazlası dağıtım listesinde ismi yer alan ..."in davacıların babası olduğu varsayımı üzerinden kurulduğu, galle fazlası dağıtım listesine dayanak mahkeme kararı bulunmadığı gibi iş bu listelerin ne şekilde oluşturulduğunun belli olmadığı, kaldı ki ... ile ... ..."in doğum tarihi, anne-baba adı gibi ayırt edici unsurlar olmadığı için bu kişilerin davacıların babası ve amcası olduğunun kesin olarak tespitinin mümkün olmadığı, ayrıca 1972 yılında vefat eden ... ..."in 1985 tarihli galle fazlası dağıtım listesinde yer almasının dayanak listelerin sağlıksız olduğu kanaatini güçlendirmekte olduğu da dikkate alınarak mevcut delil durumuna göre vakıf ile davacılar arasında kan bağı yolu ile kurulmuş soybağının yöntemince kurulamadığı bu defa ki inceleme sonucu anlaşılmakla davacıların davasının tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulü doğru görülmeyerek hükmün bozulması gerektiğinden onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 18.10.2018 tarihli ve 2017/11389 Esas, 2018/17581 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 442/1 maddesi gereğince aynı mahkeme ilamı ile ilgili bir defadan fazla karar düzeltme isteğinde bulunulamayacağından ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 12.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.