19. Ceza Dairesi 2017/5128 E. , 2017/11829 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5187 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanıklar müdafiinin, lehe olan hükümlerin uygulanması isteğinin, TCK"nın 52/4. maddesindeki taksitlendirme hükmünün uygulanmasını da kapsadığı gözetilmeden, bu hususta olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanıklar müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 28.12.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Sayın Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık; taksirli suç mağduru olan küçüğe yönelik haberde kimliğinin açıklanmak suretiyle fiilin Basın Kanunu’nun 21/c maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
Dairemizin 21.12.2017 tarih 2017/5053 2017/11508 sayılı kararında açıklandığı üzere ""5187 sayılı Basın Kanunu"nun 21. maddesinin (c) bendinde onsekiz yaşından küçük olan kişilerin fail veya mağdur olarak yer aldığı suçlarda, bu kişilerle ilgili olarak yapılacak haberlerde, kimliklerinin açıklanması veya kimliklerinin tanınmasına yol açacak şekilde yayın yapılması fiili suç olarak tanımlanmıştır. Hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı halinde ise, suç faili cezalandırılamaz.
Bu suç ile korunan hukuki yarar, onsekiz yaşından küçük kişilerin yani çocukların fail veya mağdur olduğu suçlarla ilgili haberlerde, kişilik haklarının korunmasıdır.
Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser Yaratma haklarını içerir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir. O halde, basın özgürlüğü bir yönüyle halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğüdür; diğer yönüyle ise, bu özgürlük, halkın bu bilgi ve görüşleri alma hakkıdır. Basın ancak bu şekilde kamuoyunun bilgi edinme hakkı bakımından yaşamsal önemi bulunan "halkın gözcülüğü" görevini yapabilir.
Toplumun ve insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek, doğru ve gerçeğe uygun bilgiler ile donatmak, yaşanan sorun, olay ve oluşumlar hakkında kamuoyunu nesnel bir biçimde aydınlatmak, düşünmeye yönlendirici tartışmalar açmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu suretle denetlemek durumunda olan basının sahip olduğu hakkı hukuka uygun bir biçimde kullandığının kabulü için; açıklama, eleştiri ve değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bağ bulunması, açıklamada küçültücü sözlerin kullanılmaması gerekmektedir. Ancak, basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartma hatta kışkırtmaya başvurma hakkını da içerdiği de unutulmamalıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/02/2007 tarih ve 2007/7-28 E, 2007/34 K. sayılı kararında ise "Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Kanununun 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir.” denilmektedir.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Öte yandan yazılı ve görsel basın organlarının büyük çoğunluğunun haber yaptığı bu tür olaylarda 5187 sayılı Kanun ile benzer konularda hükümler içeren temel kanunları her olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Basının haber yapma ve yayma özgürlüğü kapsamında, bu tür haberlerin toplumsal bilgilendirme ve duyarlılığı artırma amacıyla gerçekleştirilen kamusal bir etkinlik olduğu, bu noktada kişilik hakları gibi bireysel temel hak ve özgürlükler ile basının haber yapma, dolayısıyla düşünce, bilgiye ulaşma ve fikir özgürlüğünün uzlaştırılması, aralarında adil bir dengenin sağlanması gerekmektedir.
Hemen belirtmek gerekmektedir ki; 5187 sayılı Kanun"un 21. maddesinin a ve b bentlerinde yazılı suçların niteliğine bakılacak olursa Kanunun gerçek amacının, kişilerin karşılaştıkları bazı suçlar nedeniyle haber yapılmalarının normal kişilerin "ikincil mağduriyetlerine" yol açılmasının engellenmesi olduğu, c fıkrasında ayrıca bir suç türü belirtilmese de küçüklerin kimliklerinin açıklanmasının yasaklanmasının amacının ise, normal insanlar için önlenmeye çalışılan ikincil mağduriyetin sadece belli suçlar için değil, tüm suçlar için önlenmesi, küçüklerin başlarına gelen ve konusu suç oluşturan fiiller nedeniyle onları toplum içinde rencide olabilecekleri, geleceklerinde onları kötü anlamda etkileyebilecek bir takım sonuçlara yol açabileceği benzer ihtimaller karşısında savunmasız kalmalarını engellemek olduğu düşünülebilir.""
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
Sanık ..."ın sorumlu müdür, sanık ..."ın sorumlu müdürün bağlı bulunduğu yetkili olarak görev yaptığı Vatan Gazetesinin 28.08.2013 tarihli nüshasının 8. sayfasında yer alan ""İran plakalı tır bir aileyi yok etti " başlığı ile yayımlanan ve içeriğindeki "9 yaşındaki mağdur çocuk ... yaralandığına" ilişkin haberde mağdur olan küçüğün kimliğinin tanınmasına yol açacak derecede fotoğrafının yayımlanması ve isminin açıklanması olayı üzerine kamu davası açılması karşısında, haberin güncel ve gerçek olması, kamuoyunun ilgisini konu üzerine dikkat çekerek ilgililer hakkında denetim görevini üstlenmesi, haberde küçüğün fotoğrafının yayınlanmasındaki amacın trafik kazalarının yoğunluğu ve tehlikesi yönünde farkındalık yaratmak olduğu, haberin özetlenme ve açıklanış biçimi itibariyle mağduru küçültücü veya kişilik haklarını ihlal eden ifadelere yer verilmemesi, okuyucuda mağdurun hukuki yararının ihlal edildiği ve mağduriyetine yol açtığı izlenimi uyandırmadığından sanıkların fiilinin Basın Kanunu’nun 21/c. maddesindeki suçu oluşturmayacağı düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyorum.