Esas No: 2018/516
Karar No: 2019/476
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/516 Esas 2019/476 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 132-207
Resmî belgede sahtecilik suçundan sanık ..."ın TCK"nın 204/1, 43/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2012 tarihli ve 1466-911 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 14.01.2015 tarih ve 11935-462 sayı ile;
"... sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
TCK’nın 43. maddesinin, "bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda" uygulanabileceği cihetle; sanık tarafından ciro edilen suça konu çeklerin Akbank T.A.Ş Gimat Şubesine farklı tarihlerde verilip verilmediği tespit edilmeden eksik inceleme ile zincirleme suça ilişkin TCK"nın 43. maddesi uygulanarak cezadan artırım yapılması", isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 19.03.2015 tarih ve 132-207 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.09.2018 tarihli ve 167238 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesi uyarınca, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 23.10.2018 tarih ve 5191-8317 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Akbank T.A.Ş Gimat Şubesince müşterilerinden... Gıda ve Temizlik San. Tic. Ltd. Şirketi tarafından ciro edilerek şubelerine ibraz edilen ve keşidecisi ... Mühendislik Emlak İnş. Taah. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şirketi olan 31.10.2007, 30.11.2007, 15.12.2007, 29.12.2007 ve 30.12.2007 keşide tarihli beş adet çekin karşılıksız çıktığından bahisle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunulması üzerine soruşturmaya başlandığı,
Dosya içerisinde yer alan;
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 06.05.2004 tarihli ve 6044, 10.04.2006 tarihli ve 6531, 03.08.2007 tarihli ve 6866 sayılı nüshalarına, Altındağ 8. Noterliğinin 27.06.2007 tarihli ve 11441, 11442, 11443 yevmiye numaralı ve Ankara 54. Noterliğinin 29.06.2007 tarihli ve 10314 yevmiye numaralı limited şirket hisse devir senetlerine ve Ankara 54. Noterliğinin 26.07.2007 tarih ve 11648 yevmiye numarasıyla onayladığı ... Mühendislik Emlak İnş. Taah. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’nin ortaklar kurulu karar örneğine göre; ... Mühendislik Emlak İnş. Taah. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’nin ortakları ..., ... ve ... iken, 27.06.2007 tarihinde ... 80, ... 116, ... 4 paya karşılık gelen hisselerini sanık ...’a, 29.06.2007 tarihinde ise adı geçen ortaklardan ... geriye kalan 200 paya karşılık gelen hissesini ...’a devrettiği, hisse devirleri sonucunda anılan şirketin ortaklarının 200’er payla sanık ... ve ... olduğu, yeni ortaklarca şirket müdürünün belirlenmediği,
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 02.05.2006 tarihli ve 6547, 31.12.2007 tarihli ve 6967 sayılı nüshalarına, Ankara 51. Noterliğince düzenlenen 03.05.2006 tarihli ve 11528, 11532 yevmiye numaralı vekaletnamelere göre; Kantinciler Gıda ve Temizlik San. Tic. Ltd. Şirketi’nin ortakları sanık ..., ..., ..., ... ve ... iken, 18.04.2006 tarihinde sanık ... anılan şirket üzerinde bulunan 1600 paya karşılık gelen hissesini ...’a devvrettiği ve bu şekilde sanığın şirket ortaklığından ayrıldığı, ...’ın 10 yıl süre ile şirkete müdür olarak seçildiği, 03.05.2006 tarihinde Ankara 51. Noterliğinde düzenlenen vekaletnameyle şirket müdürü ... tarafından sanık ...’ın şirket adına çekleri imzalamaya, ciro etmeye, almaya ve kullanmaya gibi yetkileri de içerecek şekilde vekil tayin edildiği, 07.08.2007 tarihinde sanığın şirket ortaklarından ...’in hissesini devralarak şirkete yeniden ortak olduğu,
Vakıfbank Etlik Şubesinin 15.05.2009 tarihli ve 479 sayılı yazısında; ... Mühendislik Emlak İnş. Taah. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’ne ait suça konu çeklerin, o dönemde anılan Şirketin ortağı ve müdürü olan ...’e 31.03.2006 tarihinde teslim edildiğinin belirtildiği,
13.11.2009 tarihli bilirkişi raporunda özetle; inceleme konusu beş adet çekteki keşideci ve ciro imzalarının ..., sanık ..., ... ve ...’ın eli ürünü olup olmadığı yönünden karşılaştırılmasında, çeklerdeki keşideci imzalarının ... elinden çıkmadığı, adı geçenin örnek imza modellerine benzetilme gayretiyle takliden atıldıkları, bu imzaların sanık ..., ..., ... veya bir başkası tarafından taklit edilip edilmediklerinin teknik bulguya dayalı olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı, çeklerin arka yüzlerindeki “Kantinciler Gıda Temizlik San. ve Tic. Ltd. Şti.” kaşeleri üzerine atılı ciro imzalarının sanık ... elinden çıktığı, çeklerin iğfal kabiliyetini haiz oldukları kanaatine varıldığının belirtildiği,
Sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan yapılan yargılama sonucunda, Yerel Mahkemece sanığın, resmî belgede sahtecilik suçunu zincirleme şekilde işlediği kabulüyle mahkûmiyetine hükmedildiği, bu hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece “suça konu çeklerin Akbank T.A.Ş Gimat şubesine farklı tarihlerde verilip verilmediği tespit edilmeden eksik inceleme ile zincirleme suça ilişkin TCK"nın 43. maddesi uygulanarak cezadan artırım yapılması” isabetsizliğinden bozulduğu, bozma üzerine Yerel Mahkemece “Çekler incelendiğinde, belirtilen çeklerin 31/10/2007, 17/11/2007, 17/12/2007 ve 31/12/2007 tarihlerinde bankaya ibraz edildiği karşılıksız kaşelerinden açıkça anlaşıldığı için bu konuda herhangi bir araştırma yapılmasına gerek olmadığı” gerekçesiyle direnme kararı verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilen ...; ... Mühendislik Emlak İnş. Taah. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’ni 2004 yılında eşi... ve ... ile birlikte kurduklarını, 2007 yılında bu şirketteki hisselerini sanık ... ve ...’a devrettiklerini, bu devir sonrasında şirketle ilgisinin kalmadığını, bu hususun ticaret sicil gazetesinde de yayınlandığını, suça konu beş adet çekteki imza ve yazıların kendisine ait olmadığını, kimin imzaladığını bilmediğini, ancak daha sonra sanık ... ile yaptığı telefon görüşmesinde sanık ...’nin imzaları kendisinin attığını söylediğini, ayrıca şirketin de faaliyette olmadığını öğrendiğini, kesinlikle suçu kabul etmediğini, çekler üzerindeki imzaların kendisine ait olmadığını, kendi imzaları ile çek üzerindeki imzalar mukayese edildiğinde çeklerdeki imzaların kendisine ait olmadığının anlaşılacağını,
Hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilen ...; ... Mühendislik Emlak İnş. Taah. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’nde yüzde bir hissesinin olduğunu, bu hisseyi 27.06.2007 tarihinde sanık ...’a devrettiğini, ortaklardan...’in de hisselerini sanık ...’a, şirket işlerini fiilen yürüten ...’in ise hissesini Cihan Buyruk’a devrettiğini, daha sonra sanık ...’ın piyasayı dolandırıp kaçtığını öğrendiklerini, kendisine gösterilen beş adet çeki sanık ...’ın kullandığını bildiğini, dosyada bahsi geçen... Gıda firmasınının da sanık ...’a ait olduğunu ve kendilerinin devrettiği şirketten daha önce kurulduğunu, ...’ın ...’ın kız kardeşi olduğunu, çeklerle bir ilgisinin olmadığını, imzaların kendisine ait olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık; üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, sahte çek düzenlemediğini savunmuştur.
Resmî belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinde;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmî belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması hâlinde cezanın yarı oranında artırılması gerektiği belirtilmiştir.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, tamamen veya kısmen değiştirilmesi ya da gerçek bir belgeye eklemeler yapılması eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi için "zincirleme suç" hükümleri üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"na hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır. Bu kuralın istisnalarına ise TCK’nın "Suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
TCK"nın 43. maddesinin birinci fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” biçiminde zincirleme suç, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima düzenlemesine yer verilmiş, üçüncü fıkrasında da zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanmayacağı suçlar belirtilmiştir.
TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
TCK’nın 43/1. maddesinde bulunan, "değişik zamanlarda" ifadesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki, bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınabilecektir.
TCK"nın 43/1. maddesinin açıklığı karşısında öğretide de zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır.
Öte yandan, kanunumuz zaman konusunda olduğu gibi, suçların işlendikleri yer bakımından da bir sınır koymamıştır. Ancak, suçların aynı yerde işlenmeleri, suç işleme kararındaki birliğin bir işareti olarak kabul edilebilir.
Suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır.
Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir.
Diğer taraftan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerledirildiğinde;
... Mühendislik Emlak İnş. Taah. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’nin 27.06.2007 tarihinden itibaren ortağı olan sanığın, bu şirkete ait suça konu 31.10.2007, 30.11.2007, 15.12.2007, 29.12.2007 ve 30.12.2007 keşide tarihli beş adet çeki keşideci şirket adına sahte atılmış imzalarla meydana getirip/getirtip, yine sanığın, adına işlem yapmaya yetkili olduğu çeklerde hamil olarak görünen... Gıda ve Temizlik San. Tic. Ltd. Şirketi kaşesi üzerine ciro yapmak suretiyle Akbank T.A.Ş Gimat Şubesine takas için ibraz ettiği olayda, her ne kadar çeklerin arka yüzünde karşılığı olmadığına yönelik Akbank T.A.Ş Nakit Operasyon ve Takas Grubu kaşelerindeki tarihler birbirlerinden farklı ise de uygulamadan bilindiği üzere; ticari hayatta çeklerin keşide tarihlerinin ileri bir tarih olarak yazılabildiği, ayrıca ticari işletme veya şahısların, kendilerinde bulunan birden fazla çeki keşide tarihlerinden önce aynı anda müşterisi oldukları bankaya takas için ibraz edebilmelerinin mümkün olduğu ve ilgili bankanın da keşide tarihi gelen çeki muhatap bankadan sorarak hesapta para bulunması durumunda çek bedelini müşterisinin hesabına aktaracağı hususları gözetildiğinde, çeklerin ibraz edildiği ilgili banka şubesinden suça konu çeklerin farklı tarihlerde mi yoksa tamamının aynı anda mı bankaya verildiğinin sorulmasından sonra sanığın eyleminin tek bir suçu mu, yoksa bir suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü değişik zamanlarda birkaç kez ihlal etmek suretiyle zincirleme biçimde işlenmiş suçu mu oluşturduğunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırmayla hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, isabetli bulunmayan Yerel Mahkeme direnme kararına konu hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.03.2015 tarihli ve 132-207 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında zincirleme suç hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi yönünden eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.