4. Hukuk Dairesi 2010/573 E. , 2011/2485 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 29/06/2009 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 03/11/2009 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 08/03/2011 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 08/03/2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Dava; yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi davanın reddine karar vermiş; hüküm, Dairemiz sayın çoğunluğu tarafından onanmıştır. Aşağıda belirteceğim sebep ve gerekçelerle Dairemizin bu kararına katılmam mümkün değildir. Şöyle ki;
Davalı ..., 31.05.2009 tarihli Sabah Gazetesi’ndeki “DİPSİZ KUYU” isimli köşesinde kaleme aldığı “Yani Güneydoğu’ya gitmesin diye” başlıklı yazısında; Ergenekon adı ile anılan davanın tutuklu sanıklarından ...’ün dinlemeye takılan konuşmalarındaki torpilli askerlik için etki ve yetki kullanma operasyonuna örnek verirken, “dinleme mağduru ... söz veriyor. Ne tür bir isim tesadüfi ise ... adındaki dostuna, Nihatçığım çocuğu Söğüt’e tertip ediyorlar. Söğüt, Söğüt, Söğüt … şoför olacak” biçiminde geçen ifadenin ve yazı içeriğinin doğruluğu hakkında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Keza yazıda adı geçen ... ile davacı arasında isim benzerliği dışında herhangi bir ilişki kurulamadığı belirlenmiştir. Uyuşmazlık ise, bu ifadenin davacının kişilik hakkına saldırı teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Davalının, Limak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü 2. Başkanı olan davacı ...’i kastettiği ve askerlik hizmetinde torpil istemekle itham ettiği duraksamaya yer bırakmayacak kadar açıktır. Yoksa “Ne tür bir isim tesadüfi ise ... adındaki dostuna” biçimindeki ifadeyi özellikle kullanma gereğini hissetmezdi. Bilindiği üzere; güvenlik güçlerimiz 1984 yılından beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bölücü terör örgütü PKK’ ile mücadele etmekte, bu uğurda şehitler vermektedir. Yazı böyle bir tehlike devam ederken kaleme alınmıştır. Kamuoyunda bedelli askerliğe tepki sürerken ve kısa dönem askerliğin süresi tartışılırken yazılmış olması da dikkat çekicidir. Bu yazı sonrasında davacının kamuoyunun tepkisini çekeceği ve hedef olacağı muhtemeldir. Böylece, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Davalının 01.06.2009 günlü köşe yazısının sonunda, not olarak bir gün önceki yazısındaki ...’in Fenerbahçeli ... olmadığını belirtmesi sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu durum, tazminat miktarının tayininde etkili olacaktır.
Somut olay, bu bağlamda değerlendirildiğinde, yazının davacıyı toplum nezdinde küçük düşürmek, itham etmek ve hedef göstermek kastı ile kaleme alındığı, hukuka aykırı olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleştiği kabul edilmelidir. Koşulların varlığı nedeniyle, davacı yararına uygun bir miktarda tazminata hükmedilmesi icap etmesine rağmen, talebin tümden reddedilmesi doğru olmamıştır.
Bu itibarla; yukarıda arz ettiğim gerekçelerle, davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi hükmünü onayan değerli çoğunluğun kararına katılmıyorum. 08/03/2011