Esas No: 2015/1719
Karar No: 2016/7974
Karar Tarihi: 15.03.2016
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2015/1719 Esas 2016/7974 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, ücret, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı işveren işyerinde en son 1.800,00 TL ücretle hidrolik ustası olarak çalıştığını, 14.02.2012 tarihinde ... primlerinin tam ücreti üzerinden yatırılmasını ve fazla çalışmalarının ödenmesini istemesi üzerine işveren ..."in kendisine “şartlar böyle, ister çalış ister çalışma ” demesi üzerine konuyu ilgili kurumlara şikayet edeceğini bildirince kendisine boş bir kağıt imzalatılmak istendiğini, tazminat ve haklarının ödenmesi halinde işten ayrılacağını ve kendisinden istenen imzayı haklarının ödenmesinden sonra vereceğini beyan edince işveren tarafından işten kovulduğunu, 15.02.2012 tarihine çalışmak üzere sabah işe gittiğinde diğer çalışanlar tarafından işten çıkartıldığı gerekçesi ile işe alınmadığını, telefonlarına işyerinden cevap verilmemesi üzerine 16.02.2012 tarihli noter ihtarnamesi ile tazminat ve diğer alacaklarının ödenmesini talep ettiğini, buna rağmen işveren tarafından gönderilen 17.02.2012 tarihli noter ihbarnamesi ile iş sözleşmesinin devamsızlık sebebiyle feshedildiğinin bildirildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile izin ve ücret, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının en son brüt 1.000,00 TL ücretle çalıştığını ve 2012 yılı ilk dönem %10 oranındaki ücret zammının açıklandığı gün zam oranını beğenmeyerek diğer arkadaşı... ile işten ayrılmak istediklerini beyan ettiklerini ve 15.02.2012 tarihinde işe gelmediklerini, şirket kendileri ile anlaşma yolları ararken davacının babasının çalışmakta olduğu işyerinde işe başladıklarını ve öğle vakti işyerine gelerek daha önce kendisi ayrılanlara tazminatlarının ödendiğini ifade edip kendilerine de ödenmesini istediklerini, müdür tarafından bunun mümkün olmadığının söylendiğini ve muhasebe açısından kendilerinden istifa dilekçesi istendiğini ancak vermeden işyerini terk ettiklerini, 17.02.2012 tarihli ihtarname ile devamsızlık sebebiyle savunmalarının istendiğini ve 23.02.2012 tarihli ihtarname ile de iş sözleşmelerinin devamsızlık haklı sebebine dayanılarak feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yapılan emsal ücret araştırmasına göre davacının en son 1.375,00 TL net ücretle çalıştığı ve iş sözleşmesinin işçi tarafından halı sebeple feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı ve davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2.Davacının iş sözleşmesinin kim tarafından feshedildiği ve feshin haklı olup olmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda; davacı işçi, 14.02.2012 tarihinde ... primlerinin tam ücreti üzerinden yatırılmasını ve fazla çalışmalarının ödenmesini istemesi üzerine işveren ..."in kendisine “şartlar böyle, ister çalış ister çalışma ” demesi üzerine konuyu ilgili kurumlara şikayet edeceğini bildirince kendisine boş bir kağıt imzalatılmak istendiğini, tazminat ve haklarının ödenmesi halinde işten ayrılacağını ve kendisinden istenen imzayı haklarının ödenmesinden sonra vereceğini beyan edince işveren tarafından işten kovulduğunu, 15.02.2012 tarihine çalışmak üzere sabah işe gittiğinde diğer çalışanlar tarafından işten çıkartıldığı gerekçesi ile işe alınmadığını, telefonlarına işyerinden cevap verilmemesi üzerine 16.02.2012 tarihli noter ihtarnamesi ile tazminat ve diğer alacaklarının ödenmesini talep ettiğini, buna rağmen işveren tarafından gönderilen 17.02.2012 tarihli noter ihbarnamesi ile iş sözleşmesinin devamsızlık sebebiyle feshedildiğinin bildirildiğini ileri sürerken; davalı işveren, davacının 2012 yılı ilk dönem % 10 oranındaki ücret zammının açıklandığı gün zam oranını beğenmeyerek diğer arkadaşı... ile işten ayrılmak istediklerini beyan ettiklerini ve 15.02.2012 tarihinde işe gelmediklerini, şirket kendileri ile anlaşma yolları ararken davacının babasının çalışmakta olduğu işyerinde işe başladıklarını ve öğle vakti işyerine gelerek daha önce kendisi ayrılanlara tazminatlarının ödendiğini ifade edip kendilerine de ödenmesini istediklerini, müdür tarafından bunun mümkün olmadığının söylendiğini ve muhasebe açısından kendilerinden istifa dilekçesi istendiğini ancak vermeden işyerini terk ettiklerini, 17.02.2012 tarihli ihtarname ile devamsızlık sebebiyle savunmalarının istendiğini ve 23.02.2012 tarihli ihtarname ile de iş sözleşmelerinin devamsızlık haklı sebebine dayanılarak feshedildiğini savunmuştur. Mahkemece, iş sözleşmesinin işçi tarafından haklı sebeple feshedildiği gerekçesiyle kıdem tazminatının kabulüne, ihbar tazminatının reddine karar verilmiştir. Öncelikle, davacının iş sözleşmesini haklı olarak feshettiği yönünde bir iddia veya beyanı olmamasına rağmen, mahkemece taraflardan birinin ileri sürmediği bir vakıanın kendiliğinden incelenmesi isabetli olmamıştır. Gerek taraf iddia ve savunmaları ile tanık anlatımları, gerek olayın oluş şekli ve gerekse tarafların çektiği ihtarnameler birlikte değerlendirildiğinde; iş sözleşmesinin işverence 14.02.2012 tarihinde haksız şekilde feshedildiğinin kabulü dosya içeriğine daha uygun düşecektir. Kaldı ki, Dairemizce incelemesi yapılan 2015/24706 esas sayılı dosyadaki işçinin de davacı ile birlikte aynı gün aynı şekilde işten çıkartıldığı anlaşılmış olup, o dosyada da mahkemece işverenin haksız feshi bulunduğu kabul edilmiştir. Belirtilen sebeplerle, davacının ihbar tazminatı talebinin de kabulü gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3.Davacı işçinin ödenmeyen ücret alacağı bulunup bulunmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda; davacı işçi Şubat ayından on dört günlük ücretinin ödenmediğini ileri sürerek ücret alacağı talebinde bulunmuştur. Dosyaya sunulan Şubat 2012 bordrosu imzasız olup, bordroda tahakkuk ettirilen tutarın davacıya ödenip ödenmediği dosya kapsamı ve sunulan banka çıktısından denetlenememektedir. Bu sebeple davacının ücretini aldığı bankadan banka hesap hareketleri celp edilmeli ve bordroda tahakkuk ettirilen tutarın ödendiğinin anlaşılması halinde, ödenen miktar hesaplanan alacaktan mahsup edilmelidir. Bordroda fazla çalışma tahakkuku da bulunduğu göz önünde bulundurularak, fazla çalışma ödemesi mahsup edilecek tutara dahil edilmemelidir. İmzasız bordroda tahakkuk ettirilen tutarın ödenip ödenmediği tespit edilmeden, ücret alacağından mahsup edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4.Davacı işçinin izin alacağının hesaplanması hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 25 ve 26. maddeleri uyarınca hakim, dava veya cevap dilekçesinde bildirilen vakıalarla bağlı olup, tarafların bildirmediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Tarafların talep sonuçları ile bağlıdır, ondan fazlasına veya başka şeye karar veremez.
Somut olayda; davacı işçi gerek işverene çektiği ihtarnamede ve gerekse dava dilekçesinde yıllık izninin bir hafta olduğunu, başka bir deyişle izinlerini birer hafta olarak kullandığını bildirmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, davacının bu beyanına göre toplamda sadece bir hafta izin kullandığı kabul edilerek izin alacağı hesaplanmıştır. Davacı , işverene çektiği ihtarnamede ve dava dilekçesinde yıllık izninin bir hafta olduğunu beyan ettiğine göre, taleple bağlılık ilkesi gereğince her yıl için birer hafta izin kullandığı kabul edilerek sonuca gidilmelidir. Davacının talebini aşar şekilde yapılan hesaplamaya itibarla karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5.Fazla çalışma ücreti ait olduğu dönem ücretiyle hesaplanır. Son ücrete göre hesaplama yapılması doğru olmaz. Yargıtay kararları da bu yöndedir. Bu durumda fazla çalışma ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli olmaz. İstek konusu dönem içinde işçi ücretlerinin miktarı da belirlenmelidir. İşçinin geçmiş dönemlere ait ücretinin belirlenememesi halinde bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak bilinmeyen ücretin buna göre tespiti de Dairemiz tarafından kabul görmektedir. Ancak işçinin işyerinde çalıştığı süre içinde terfi ederek çeşitli unvanlar alması veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlanması gibi durumlarda, bilinen son ücretin asgari ücrete oranının geçmiş dönemler yönünden dikkate alınmasının doğru olması doğru olmaz. Bu gibi hallerde ilgili meslek kuruluşundan bilinmeyen dönemler ücretleri sorulmalı ve dosyadaki diğer deliller bir değerlendirmeye tabi tutularak bir karar verilmelidir.
Genel tatil ücreti hesabı bakımından da aynı ilke geçerlidir.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının dönemsel ücretinin neye göre belirlendiği denetlenememektedir. Davacının geçmiş dönemlere ilişkin ücreti bilinmediğinden, tespit edilen son ücreti asgari ücrete oranlama yapılarak bilinmeyen dönem ücretleri belirlenmeli ve genel tatil ile fazla çalışma alacakları buna göre hesaplanmalıdır. Denetime elverişsiz bilirkişi raporuna itibarla sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
6.Fazla çalışma alacağı bakımından faize hak kazanmak için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmelidir.
Somut olayda; davacı vekili kısmi olarak açtığı davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL fazla çalışma alacağı talebinde bulunmuş, alacağa dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesini istemiştir. Bilirkişi raporu üzerine sunduğu ıslah dilekçesinde de alacağa yine dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesini talep etmiştir. Öncelikle dava dilekçesinde 1.000,00 TL fazla alışma alacağı talep edilmesine rağmen mahkemece alacağın 100,00 TL "lik kısmına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalıdır. Ayrıca; davacı, işverene çektiği fesih ihtarnamesinde fazla çalışma alacaklarının da ödenmesini talep etmiş olup, işvereni fazla çalışma alacağı yönünden temerrüde düşürmüştür. Davacı vekili, dava ve ıslah dilekçesinde fazla çaışma alacağına davadan itibaren faize hükmedilmesini talep ettiğine ve daha öncesinde işvereni temerrüde düşürdüğüne göre; faza çalışma alacağının tamamına dava tarihinden faize hükmedilmesi gerektiğinin göz önünde bulundurulmaması da isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
7.Davalının savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda; davacının ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, ıslah dilekçesi usulüne uygun şekilde davalı tarafa tebliğ edilmeli ve oluşacak sonuca göre dava konusu alacaklar yeniden değerlendirilmelidir. Davalının savunma hakkını kısıtlar şekilde ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden karar verilmesi de hatalı olup ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.