Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan babası A.T.ın 41 parseldeki 6 numaralı bağımsız bölümünü 3.eşi M.D.ya muvazaalı biçimde devrettiğini, M.D.nun ölümüyle de taşınmazın davalı kardeşi A. B.ye intikal ettiğini ileri sürerek tapunun iptalini olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satışın muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle tapunun davacının payı oranında iptaline ve adına tesciline karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.4.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Y.. K..geldi temyiz edilen vekili avukata çıkartılan davetiyenin tebliğ edilmeden döndüğü, duruşma günün vekile telefonla ulaşılarak bildirildiği ve gelmediği görüldü, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüyle, davacının payı oranında tapunun iptaline ve adına tesciline karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki davayı birleştirerek karara bağlamaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği-dolu pafta sistemi -genel ilke ile bağdaşmaz. Diğer taraftan, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise, Yargıtay"ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteğinin tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığından, davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur (YHGK 11.11.1983 Tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı.). Hal böyle olunca, somut olayda tescil isteği bulunulmadığına göre, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda tescile yönelik dava açması için davacıya önel tanınması ve açtığı takdirde eldeki dava ile birleştirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz İtirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK. "nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.