Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/467
Karar No: 2021/775
Karar Tarihi: 15.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/467 Esas 2021/775 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2019/467 E.  ,  2021/775 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)


    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 29.05.2009-16.09.2013 tarihleri arasında satış elemanı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı neden bulunmaksızın feshedildiğini, davanın belirsiz alacak davası olduğunu ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, kötü niyet tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; iş sözleşmesini kendisi fesheden davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, davacının ibraname imzaladığını, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemenin Birinci Kararı:
    6. Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 20.01.2015 tarihli ve 2014/141 E., 2015/79 K. sayılı kararı ile; iş sözleşmesinin davacı tarafından feshedildiği, ibranamede davacının alacağının bulunmadığını beyan ettiği, istifa dilekçesi ve ibraname arasında çelişki bulunmadığından davacı işçinin alacağının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
    7. Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince 13.06.2016 tarihli ve 2015/12671 E., 2016/17364 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, davacının istifa dilekçesi vererek işyerinden ayrıldığı, davalı işveren tarafından ibraz edilen 16.09.2013 tarihli ibraname ile davacının çalışmış olduğu süreye ilişkin olarak dava konusu alacaklar yönünden işverenin ibra edildiği iddia edilmektedir. Ancak söz konusu ibraname yukarıda belirtilen kanuni koşulları taşımadığından geçerlilik arz etmemektedir. Yine davalı savunmasında dayanılan davacının iş sözleşmesinin feshedilmesini talep ettiği istifa belgesi ise tarihsiz ve davacı imzasını taşımaz niteliktedir.
    Yukarıda da izah edildiği üzere, dosya kapsamında bulunana ibraname ve istifa belgesi geçerli olmayıp hatalı değerlendirme ile geçerli kabul edilerek taleplerin reddine karar vermek uygun olmamıştır. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Mahkemenin İkinci Kararı:
    9. Mahkemece Özel Daire bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sırasında davacı vekili tarafından sunulan 09.11.2016 tarihli dilekçede; dava dilekçesi ile talep edilen 900,00TL alacağın miktarını bilirkişi raporu doğrultusunda 42.664,85TL artırarak 43.564,85TL’ye tamamlamak suretiyle ıslah ettiklerini belirterek kıdem tazminatına fesih tarihinden, diğer alacaklara dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıyla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    10. Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen 03.05.2017 tarihli ve 2016/1089 E., 2017/645 K. sayılı karar ile; davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle kesildiği, bu nedenle talep artırım dilekçesine karşı davalı vekili tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’inin dikkate alınmadığı, bozma kararı öncesi alınan bilirkişi raporunun hükme esas alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile brüt 20.913,60TL fazla çalışma ve 1.311,33TL ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faizi ile davalıdan tahsiline, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağı bakımından hukukî yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine; kötü niyet tazminatı bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
    11. Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    12. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 22.01.2018 tarihli ve 2017/40594 E., 2018/1015 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…2-… Taraflar arasındaki uyuşmazlık bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılmayacağı konusundadır.
    Gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 84. maddesinde gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 177. maddesinde ıslahın ancak tahkikat tamamlanıncaya kadar yapılabileceği hükme bağlanmıştır.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.05.2016 tarihli ve 2015/1 esas ve 2016/1 karar sayılı ilamında da bozma sonrası ıslahın mümkün olmadığı kesin bir şekilde belirtilmiştir. Dairemizin 13.06.2016 tarihli bozma kararı sonrasında davacı taraf bozma öncesinde alınan bilirkişi raporundaki miktarlara göre 11.06.2016 tarihinde alacak taleplerini ıslah suretiyle arttırmıştır. Bu sebeple, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil alacağının bozmadan sonra yapılan ıslah doğrultusunda hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    13. Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 27.06.2018 tarihli ve 2018/397 E., 2018/697 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, 09.11.2016 tarihli dilekçenin dava dilekçesinde talep edilen alacak tutarlarının artırılmasına yönelik olduğu, ıslah dilekçesi olarak nitelendirilemeyeceği, bozma kararı sonrasında talebin artırılmasına ilişkin yasal bir engel bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    14. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    II. UYUŞMAZLIK
    15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda 09.11.2016 tarihli dilekçenin ıslah mahiyetinde mi yoksa talep artırım mahiyetinde mi değerlendirileceği; buradan varılacak sonuca göre mahkemece birinci bozma kararından sonra sunulan 09.11.2016 tarihli dilekçeye değer verilerek hüküm kurulup kurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    16. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
    17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesi;
    "1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
    2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
    3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." şeklinde düzenlenmiş olup 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunu’nun (7251 sayılı Kanun) 7. maddesi ile HMK’nın 107. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında değişiklik yapılmıştır.
    18. 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
    (2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
    (3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” şeklindedir.
    19. Hükümet tasarısında yer almayan belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır.
    20. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
    21. Madde gerekçesinde; "Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur." şeklindeki tespit ve değerlendirme çerçevesinde, alacağın hangi hâllerde belirsiz alacak olarak kabul edilmesi gerektiği ile ilgili bazı kıstaslara değinilmiştir.
    22. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
    i-Davacının kendisinden beklenememesi,
    ii-Bunun olanaksız olması,
    iii-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.
    23. Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır.
    24. Zira zamanaşımı süresi, belirsiz alacak davası açılması ile tüm alacak için kesildiğinden, davacının belirleyemediği alacağının zamanaşımına uğraması söz konusu olmayacaktır (Pekcanıtez, H.: Belirsiz Alacak Davası, 2011, s. 26-31).
    25. Diğer taraftan belirsiz alacak davasını açan davacı, alacağı belirlenebilir hâle geldikten sonra kesin talep sonucunu mahkemeye bildirecektir. Talep sonucunun kesin olarak belirlenmesi genellikle geçici talep sonucunun artırılması şeklinde olacaktır. Kanun talep sonucunun artırılmasına açıkça izin verdiğinden, ayrıca karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurmasına gerek bulunmamaktadır. Davacı tarafça talep sonucunun kesinleştirilmesi üzerine geçici talep sonucu değil, kesin talep sonucu esas alınmalıdır (Pekcanıtez, s. 56).
    26. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesinin ikinci fıkrası ile tahkikatın sona ermesine kadar davanın başında belirtilen talebin artırılabileceği kabul edilmişken, 7251 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile HMK’nın 107. maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle talep sonucunun belirlenmesi mümkün olduğunda hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacının talebini artırabileceğine dair düzenleme yapılmıştır.
    27. Diğer taraftan bilindiği üzere, HMK’nın 33. maddesi gereği hâkim, bir davada sadece tarafların ileri sürdüğü maddi vakıalar ve talep sonuçları ile bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleriyle ve onların hukukî nitelendirmeleriyle sınırlı olmaksızın, kanunları re"sen uygulayarak iddia ve savunmadaki talepleri karara bağlamakla yükümlüdür. Tabi olacakları kurallar ile etki ve sonuçlarının belirlenmesi yönünden, taraflarca dile getirilen taleplerin hukukî nitelendirmesi büyük önem arz etmektedir.
    28. Somut olayda; davacı vekili, davasını belirsiz alacak davası olarak açmış, dava konusu alacak miktarlarını tam ve kesin olarak belirlenemediğinden şimdilik 100,00 ‘er TL’den toplam 900,00TL kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece Özel Dairenin 13.06.2016 tarihli birinci bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sırasında sunduğu 09.11.2016 tarihli talep artırım dilekçesiyle de talep edilen 900,00TL alacak tutarını bilirkişi raporu doğrultusunda 42.664,85TL daha artırarak 43.564,85TL’ye tamamlamak suretiyle ıslah ettiğini belirterek kıdem tazminatına fesih tarihinden, diğer alacaklara dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranıyla birlikte hükmedilmesini istemiştir.
    29. Davacı vekili 03.05.2017 tarihli duruşmada ise, davanın belirsiz alacak davası olduğunu, ıslah dilekçesi olarak nitelendirdikleri dilekçesinin aslında talep artırım dilekçesi olduğunu, 09.11.2016 tarihli dilekçeyi sehven ıslah dilekçesi olarak nitelendirdiklerini açıkça ifade etmiştir.
    30. Görüldüğü üzere, davacı vekili 09.11.2016 tarihli dilekçesinde her ne kadar davanın ıslah edildiğini belirtmiş ise de; davanın belirsiz alacak davası olarak açılması, davacı vekilinin 03.05.2017 tarihli duruşmada 09.11.2016 tarihli dilekçenin, talep artırım dilekçesi niteliğinde olduğunu açıkça beyan etmesi, sözü edilen dilekçede dava konusu kıdem tazminatı dışındaki alacaklara dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasının talep edilmesi ve mahkeme tarafından eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile bu kapsamda yapılan yargılama sonucunda hüküm kurulması karşısında 09.11.2016 tarihli dilekçenin talep artırım dilekçesi olduğunun kabulü gerekir.
    31. Bu noktada belirtmek gerekir ki; belirsiz alacak davasında dava konusu alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğu anda davacı taraf iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde belirttiği miktarı artırabileceğinden bozma kararı sonrasında da artırım dilekçesi vererek, tamamlama harcı yatırılmak suretiyle talebini artırılabilmesi mümkündür. Zira bunu engelleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.
    32. O hâlde, mahkemece Özel Dairenin 13.06.2016 tarihli birinci bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra davacı vekili tarafından sunulan 09.11.2016 tarihli talep artırım dilekçesi esas alarak hüküm kurulması yerindedir.
    33. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
    34. Ne var ki, bozma nedenine göre alacakların miktarına ilişkin temyiz incelemesi yapılmadığından dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    Direnme uygun bulunduğundan alacakların miktarına ilişkin davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelemesi yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi