Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları F.G.(E.)"nın taplam 23 parça taşınmazdaki paylarının, satış vekaletnameye dayalı olarak düzenlenen resmi akit ve 1978/141 esas sayılı dava sonucunda yolsuz biçimde davalıların miras bırakanı M.İ.adına tescil edildiğini, kaldıki 1978/141 esas sayılı dava açıldığı tarihte miras bırakanları F. G. (E.,)nın ölü olduğunu, ölü kişiye karşı açılan davanın geçersiz tebligatlarla sonuçlandırıldığını ileri sürerek yargılamanın iadesi yoluyla tapuların eski hale iadesini istemişlerdir.
Davalılar, iddiaların dayanaksız bulunduğunu, davanın süresinde açılmadığını belirterek reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, satış işlemindeki vekaletnamenin geçerli bulunmadığı, 1978/141 esas sayılı davanında ölü kişi hakkında açıldığı gerekçesiyle mezarlık vasfındaki bir parça taşınmaz dışında 22 parça taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.4.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat B. B. D.ile temyiz edilen vs.vekili Avukat C.S.u Av.M..B.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 22 parça taşınmazın 1956 yılındaki kadastro sırasında tapu kayıtlarına dayalı olarak tespit gördüğü, itiraz üzerine Kadastro Komisyonu Kararı ile 1.7.1977’de paylı biçimde tapuya tescil edildiği, paydaşları arasında İ. Ç.kızı 1300 doğumlu F.G.( G., G.)’in de bulunduğu ; kadastro tespitinden sonraki Komisyona itiraz safhasında, içlerinde İ.kızı F.’nın da yer aldığı bir kısım paydaşların paylarının1967 tarihli resmi akitle M. İ.tarafından satın alındığı, F.’nın payının devri için resmi akitte İ. H.kızı 1310 doğumlu F. E. tarafından verilmiş olan 17.1.1964 tarih, 97 yevmiye sayılı vekaletnamenin kullanıldığı ; Komisyon Kararı ile çap kayıtları oluştuktan sonra da, M.İ.’in anılan satış aktine dayanarak 23.2.1978 tarihinde 1978/141 esas sayılı davayı açtığı ve satın aldığı payların adına tescilini istediği, yargılama sonucunda davanın kabul edildiği ve satışa konu payların 10.7.1979’da tapuda M. İrkin adına tescil edildiği görülmektedir.
Davacılar, miras bırakanları F.E. ile tapu kayıtlarındaki F.G.’in aynı kişi olduğunu, taşınmazlardaki paylarının M. İ.e satışına ilişkin 1967 tarihli resmi akitte sahte vekaletname kullanıldığını, kaldı ki 1978/141 esas sayılı davanın açılmasından önce miras bırakanlarının ölmüş bulunduğunu, miras bırakanlarının payları bakımından kurulan hükmün hukuki değer taşımadığını ileri sürerek M.İ.’in mirasçıları aleyhine eldeki davayı açmışlar ve yargılamanın yenilenmesi suretiyle F.G.’in paylarının adlarına tescilini istemişlerdir.
Gerçekten de, 1979/209 esas sayılı verasetin tespiti davasında davacıların miras bırakanı olduğu anlaşılan İ.k.. 1301 doğumlu F.E.’nın F.G. ile aynı kişi olması halinde ; dosyada mevcut nüfus kayıtları, 1967 tarihli satış aktinde kullanılan vekaletname içeriği ve 1970 yılında ölen F.E.’nın 1978/141 esas sayılı davanın açıldığı tarihte ölü bulunduğu olgusu karşısında, davada ileri sürülen iddiaların sübut bulacağı kuşkusuzdur.
Ne var ki, davacıların miras bırakanı İ. K.ve H. Y.karısı 1301 doğumlu F.E.ile kadastro tespit tutanaklarında İ.Ç.kızı 1300 doğumlu olarak gösterilen tespit maliki F.G.in aynı kişi olup olmadığı yönünden hükme yeterli bir soruşturma yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, adı geçenlere ait nüfus bilgilerini içeren kayıtların ilk tesislerinden itibaren birbirleriyle bağlantılı şekilde getirtilmesi, tarafların gösterecekleri tanıkların ve tespit tutanak bilirkişilerinin dinlenmesi, taşınmazların zilyetlik durumlarının araştırılması, elde edilecek bulguların dosyada toplanmış olan tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi, böylece F.E.ile F.G.’in aynı kişi olup olmadıklarının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.