Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı bulunduğu 5747 parsel sayılı taşınmazdaki çekişmeli dairenin haksız olarak davalılar tarafından kullanıldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılardan S.duruşmalara gelmemiş bir cevap vermemiş, diğer davalılar ise davanın reddini saunmuşlardır.
Mahkemece, davalı S.yönünden iddianın ispatlanamadığı diğer davalılar yönünden iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılardan O. K. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalı İ.ile O.hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı S. hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 5747 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davacı ve davalılar O..ve S.. ile dava dışı kişilerin taşınmazda paydaş bulunduğu davalı İ.ın kayden taşınmazla ilgisi olmadığı, çekişmeli yerin taşınmaz üzerindeki kat irtifakı kat mülkiyetine geçilmemiş binadaki bölüm olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, çekişme bölümün kendisine ait olduğunu, kayden aldığı paya özgülendiğini, davalıların haksız olarak elattıklarını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Buna göre, kayda üstünlük tanınmak suretiyle davalı İ.hakkında davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.
Mahkemece davalı O.hakkındaki davanın kabulüne gelince; iddianın ileri sürülüş biçimine göre, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688.maddesi ve devam eden hükümlerinin uygulanması suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; taşınmazda paydaş olan tüm maliklerin yukarıda değinildiği şekilde, aralarında harici bir taksim olgusunun bulunduğu kanıtlanamadığı gibi tüm paydaşları bağlayıcı biçimde fiili bir kullanım tarzının gerçekleştirildiğinide söyleyebilme olanağı yoktur.
Öte yandan çekişmeli yerin davacıya özgülendiğide ispatlanmış değildir.
Nevar ki, taşınmazda davacının kullandığı yada kullanabileceği yer bulunmamaktadır. Öyleyse davacı bakımından intifadan men olgusunun gerçekleştiği sabittir.
Hal böyle olunca, davalı O.. yönünden davacının payına vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, çekişmeli dairenin davacıya ait olduğu vurgulanmak suretiyle mutlak biçimde elatmanın önlenmesine karar verilmesi doğru değildir.
Davalı O..."ın temyiz itirazları bu nedenle yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.4.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.